Fomenko Anatoliy, Nosovskiy Gleb
KRONOLOJİ ÜZERİNE ARAŞTIRMALARIMIZDAN DOLAYI HOŞNUTSUZ OLAN BAZI YAZARLARA YANITIMIZ

Bu yanıt, küçük editörlük değişimlerle ‘Eski Eleştiri ve Yeni Kronoloji’ ("Старая критика и новая хронология") ismiyle 1999 senesinde 2 No’lu ‘Neva’ Dergisinde yayınlandı.

Makalenin önsözü olarak yazarların ‘Neva’ Dergisinin editörlüğüne yönelmiş şu mektubu da yayınlandı.

 

‘Neva’ Dergisi Başyazarı

Nikolskiy B.’ye

 

Sayın Boris Nikolayeviç!

Son zamanda aralarında ‘Novıy Mir’, ‘Priroda’ dergilerinin bulunduğu bir takım mecmualar, kronoloji üzerine çalışmalarımıza karşı, bize karşı temelsiz suçlamaları içeren ve bazen bilimsel sonuçlarımızı tahrik eden sert açıklamaları yayınladılar. Biz aynı mecmuaların sayfalarında yanıtlar vermeye çalıştık, sakın karşılıklarımız yayınlanmadı. Bununla ilgili olarak sizin ‘Neva’ derginizin sayfalarında bizim yanıt makalemizi çıkartmanızı rica ederiz. Bu yayının tarafların yalnızca birinin düşüncelerinin basında ortaya çıkarıldığı ve günümüz için pek sıra dışı olan durumu düzelteceğini umarız.

Saygılarımızı sunarız,

BA akademisyeni Anatoliy T. Fomenko

Fizik ve matematik bilimleri doktoru Gleb V. Nosovskiy


 

Başta söz konusunun ne olduğunu kısaca anlatalım.

  1. XV.-XVI. yüzyıllarda kronoloji, matematiğin bölümü olarak kabul ediliyordu, bundan sonra yalnızca tarihçilerin kontrolü altına geçerek bir yardımcı bilim olarak algılanır oldu.
  2.  Eski Çağ’ın kronolojisinin bugün kabul edilen versiyonu, XVI.-XVII. yüzyıllarda yaşayan kronoloji uzmanlarının yaratığıdır. Bu versiyon, genel hatlarıyla ve az çok nihai şekliyle meşhur Orta Çağ kronoloji uzmanları olan Josef Skaliger (1540-1609) ve Dionisius Petavius  (1583-1652) tarafından tamamlandı. Bizim araştırmalarımızın gösterdiği gibi, Eski ve Orta Çağ kronolojisinin ve tarihinin bu versiyonu olasılıkla DOĞRU DEĞİLDİR. XVII.-XX. yüzyıllarda yaşayan birçok önde gelen bilim adamı bunu anlıyorlardı. Ama, yeni olan, çelişkileri içermeyen tarih konseptini kurmak, çok zor bir mesele olmuş. Bu problem kitaplarımızda (listesi aşağıda bulunmaktadır) detay detay ele alındı. Bugün kabul edilen Eski Çağ kronolojisine SKALİGER Kronolojisi demek daha doğrudur, çünkü aralarında en çok bilinmiş olan Skaliger’in bulunduğu bir grup kişilerin yaratığıdır. Eski ve Orta Çağ tarihinin KRONOLOJİSİNİN genel hatlarıyla olasılıkla nihai versiyonu bizim grubumuz tarafından 1979 senesinde öne sürüldü. Bu grup bilim adamları, genellikle Moskova Üniversitesine ait matematikçi ve fizikçilerden ibarettir. Kronolojinin yeni konsepti, ağırlıklı olarak tarih kaynaklarının çağdaş matematik yöntemleri ve genişçe bilgisayar hesaplamaları yardımıyla geliştirilen analizine dayalıdır.  
  3. Eski ve Orta Çağ tarihinin bugün bildiğimiz versiyonu, ortada ve açık olmaktan pek uzak bir şey. O, XVI.-XVII. yüzyıllarda yaşayan kronoloji uzmanlarının ihtisas  araştırmaları sonucu olarak ortaya çıktı. Çağdaş analizin gösterdiği gibi, onların çalışmasında ciddi hatalar bulunmaktadır. Aynı zamanda okul tarih kursunda büyüyen çoğumuz, geçmişin olaylarının yapılandırılmasının genellikle zor bir iş olmadığından emindir. Bir vakayiname alıp okuduktan sonra çağdaş diliyle onu yeniden anlatmak yetermiş. Sıkıntılar ise yalnızca incelikleri netleştirmek istenirken ortaya çıkabilir. Maalesef öyle değil.
  4. Kısaca ‘yeni kronoloji’ dediğimiz bilimsel projenin amacı, Eski ve Orta Çağ olaylarının tarihlendirilmesi için güvenilir, bağımsız yöntemlerin geliştirilmesidir. Bu, zor bir bilimsel meseledir. Onun çözülmesi,   çağdaş matematiğin ince yöntemleri ve     genişçe bilgisayar hesaplamalarının uygulanmasını gerektirdi. Bu faaliyet bizim için ana konumunda olmasa da – bizim profesyonel ilgi alanımız soyut ve uygulamalı matematik – bizden çok vakit ve enerji gerektirdi. Bu konudaki makaleler 1970lilerden itibaren bilgisel dergilerde yayınlanmaktadır. 1990 senesinden itibaren kitaplar çıkmaya başladı. Bugüne kadar bu konuda Rusya’da 10 monografi, yurtdışında 2 monografi çıkardık. Böylelikle, yeni kronoloji üzerine çalışmalarımız yirmi yıldan fazla bilimsel yayın evlerinde çıkmaktadır. Geniş okur çevreleri tarafından az tanınmış olsa da.
  5. ‘Yeni Kronoloji’ projesi tamamlanmış olmaktan uzaktır. Ama elde edilen sonuçlar bugün bile, Eski ve Orta Çağ tarihinin okul derslerinde okutulduğumuz versiyonunda çok sayıda ciddi hataların bulunduğuna ilişkin varsayımı öne sürmeyi mümkün kılıyor. Hem de bu hataların kökü, temeli, yanlış kronolojidedir. Matematik yöntemleri vasıtasıyla kurduğumuz yeni kronoloji, çok noktada J. Skaliver ve D. Petavius’un – tarihçilerin hala kullandığı - kronolojisinden epey derece farklıdır. Onların kronolojisi, gerçekte XVI.-XVII. yüzyıllarda yaşayan skolastların faaliyetinin meyvesidir. Ve , ortaya çıktığı gibi, ciddi hatalar içermektedir. Hataların bazılarına farklı bilim adamları bizden önce de işaret ettiler. Örneğin N.A. Morozov, İ. Newton, E. Johnson ve diğerleri. Bu hatalar sırasıyla Eski ve Orta Çağ tarihinin bütün tablosunun epey genel çarpıtılmasına yol açtı. Aynı zamanda yayınlarımızda matematiksel yöntemlere dayalı kronoloji sonuçlarını sonraki bilimsel tartışma ve gelişme için malzeme olarak öne sürdüğümüz tarihsel nitelikte varsayımlardan net bir şekilde ayırıyoruz. 
  6. Söylenmesi gereken, meşhur radyokarbon yöntemin güya Skaliger tarihlemelerini doğruladığına ilişkin bugün yayılı yanılma, kökten yanlıştır. Dendrokronoloji yöntemi aynı durumda. Gerçekte ise çağdaş tarih biliminin güvenilirce geliştirilen ve kronoloji amaçları için gerçekten kullanılan hiç bir (Skaliger kronolojisinden) bağımsız tarihleme yöntemi yoktur. Radyokarbon ve dendrokronoloji yöntemleri hakkındaki konuşmalar reklam niteliğindedir. Bugün tarihlemeler, çağdaş fizik yöntemlerine dayalı olarak değil, fiilen, eskisi gibi, Skaliger ekolüne dayalı olarak saptanmaktadır. Böyle yöntemlerin tarihleme için uygulanmasının ilkel imkanı vardır. ‘Yapmak mümküm’ ve ‘yapılmış’ arasında büyük fark var. Bütün bunlar örneğin bizim kitaplarımızda tartışılmaktadır.
  7. Kronolojinin ‘yeniden yapılandırılabilir’ olduğuna dair sesler sıkça çıkıyor. Örneğin, günümüze ulaşan ekonomik belgeler, arkeolojik verilere dayalı olarak. Asıl bu doğrudur. Gerçekten, kronolojiyi yeniden yapılandırmak mümkündür. Bu tarih bilimi çerçevesinde mi yapıldı, o ayrı mesele. Durum şudur ki bu gerçekte tarih bilimi çerçevesinde yapılmadı. Bu yapılacaksa Skaliger kronolojisinin bağımsız ispatı çıkacak diye sessizce kastediliyor. Böyle değil. Bizim araştırmalarımızın gösterdiği gibi, yazılı kaynaklarda uygulanan matematiksel yöntemlere dayalı olarak yeniden yapılandırılan kronoloji, hiç de Skaliger kronolojisi değil. Bizim karşıtlarımızdan kimin dünya Eski Çağ kronolojisini Skaliger kronolojisinden BAĞIMSIZ OLARAK mesela ekonomik belgeleri temel alarak nasıl ve nerede (hangi kitapta) yeniden yapılandırdığını duymak isteriz.
  8. Son zamanlarda özellikle ‘İmparatorlık’ («Империя») kitabımız yayınlandıktan sonra medyada yeni kronoloji üzerine araştırmalara pek çok olumlu tepkiler ortaya çıktı. Bu tepkilerin yazarları, dergi ve makale yayınları çerçevesinde mümkün olduğu kadarıyla okurlara işin özetini aktarmaya çalışıyorlar. Bu olumlu tepkilerin yanısıra sert olumsuz olanları da biliyoruz. Bunlar, maalesef, duygulanımdan başka bir şey içermemektedir. Bunlarda özette ciddi olan itirazlar bulunmamaktadır. Yalnızca son altı ay içinde çıkan otuz tepkiyi biliyoruz, geçen sene bunun gibi kırk civarında tepki var. Örneğin son iki sene içinde birçok meşhur gazete ve dergi tepkide bulundu. Aralarında ‘Rossiyskaya Gazeta’ ("Российская газета"), 'Literaturnaya Gazeta' ("Литературная газета"), 'İzvestiya' ("Известия"), 'Segodnya' ("Сегодня"), 'Uçitelskaya Gazeta' ("Учительская газета"), 'Semya' ("Семья"), 'Knijnoye Obozreniye' ("Книжное обозрение"), 'Poisk' ("Поиск"), 'Krasnaya Zvezda' ("Красная Звезда"), 'Voprosı İstorii' dergisi ("Вопросы истории"), 'Noviy Mir' dergisi ("Новый мир"), 'Himiya i Jizn' dergisi ("Химия и жизнь"), 'Priroda' dergisi ("Природа"), 'Zemlya i Vselennaya' dergisi ("Земля и Вселенная"), 'Orientir' dergisi ("Ориентир"), 'Voin Rossii' dergisi ("Воин России"), 'İtogi' dergisi ("Итоги") ve birçok diğeri.

 

Bu konuda bildiğimiz yayınların tüm listesi, geçenlerde çıkan ‘Kutsal Kitap Rus’u’ («Библейская Русь») kitabımızda bulunmaktadır.  22 Nisan 1998 tarihinde Rusya Bilimler Akademisi Tarih Bölümünda A.A. Fursenko’nun başkanlığında çalışmalarımıza adanan özel oturumu yapıldı. Bu tarz ikinci oturumdu. Akademisyen Y.V. Bromley’in başkanlığındaki ilk oturum, SSCB BA Tarih Bölümünün özellikle bizim çalışmalarımızın eleştirilmesine adanan özel toplantısıydı (29 Haziran 1981). 1981 senesindeki oturumda tarihçiler SSCB BA üyesi Z.V. Udaltsova ve özel komisyonun başkanı E.S. Golubtsova’nın sunumları çok sertti. O zaman E.S. Golubtsova bizim araştırmalarımızı analize etmek için kurulan grubun başındaydı. Ancak gerçekte hiç analiz yapılmadı. İfade edilen ‘itirazlar’ın özeti, tarihçilerin Skaliger kronolojisinin temeliyle uğraşmak istemeyip (ya da uğraşamayıp?) ona kuşkusuz güvendiğine ilişkin tutum ile yetiniyordu.

Bu tartışmanın ardından tarihi yayınlarda tarihçiler araştırmalarımızı sert eleştirmeye başladılar. Ayrıca merkezi ‘Voprosı istorii’ (“Вопросы истории”) dergisinde bir sürü yayınlar çıktı. O senelerde biz ‘Voprosı istorii’ dergisinin sayfalarında cevap vermeye çalıştık. Dergi, bizim cevabimizi yayılanmayı reddetti. Editörlüğün, tarihçilerin delil düzeyini açıkça gösteren resmi yanıtı şudur. ‘Gönderdiğiniz makale... Marx tarih biliminde Eski Çağ dünyasının genişçe kabul edilen tarihlemesini yalanlama çabasıdır. Dergi, böyle çabalara karşı tutum aldı, bunu iyi biliyorsunuzdur.  Sunduğunıuz deliller, derginin bu konudaki tutumunu değiştiremez.’ Tarihçilerin bu delil düzeyi bugün de aynı kaldı. Değişmiş olan tek şey, kalıp ve deyimler. Bildiklerimizden bir oturum daha 9 Nisan 1984 tarihinde SSCB Tarih Enstitüsünde yer aldı (Dmitriy Ulyanov Sk., 18). Bu, SSCB BA Tarih Bölümü ‘İnsanoğlu Toplumunun Gelişmesinin Ana Yasallıkları’ adlı Bilimsel Konsey’in oturumu idi. Burada büyük grup tarihçiler eski kronolojinin analizi için matematiksel yöntemlerin kullanımını sert bir şekilde eleştirdiler. SSCB BA Tarih Bölümü bilimsel sekreteri ph.d. V.V. Volkov ve yukarıda sözü geçen Bilimsel Konseyin bilimsel sekreteri N.D. Lutskov’un  A.T. Fomenko’ya gönderdiği resmi mektupta ayrıca şunu bildirdiler: ‘SSCB BA Arkeoloji Enstitüsü başkanı akademisyen B.A. Rıbakov’un başkanlığında geçen bu oturumda farklı alanlarda uzmanların ifadelerinde sizin sonuçlarınızın yazılı kaynaklar, arkeoloji verileri ve diğer disiplinlerin malzemeleriyle çeliştiği kaydedildi. Sunum yapanlar, ‘yeni yöntemlerin’ uygulanmasının insanoğlu toplumunun gelişmesinin tablosunu epey çarpıttığı ve – yazarlar istese de istemese de – toplumsal iktisadi formasyonların birbirinin yerine geçmesi hakkındaki Marx-Lenin teorisinin açıkça karşı olduğuna dair sonuca vardılar’ (8 Mayıs 1984).

1 No’lu ‘Voprosı İstorii’ dergisi (1984), tarihçilerin bir oturumu hakkında rapor yayınladı. Ona göre bu oturumda şu görüşler öne sürüldü. ‘SSCB BA Arkeoloji Enstitüsü başkanı B.A. Rıbakov tarihi meseleleri çözmek amacıyla matematiksel yöntemleri ve bilgisayarı aşırı derece kullanmaktan sakındırdı. Ona göre bu, bir takım matematikçilerin çalışmalarında olduğu gibi dünya tarih sürecinin anlatımında çok ciddi hatalara yol açabilir’ (s. 115).

V.G. Truhanovskiy,  insanoğlu tarihinin kronolojisinin kendi öz anlatımını sunmaya çalışan bir grup matematikçilerin yayındaki konuşmalarına dikkat çekti. Onlar aslında sosyal ekonomik formasyonların değişiminin Marx konseptine karşı çıkıyorlar’ (s. 116).

Z.V. Udaltsova , miktar yöntemlerinin tarih biliminde uygulanırken kaba hataları kaçınmak için çok ustaca kullanılması gerektiğini sanıyor ve bu durumu tarih sürecini bilmeden matematiksel analize körü körüne güvenerek Antik Çağ tarihini silmeye çalışan matematikçilerin eserleri örneğiyle açıkladı’ (s. 119).

Maalesef Rusya BA Tarih Bölümünün son (22 Nisan 1998) oturumunun protokolü yayınlanmamış. Bu yüzden onu yorumlamaya imkanımız bulunmamaktadır.

Son aylarda gazete ve dergilerin sayfalarında tarihçi akademisyen V.L. Yanin, MDÜ Tarih fakültesi dekanı S.P. Karpov, matematikçi akademisyen S.P. Novikov, gökbilimici Y.N. Efremov gibi bilim adamları bizim çalışmalarımızı eleştirdiler. İlkbahar 1998’de RF BA genel oturumunda konuşma yapan akademisyen A.A. Fursenko bizim çalışmalarımız hakkında kaba ağızdan konuştu. Aynı oturumda akademisyen S.P. Novikov’un kaba edayla yazılan ve bizim araştırmalarımızı kınamak talep eden mektubu da okundu.

Mamafih, onlar hiç bir manalı delil sunmuyor ve hatta bu konuyu ciddiden konuşmuyorlar.

Böylelikle bizim çalışmalarımız ile ilgili olarak pek geniş bir tartışma oluşuyor. D. Haritonoviç’in [9], s.165'te yaptığı gibi, bu tartışmaya ‘yetersiz’ demek güçtür. Kaydedilmesi gereken, kronoloji üzerine faaliyetimizi sade bilimsel araştırmalar olarak algılıyoruz ve bunun için gazete tartışmalarına katılmıyoruz. Buna rağmen gerçeklerin belli çarpıtılmasını içeren bazı gazete ve dergi yayınlarına cevap yazdık. Mesela S. Leskov’un 29 Ocak 1997 tarihli ‘İzvestiya’da çıkan yazısına, S.P. Novikov’un  1997 2 No’lu ‘Priroda’ dergisindeki yazısına yanıtları hazırladık. Bu yayınlara gönderilen cevaplarımız yayınlanmamıştır.

Bunun yanısıra bilimsel yayınların sayfalarındaki tartışmalara katılmaktayız. Ancak okur çevreleri, bu tartışmaların ayrıntılarını bilmiyor. Bizim ‘eleştirmenlerimiz’ gazete sayfalarında ise bu tartışmaların sonuçlarını sıkça çarpıtılmış, alt üst şekliyle sunuyorlar. Son zamanlarda ayrıca gökbilimci Y.N. Efremov bunu çok yaptı. Bu yüzden işin özetinden bağımsız olarak anlamak isteyen okurların bu tarz demeçlere inanmayıp sözde konuyla ilgili bilimsel yayınları gözden geçirmesine çağırıyoruz. 

Ayrıca bilimsel dergilerde yayınların listesi dahil olmak üzere bu konuda tam kaynakçayı bizim kitaplarımızda bulunmaktadır.

Meydana gelen tartışmanın özellikleri hakkında birkaç söz söylemek gerek. Tarihçilerin bildiğimiz onca yayınlarından şu tablo oluşuyor.

  1. Kronoloji üzerine araştırmalarımıza karşı bilimsel, yani profesyonel eleştiriyi içeren hiç bir yayını bilmiyoruz. Bu tarz çalışmalar bizim için çok faydalı olurdu. Maalesef çağdaş tarih biliminde kimsenin ciddiden kronoloji ile uğraşmadığını itiraf etmek gerek. Yani bu konudaki tarihçilerle temaslarımızın 20 senesi içinde böyle iş yapan uzmanlardan hiç ses çıkmadı. Bu yüzden ‘eleştirmenlerimiz’den söz ederken bu kelimeyi tırnaklara alıyoruz.
  2. Önemli olan şudur ki, tarihçi yazarlar, olumsuz tepkilerinde ne araştırmalarımızın öz kısmını, ne de kronoloji üzerinde matematiksel yöntemlerinin uygulanmasının sonuçlarını anmadan doğrudan bizim varsayımlarımıza ve yeniden yapılandırmamıza karşı çıkıyorlar. Tarihçilerin yazılarına her adımda kullandıkları Skaliger kronolojisinin doğru olduğuna ilişkin delillerle ile başladığı beklenirken. Çünkü okullarda Skaliger versiyonunu öğreten biz değil, Skaliger ekolüne ait tarihçilerdir. Yani herkese tarih öğretmek için toplum tarafından seçilen onlardır. Tarihlerin doğru olduğunu nasıl ispatlıyorsunuz sorusuna cevap verecek, Skaliger ekolüne ait tarihçilerdir.
  3. N.A. Morozov, İ. Newton, E. Johnson gibi Skaliger kronolojisini eleştirenlerin araştırmaları, onun güvenilir ayaklarının, temelinin bulunmadığını gösterdiler. Tarihçiler onların Skaliger versiyonunu ispatlamaya gereksiniminden kaçınmaya bu yüzden mi çalışıyorlar acaba? Bu enteresan değilmiş gibi, bu gerekmiyormuş gibi yapıyorlar. Ve karşıtlarının varsayımlarını ve yapılandırmalarını eleştirmeye hemen geçiyorlar. Aslında MANALI, yani eski tarihlerin kanıtlamalarını nereden alıyorsunuz sorusuna bir yanıt duymak isteriz. Maalesef tarihçilerin bu soruya yanıtı duymayacağız herhalde. Buna rağmen yanıt bellidir. Bu yanıt hem öncekilerimizin yaptığı Skaliger-Petavius kronolojisinin temellerinin araştırmalarından, hem de bu alandaki bizim çalışmalarımızdan kaynaklanıyor. Birçok bağımsız yöntemler vasıtasıyla aynı netice elde edindi. Bu kronoloji hatalıdır. Şu şaşırtıcı olgunun altını çizmeden olamayız. Çağdaş tarih biliminde neredeyse hiç kimse, kronoloji temelleri alanında çalışmıyor. Sayfalarında kapsamlı bir şekilde Eski Çağ’ın ana tarihlerinin nasıl ve neler vasıtasıyla elde edilmiş olduğu, eski tarihlerin saptanmasının yöntemlerinin ne olduğu anlatılan hiç bir çağdaş tarihi monografi yoktur. Esasen Skaliger kronolojisi aksiyom olarak kabul ediliyor. Onu temeli alarak diğer geri kalan bütün kronoloji araştırmalarını yapıyorlar. Ama Skaliger kronolojisi bir aksiyom değildir. Elbette bu kronolojiye inanan, bunu aksiyom olarak algılayan insanlar onunla çelişen sonuçları kabul edemiyorlar.
  4. Kanımızca bizim grup matematikçi ve fizikçiler ile tarihçiler arasındaki anlaşmazlığın sebebi bunda saklıdır. Matematikçi olarak biz, Skaliger kronolojisindeki hatalara işaret ediyoruz, karşılık olarak ‘bu tarihler yeniden yapılandırılABİLİR’ diye duyuyoruz. Kimin bunu nerede ve nasıl yaptığını sorduğumuzda ya sükut, ya genel sözler, ya da – en iyi ihtimalle –Skaliger ve Petavius’a alıntıları karşılık alıyoruz.
  5. Ayrıca şunu da kaydetmek gerek. Kronoloji, günümüze ulaşan ekonomik belgeler, arkeoloji verilerini temeli alarak yeniden yapılandırabilir diye sık duyulan iddialar aslında doğrudur. Yapıldı mı, o ayrı mesele. Mesele şudur ki, tarih biliminde bu zaten yapılmamış. Ama bu yapılacaksa Skaliger kronolojisinin bağımsız ispatının ortaya çıkacağı sessizce kastediliyor. Öyle değil. Bizim araştırmalarımızın gösterdiği gibi, yazılı kaynaklar üzerine uygulanan matematiksel yöntemler temelinde kurulan kronoloji, Skaliger kronolojisi değildir. Bizim ‘eleştirmenlerimizden’ kimin nasıl ve nerede (ne kitapta) Eski Çağ’ın kronolojisini Skaliger kronolojisinden BAĞIMSIZ OLARAK mesela ekonomik belgeleri temel alarak yeniden yapılandırdığını duymak isteriz.
  6. Bazı tepkilerde söylemediğimiz bir yana, araştırmalarımızdan kaynaklanmayan fikirleri bize atfediyorlar. Bazen bunun arkasında bizim sonuçlarımıza güven sarsma çalışmaları saklıdır.
  7. Bizimle mücadelenin bir başka metodu, kronoloji konusunu bilim alanından alıp siyaset veya ideoloji alanına aktarma çabasıdır. Bizim ‘eleştirmenlerimiz’ kronolojiden farklı olarak bu alanda çok özgüvenliler ve bilmişçesine bize ‘etiket asmaya’ çalışıyorlar (örneğin D. Haritonoviç [9] veya S.P. Novikov [11] bunu yapıyorlar).

Bu genel yorumlardan sonra en ciddi görünen ‘eleştirel’ yayınların analizine geçelim. Burada zaman zaman bazı gazete ve dergilerin sayfalarında görünen ve adımıza öz hakaretlere uzanan açık sövgüleri konuşmayacağız.

1997 senesinde 2 No’lu ‘Priroda’ dergisinde matematiksel kronoloji üzerine bizim geliştirdiğimiz bilimsel sonuçları ele alan makaleler çıktı. Bu makaleler saygın bilimsel yayının sayfalarında çok garip bir izlemin bırakıyor. Bunlar yeni kronoloji üzerine kitaplarımız ve Rus tarihinin yapılandırmamızın içeriğini karikatür biçiminde aktarıyor. Bundan başka yanlış iddialar yardımıyla okuyucu önünde genel sonucun tamamıyla yanlış bir tablo çizilmiştir, ‘son iki bin yılın kronolojisini yeniden yazmak çabalarının bilim ile alakası bulunmamaktadır’ (s.76).

Kurçatov Enstitüsünde ‘seminerin oybirliği’ hakkında genel ve bulanık sözlerden başka ‘Priroda’ dergisinin bu yayınında yeni kronolojiye karşı somut itirazlarını ifade eden yalnız iki kişinin adı geçti. Onlar, astronom ph.d. Y.N. Efremov ve astronom ph.d. A.K. Dambis. Fizikçi Y.A. Zavenyagin’un sunumunun sözü de geçti. Şunu kaydetmek faydalıdır. Y. A. Zavenyagin (E.S. Golubtsova ile birlikte) 1983 senesinde ‘Voprosı İstorii’ dergisinde (1983, 12 No’lu) Dendera Zodyaklarının yeni gökbilimsel tarihlendirmesini ve Batlamyus’un Almagesti’nin yeni tarihlendirmesini eleştirmeye çalıştığı makaleyi yayınladı. Ancak bu çabalar başarısızlıkla tamamlandı, çünkü Y.N.Zavenyagin çok ciddi hatalar yaptı (Aşağıda bunu detaylarla konuşacağız). Hem de bu hataların bazıları, sanki ödevinin orijinal verilerini çarpıtmak amacıyla kasıtlı yapılmıştı diye izlenim bırakıyor. Bu hatalar çoktan bulundu ve Y.N. Zavenyagin’e bildirildi. Detaylar için A.T. Fomenkon’un [7] kitabına bkz.

Y.N. Efremov’un ‘eleştirisi’ hakkındaki anlatımına geçmeden önce ‘Almagest’ Yıldız Kataloğunun bizim tarihlendirmemizi kısaca anlatalım.

Yeni kronolojinin önemli sonuçlarından biri, Almagest’teki meşhur Batlamyus Yıldız Kataloğu’nun bağımsız tarihlendirilmesidir. Meğer, bu Katalogda toparlanan gözlemlerin Skaliger ve Petavius’un düşündükleri gibi M.S. II. yüzyılda değil, yaklaşık bin sene daha geç yapıldığı ortaya çıktı [4]. Net matematiksel sonuç udur ki, bu gözlemler M.S. 600. İle 1300. yıllar arasında yapılmıştır. Almagest’in tarihlemesinin ehemmiyetini değerlendirmek güç değildir. Almagest’in Yıldız Kataloğu’nun yeni tarihlendirmesinin Eski Çağ ve Orta Çağ tarihindeki çok ciddi yeniden tarihlemelere yol açtığını söylemek yeterlidir. Bu tarihlendirme birkaç sene süren titiz araştırmaların sonucu olarak edindi. Ph. d. V.V. Kalaşnikov ile birlikte yazdığımız ve hem Rusya’da, hem de ABD’de (İngilizce olarak) yayınlanan ‘Almagest’in Yıldız Kataloğu’nun Tarihlendirilmesi. İstatistiksel ve Geometrik Analiz’ [4] adlı bilimsel kitabımız buna adandı.

Şimdi bu sonucumuzun sözü geçen ‘Priroda’daki’ ‘eleştirisi’ nasıl kurulmuş, ona bakalım.

‘Kritik itirazlar’ olarak Y.N. Efremov’un Almagest Yıldız Kataloğu tarihlemesi üzerine 1987senesinde SSCB BA Raporlarında [1] yayınladığı sonuçları sunulmaktadır. Ama bu sonuçlar zaten doğru değildir. Mesele şudur ki, Y. Efremov kendi, tarihlendirme yönteminin kesinliğini değerlendirirken kabaca yanıldı. Onu aşağı yukarı 150 sene olarak değerlendirdi, doğrusu aşağı yukarı 1000-1500 senedir. Bu durum Y.N. Efremov’un hesaplamaları ilgiden mahrum ediyor. Çünkü onun hataları düzeltildikten sonra (aşağıya bkz.) bu hesaplamalar, Almagest’in Yıldız Kataloğu’nun M.Ö. II. bin senesinden sonra ve XVII. yüzyılından önce oluşturulmuş olduğunu gösteriyor. Ki hesaplamalar olmadan da ortadadır.

Bu arada Y.N. Efremov’un sunduğu istatistiksel değerlendirmenin netleştirilmesi ‘yöntemi’ – ki onun olmayan aşağı yukarı 150 senelik kesinliği ‘edinmesini’ mümkün kıldı – aynı şekilde yeni veriler kullanmadan neredeyse her hangi bir değerlendirmenin ‘kesinliğini’ sonsuzca uzatmayı ‘mümkün kılıyor’! Y.N. Efremov, böyle devam ederken, 24 saat, 1 dakika, bir saniyeye vs. kadar ‘kesin’ olan bir değerlendirmeyi çıkarabilirdi. Bu ‘yöntem’ mecazi anlamda hiçten enerji üreten ebedi motor gibi bir şeydir.

Söylenmesi gereken, Y.N. Efremov’a bu hatalar çoktan gösterildi. Örneğin, A.T. Fomenko, V.V. Kalaşnikov, G.V. Nosovskiy’in yazdığı makalede [8]. Bu hata daha detaylı bir şekilde A.T. Fomenko, V.V. Kalaşnikov, G.V. Nosovskiy’in yazdığı ‘Almagest’in Yıldız Kataloğu’nun Tarihlendirilmesi’ [4] monografinin bölümlerinden birinde açıklandı. İşbu kitap Rusya’da 1995 senesinde, Batı’da (ABD’de) ise 1993 senesinde yayınlandı. Almagest’in tarihlendirilmesine ait detaylarla ilgilenen okuyucuları bu kitaba gönderiyoruz.

Bilimsel yayınlarda bu konu tükendikten sonra Y.N. Efremov’un yanlış sonuçlarının – bu kere ‘Priroda’ dergisinin sayfalarında – tekrar ortaya çıktığı tuhaftır. Hem de yalnızca ‘Priroda’da değil. Son zamanlarda Y.N. Efremov’un ismi gazete ve dergilerin sayfalarında sürekli görünüyor. Hem de şu anlamda. Önde gelen gökbilimi uzmanı Y.N. Efremov, Almagest’in Yıldız Kataloğu’nun tarihlendirilmesi üzerine bizim sonuçlarımızın yanlış olduğunu ispatlamış.

Aynı zamanda Y.N. Efremov’un bu konuda hiç bir bilimsel makalesi bulunmamaktadır.
Ama bu durumda gelen gökbilimi uzmanı olarak Y.N. Efremov’un otoritesine atıflar yeterli değildir. Birincisi, bilimsel sonucunun ispatı, otoriteye atıf  yerine geçmez. İkincisi, tarihlendirme meselesinin ana güçlüğü, gökbilimi alanında değil, matematik alanındadır. Biz de astronomik verileri, Y.N. Efremov’un onları aldığı kaynaklardan alıyoruz. Ama mesele astronomik veriler ve astronomik teoride değil. Mesele, tartışılmaz astronomik veriler temelinde tarihlendirme edinmek amacıyla bu matematiksel istatistik yöntemlerinin doğru kullanımıdır. Zaten burada, yani matematikte Y.N. Efremov hata yapıyor.

Bizim ‘eleştirmenlerimiz ‘in makalelerinde her şey alt üsttür. Y.N. Efremov’un yanlış hesaplamaları astronomların oybirliği olarak sunulmaktadır, ve Almagest’ın Yıldız Kataloğu’nun birçok bilimsel dergiler ve bir monografide yayınlanan – hem de uzmanlar tarafından hiç bir itiraz uyandırmayan – tarihlendirme yöntemi okuyucuya şöyle aktarılmaktadır. ‘Fizik matematik bilimleri doktoru A.K. Dambis, Batlamyus Kataloğu’nun Fomenko’da gibi 8 değil, 504 yıldızının çağdaş konumu analizinin sonuçlarını sundu’ (s. 75). Bu alıntı gösteriyor ki, bizim saygın karşıtlarımız ‘Almagest’in Yıldız Kataloğu’nun Tarihlendirilmesi’ kitabımızı ya hiç okumadılar, ya da bundan hiç bir şey anlamadılar. Çünkü ondan hem boylamlar üzerinde tarihlendirme (bunlarla uyumsuzluktan Y.N. Efremov söz ediyor), Almagest’in yalnızca 8 değil, (binden fazla) bütün yıldızlarının koordinatlarını dikkate aldığımız, yıldızların kendi hareketleri temelinde tarihlendirme yönteminin kesinliği analizine dair bilgi alırlardı.

Sonra, s.75’te astronomların bizim araştırmalarımıza karşı tutumunun ‘Priroda’ dergisinde yansıtılmış olduğu bildiriliyor. Alıntı olarak Y.N. Efremov’un ‘Almagest ve Yeni Kronoloji’ (1991, 7 No’lu) makalesi geçiyor. Y.N. Efremov makalesinde hatalı hesaplamalarını tekrar yazmakla yetinmedi, bizim araştırmalarımızı yanlış anlatarak onları kabaca çarpıttı. 1991 senesinde ‘Priroda’ dergisine yanıtımızı gönderdik ve onu yayınlamak istedik. Fakat yanıtımız yayınlanmadı.

Aynı şekilde S.P. Novikov’un ‘Priroda’ dergisinin aynı yayınında çıkan makalesinde matematiksel kronoloji üzerine çalışmalarımıza karşı itirazlar ifade ediliyor. Ancak S.P. Novikov’un makalesi, bizim araştırmalarımızı analize ve eleştiri etmiyor, bu yazı hatıralar niteliğindedir. Kendisi hakkında, buluşmaları hakkında, farklı insanlara karşı duyguları hakkında. Buna rağmen maalesef S.P. Novikov, gerçeğe uygun olmayan iddialar öne sürüyor.
Güya ‘bizim tarih alanında faaliyetimiz Mekanik Fakültesi’nin bilimsel planlarına’ girdiğini ileri sürüyor. Öyle değil. Mamafih, öyle olsaydı bile hiç tuhaf olmazdı, çünkü kronoloji uygulamalı matematik alanındandır.

S.P. Novikov, A.T. Fomenko ve A.S. Mişenko’nun entegre sistemler hakkında net matematiksel çalışmalarını ‘az manalı’ ilan etti. Bununla ilgili olarak A.T. Fomenko ve A.S. Mişenko matematik çevrelerine şunu bildirmeye mecbur kaldılar. ‘1977 senesinde bu konuda ilk çalışmalarımızı yazdığımızda S.P. Novikov, hiç gerekçe olmadan yazarlardan biriymiş gibi onun soyadını eklememizi talep etti. Biz bunu reddettik, çünkü bu işte onun katkısı bulunmamaktaydı.’ S.P. Novikov şunu yazıyor: ‘1992 senesinde ABD’den döndüğümde benim için sürpriz iki haber aldı... 1992 yazın MDÜ Yayınevinde Fomenko’nun, Morozov’un saçmasının tamamının girdiği ‘Yazılı Metinlerin İstatistiksel Analizi Yöntemleri ve Kronolojiye Ekler’ kitabının çıktığını öğrendim.’ Gerçekten ise A.T. Fomenko kendisi ta 1990 senesinde bu kitabı ona hediye etti.

S.P. Novikov’un 1992 senesinde Bilimler Akademisi’nde yaptığı resmi referansını alıntılıyoruz. Adalete aykırı SSCB BA’e daha akademisyen seçilmeyen birkaç önde gelen Moskova matematikçisine işaret etmek istiyorum... Parlak matematikçi, güzel sanatlar dahil geniş entelektüel meraklısı, geçenlerde SSCB BA’a üye olan Anatoliy Timofeeviç Fomenko (MDÜ) ‘nun ismini anmadan olamıyorum. RBA’i daha parlak yapardı.’ (orijinale bkz.)
S.P. Novikov şunu yazıyor: ‘Senede birkaç ay için farklı ülkelere ayrılır oldum. 1992 senesinde Maryland’deyken Fomenko’nun Logunov ve Sadovniçiy ile anlaşarak kürsümü böldüğünü öğrendim. ABD’ye ayrılmadan önce planları hakkına bana hiç bir şey söylemedi’.

 

A.T. FOMENKO’NUN YORUMU.

‘Gerçektense MDÜ müdürlüğü Hocam profesör P.K. Raşevskiy’in yönettiği, onun ölümünden sonra kapatılan ve birkaç sene sonra yeniden kurulan ve fakültenin en eski kürsülerinden biri olan Diferansiyel Geometri Kürsüsü’nün başında olmamı TEKLİF ETTİĞİ GÜN ABD’da bulunan S.P.  Novikov’a bu teklifi bildirdim (Zaten o zaman S.P. Novikov’un kürsüsünde çalıştım). Sonraki gün S.P. Novikov buna karşı olduğunu bildirdi.’ Gerçi, S.P. Novikov’un makalesinde yazdığı gibi, ‘80lilerin sonunda – 90lıların başında Fomenko’ya kürsüyü ve Moskova matematik topluluğunu aktarmaya becereceğimi ummaya başladım’. Buna rağmen MDÜ müdürlüğünün teklifini kabul ettim, ve bunu hemen S.P. Novikov’a bildirdim. Öncelerinde Novikov sık yurt dışı iş gezilerindeyken ben onun adına önemli konularda pek uzun zaman faaliyet gösterdim, bir sürü farklı işler üstlendim ve sonuçta bu durum benim bilimsel faaliyetini engellemeye başladı. S.P. Novikov’un bütün büyük kitapları yazarlarından biri benimle birlikte yazıldı. Yeni kürsünün kuruluşu ise Hamilton sistemleri teorisindeki yeni bilimsel yönü pek hızlı ve uzak ilerletmeyi mümkün kıldı. Bizim küçük kürsümüz yeni iş yerleri aldı. Bu yüzden S.P. Novikov’un ‘kürsünün bölünmesi’ hakkındaki sözleri gerçeğe uygun değildir. Zaten S.P. Novikov, kronoloji çalışmalarımdan sonra değil, bu olaylardan sonra araştırmalarım hakkında ‘bilimsel düşüncelerini’ kökten değiştirdi.

S.P. Novikov’un ‘hatıralarındaki’ öz bana değinmeyen diğer şaşırtıcı çarpıtmalardan söz etmeyeceğim. Ancak burada alıntıladıklarımdan kalanlar düşünülebilir.’
(A.T. Fomenko’nun yorumunun sonu)

‘Priroda’nın sözde geçen yayınının sayfalarındaki diğer konulara geçelim. 75-76 sayfalarında tarihçi İ.S. Sventsitskaya’nın sunumundan bir kısmı sunulmaktadır (Açık Pedagoji Üniversitesi). Kısaca İ.S. Sventsitskaya’nın ana fikri şudur, tarihçilerin bizim yeni kronolojimize karşı itirazları, onları ifade edemeyeceği kadar çoktur. Onun kastettikleri verdiği örneklerden görülüyor. Skaliger kronolojisi şüphesiz doğrudur, çünkü üzerinde kurulan sonuçlar onun ta kendisini ispatlıyor. Ama bu kısır döngüdür. Diğer bir değişle, Skaliger kronolojisinin bugüne kadar kurulan bütün bünyesi fiilen ‘yeni kronolojiye karşı itiraz’ olarak ilan ediliyor. Yani Skaliger kronolojisinin üzerinde kurulan tarih versiyonu, zaten ta bu kronolojisinin ispatı ilan ediliyor. Ama bunun bir kısır döngü olması açıktır. Skaliger kronolojisinin kökten yanlış olduğu ortaya çıktıktan sonra bu tarz ‘ispatlar’ anlamını tümüyle kaybediyor. Zaten kaydedilmesi gereken, İ.S. Sventsitskaya’nın sunumunda yalnızca sorunun tam anlamayışı değil, bundan anlamak istemeyişi açık bir şekilde görülüyor.

‘Priroda’ dergisinin sözde geçen yayınının analizini tamamlamak amacıyla Y.N. Efremov ve Y.A Zvenyagin’in Almagest’in tarihlendirmesi üzerinde ‘bilimsel başarılarını’ aktaralım. ‘Priroda’ dergisinin 75. sayfasında Y.N. Efremov’un ‘Almagest’ Kataloğundaki yıldızların boylamlarının Fomenko’nun sonuçlarıyla uyuşmadığını güya göstermiş olduğuna dair iddiası bulunmaktadır. Y.N. Efremov’un bizim kitabımızı [4] dikkatle okumadığı ortadadır. Bu kitapta – s. 176-178 – Almagest’i boylamları temel alarak tarihlendirme imkanının analizi bulunmaktadır [4]. Almagest’teki boylamların kesinliği enlemlerin kesinliğinden çok daha düşük olduğunu ve boylamların üzerinde kurulan tarihlemelerin aralıklarının binlerce sene olduğunu gösterdik. Bu yüzden boylamların davranışları yalnızca bizim sonuçlarımızla değil, Almagest’in her hangi bir tarihlemesiyle her hangi bir tarih aralığında çelişemiyor. Burada yıldızların öz hareketleri üzerinde kurulan boylam tarihlendirmesini kastediyoruz. Boylam presesyonu üzerinde kurulan Almagest tarihlendirme çabalarının ‘çocuk’ olanları üzerinde durmakta fayda yoktur. Çok sayıda Almagest araştırmacıları, onun yıldızlarına bir sabit eklenmiş olduğunu çoktan öğrendiler. Hem de belki bir kere değil. Bu sabiti bilmeden Almagest’i tarihlendirmek için boylam presesyonu kullanamayız. Bkz. [3],[5].

Şimdi Y.N. Efremov’un Almagest’i tarihlendirirken kullandığı yöntemleri kısaca ele alalım. Y.N. Efremov ve E.D. Pavlovskaya’nın makalesini kullanacağız [1]. Aynı malzeme genişletilen haliyle ‘Tarihi Astronomik Araştırmalar’da ("Историко-астрономические исследования") yayınlandı [2].
Bu araştırmada yıldızların öz hareketlerini kullanarak Almagest Yıldız Kataloğu’nun geleneksel tarihlendirilmesini doğrulamaya çaba yapıldı. Yazarların sonucu şudur, Almagest Kataloğu’nun tarihlemesi, XIII. yüzyıl olarak saptanıyor. Artı eksi 100 senelik kesinliği ile. Ancak Y.N. Efremov ve E.D. Pavlovskaya’nın çalışmalarından böyle sonuç kaynaklanmıyor. Onların hatalarının analizini sunalım. Yıldız Kataloğu’nun Y.N. Efremov’un yöntemi üzerinde kurulan tarihlemesi, yıldızların zaman içinde değişen yapılandırmasının Almagest’te kaydedilen yapılandırmalara kıyaslanması üzerinde kuruldu. Üstelik her hangi bir yapılandırmanın değişimine katkıda bulunan, bu yapılandıranın en hızlı yıldızının öz hareketidir. Her yapılandırmanın içinde böyle bir yıldız var. Bu yüzden Y.N. Efremov’un ele aldığı yapılandırmalar, onun tarafından gereken yıldızın ‘grupları’ olarak adlandırılmıştır. Y.N. Efremov, kataloğun işbu ‘grup’ üzerinde tarihlenmesini, değişen yapılandırmanın içindeki yıldızlar arasındaki çiftli mesafelerin bütünlüğünün Almagest’te kaydedilen yapılandırmanın içindeki çiftli mesafelerin bütünlüğüne en çok yakın olduğu anı saymayı teklif ediyor. Yakınlık ortalama kare anlamdadır. Bu arada elbette Batlamyus’un gözleminin kesin tarihi değil, bu tarihin yaklaşık saptanması çıkıyor. Peki, bu saptanmanın kesinliği nedir? Y.N. Efremov’un çalışmalarında bu soruya neredeyse hiç esaslı bir yanıt bulunmamaktadır. [1] çalışmasında saptanma “kesinlik artırılması’nın yanlış yöntemi kullanılmıştır. [2] çalışmasında ise kesinlik sorununun tartışılması yerine çiftli mesafelerin bütünlükleri arasındaki ortalama kare oynama bağımlılığı cetveline başvuru geçiyor. Yazarlar, ‘Çağ pek belirgin bir şekilde saptanıyor, fonksyon az...’ [2], s.183. Ama onların resminden tarihleme 1000 sene değişecekse ortalama kare oynamanın, О^2 Eridan yapılandırmasından başka bütün yapılandırmalar için 13ten az dakika değiştiği kaynaklanıyor. Bu grubu daha detaylı bir şekilde aşağıda konuşacağız.

Almagest  ölçeğinin bölünme değeri 10 dakikadır. Almagest’teki yıldızların koordinatlarının gerçek kesinliği yaklaşık 30 dakikadır. Bu demek ki, Y.N. Efremov’un ortalama kare oynama minimumu üzerinde edindiği tarihlerin kesinliğini değerlendirirken ortalama kare oynamayı 20-30 dakika olarak kabul etmeliyiz. Ama bu durum iki üç bin senelik tarihleme aralıklarını ortaya çıkarıyor. Bir başka değişle, Y.N. Efremov’un edindiği tarihlerin kesinliği 1000-1500 senedir. Ama Almagest’in böyle kesinlik vasıtasıyla yapılan tarihlendirmesi hiç enteresan değildir. Bu yüzden Almagest’in, Y.N. Efremov’un О^ 2 Eridan grubu üzerinde kurduğu yöntem vasıtasıyla tarihlendirilmesi üzerinde durmakta fayda vardır. Çünkü, yukarıda söylendiği gibi, diğer gruplar üzerindeki tarihlendirmelerin kesinliği aşağı yukarı 1500 senedir.

Meğer О^2 Eridan yıldızının Almagest'te tarif edilen her hangi bir başka yıldızla özdeşleştirilmesi, epey derece kataloğun baş/apriori tarihlendirmesine bağlıdır. Almagest’te О^2 Eridan gibi yıldızların çağdaş tanımının bulunmadığını açıklayalım. Bunun için yıldız (О^2 Eridan gibi) donuksa, kendi çevresinde hiç bir şey ile ayrı değilse, özdeşleştirme yalnızca yıldız koordinatları üzerinde yapılmalı. Ve bu koordinatlar hızlı yıldızlar için hızlı değişiyor. Bu yüzden bu özdeşleştirme kataloğun baş/apriori tarihlendirmesine bağlıdır. О^2 Eridan yıldızı, böyle hızlı donuk yıldız için parlak örneğidir. Gökteki kendi konumunu değiştirerek farklı dönemlerde Almagest’in farklı yıldızlarıyla özdeşleştirilebilir. Yani, Baily numaraları 778,779,780 olan üç yıldızla özdeşleştirilebilir. Onlardan numarası 779 olan genellikle О^2 Eridan yıldızı ile özdeşleştirilmektedir, çünkü О^2 Eridan Milat civarında 779 yıldızının Almagest'te kaydedilen konumuma yakın bir konum aldıydı. Yani bu yıldızın kendi özdeşleştirmesinde Almagest’in aşağı yukarı Milat ile tarihlendirildiği açık bir şekilde kastedilmektedir. Almagest’in tarihlemesi hakkında apriori varsayımlar yapılmazsa, o zaman M.S. 900. senesi ile 1900. senesi arasındaki dönemde Almagest yıldızları arasından 780 yıldızı О^2 Eridan yıldızının gerçek konumuna en çok uyuyor. Bu arada Almagest’te 779 yıldızı ise özdeşleştirme olmadan kalmıyor. Bu yıldız 98 Heis yıldızı ile özdeşleştirilebilir. Peirce 779 yıldızını böyle özdeşleştirdi. Bkz. [3]. Bundan dolayı О^2 Eridan yıldızı tarihlendirme için kesinlikle temel olamaz.

Böylelikle Y.N. Efremov’un çalışmalarında fiilen başta apriori Almagest’in Milat ile tarihlendiği farz ediliyor, ve bundan sonra Y.N. Efremov bunu temel alarak Almagest’in artı eksi 100 sene M.S. 13. yılı olarak tarihlendiği ‘sonucuna’ varıyor. Burada kesinlik değerlendirilmesindeki yanlışlıklardan başka onun ‘sonucunu’ silen açık kısır döngü bulunmaktadır. Y.N. Efremov’un çalışmalarında sonucun beklenen yanıta da doğrudan çekilmesi bulunmaktadır. Mesele şudur ki, Y.N. Efremov’un yöntemi, incelenen hızlı yıldızın çevresinin, yani onun içeriğinin seçilmesine bağlıdır. Grubun içeriği değiştirilerek, ‘doğru’, yani uygun net tarihleme ile bir yapılandırma bulunabilir. Y.N. Efremov zaten bundan faydalanıyor. Mesela Arktur grubu vakasında. Arktur grubunun içeriği değiştikten sonra onun ‘yöntemi’ ile net tarihlendirme, Milat’tan 1000 senesine geçiyor. Bu durumda Y.N. Efremov artı eksi 360 sene M.S. 310 senesi tarihini seçiyor.

Diğer örnekler. Y.N. Efremov onun ‘yöntemini’ Uluğ Bey, Tycho Brahe, Johannes Hevelius’un katalogları üzerinde uyguluyor. Hepsilerinde şaşırtıcı net sonuçları ediniyor. Tycho Brahe ve Johannes Hevelius’un kataloglarının oluşturma tarihlerini 30-40 senelik kesinlikle ‘saptıyor’. Üç katalog arasından en az net olan Uluğ Bey kataloğunun oluşturma tarihini ise inanılmaz 3 senelik kesinlikle saptıyor. Hem de tarihlendirmelerden her biri, özel seçilen, kendi öz yıldız yapılandırması temel alınarak edinildi. Yukarıda açıkladığımız gibi, Y.N. Efremov’un ‘yöntemi’ ile gereken işe yaran yapılandırmayı seçerken başta istenilen her hangi bir net değerlendirmeyi edinmek zor değildir. Ayrıca ‘istenilen yanıta’ yakın olan bir değerlendirmeyi edinmek zor değildir.

Y.N. Efremov’un 1998 senesi için Astronomik Takvimde yayınlanan ‘Astronomi ve ‘Yeni Kronoloji’’ (Астрономия и “новая хронология”) makalesi üzerinde duralım. Editör A.P. Gulyayev. Moskova, Kosmosinform, 1997, s.296-303. Derginin ta ismi, Y.N. Efremov’un bu sefer detaylı kanıtlar dolu bilimsel bir yazıyı yayımladığı ümit bırakıyor. Ancak içeriğinde buna benzer hiç bir şey bulunmamaktadır. Yanıtladığımız ‘kanıtlar’ yine tekrarlanıyor (yukarıya bkz.). Hem de yanlış iddialar öne sürülüyor. Bu iddiaların hiç gerekçeleri, onların ispatlanmış olduğu hiç alıntıları yoktur. Bu çok gariptir, çünkü bu makale bir gazetede değil, bilimsel dergide yayınlanmıştır. Aynı ‘Astronomik Takvim’ deki diğeri makalelerde cetveller, formüller, tablolar vardır. Y.N. Efremov’un makalesinden aynı bir şey beklemek doğal bir şeydir. Ama buna benzer hiç bir şey yoktur burada. Kaynakça bile yoktur. Ana ‘kanıtlar’, ‘X. yüzyılda Fomenko’nun gözlemcisi, edindiği boylamları on asır geriye niçin sayacak?!’ (s. 296) veya ‘onların mantığı tam felakettir’ (s.301) vs. gibi duygusal seslenmelerdir.

Editörlük not daha tuhaf bir izlenim bırakıyor. Bu notta şöyle düşünceleri bulunmaktadır. ‘Matematik, bir silahtır ki, ne kadar kütse o kadar tehlikelidir’ (s. 303). Veya ‘Editörlük heyet bu tarz hipotezlerin ortaya çıkmasını  astroloji, basiret, büyücülük hasarlar, TV üzerinde tedavi ve buna benzer olaylardan sayıyor’ (s. 303). Bizim kanımızca bu tarz ‘deliller’ ‘Astronomik Takvim’ editörlük heyetinin saygınlığını artırmıyor. Editörlük heyete üye olan astronomlar, bu konuda editörlük heyet üyesi Y.N. Efremov’a inanacağına ‘Almagest’in Yıldız Kataloğu’nun Tarihlendirilmesi’ kitabımızın içeriğinden bağımsız anlamaya çalışabilirdi. Bu aşamada şunu tekrar hatırlatmakta fayda var. Y.N. Efremov’un SSCB BA Raporlarında çıkan ve ‘Almagest’in tarihlendirilmesine adanan makalesi (1987, cilt 294, No 2, s. 310-313), makalenin ana sonucunu tümüyle iptal eden düzeltilemez hataları içermektedir. ‘Almagest’in Yıldız Kataloğu’nun Tarihlendirilmesi’ kitabımızda bu hataların ayrıntılı analizini sundu.

Y.N. Efremov’un bize aslında yanıtlayabileceğinin bir şeyi olmadığı ortadadır. Biz kronoloji üzerine onun kendi çalışmalarında hata bulduktan sonra Y.N. Efremov’un kronoloji sorunlarına (ve bize) karşı davranışı kısmen düşmanca oldu.

[6] yayını üzerinde de duralım. Bu makalenin yazarları Y.A. Zavenyagin ve E.S. Golubtsova Almagest’in geleneksel tarihlendirmesinin delili  olarak şu açıklamayı sunuyorlar, ki onların sorunun ta özetini anlamadığını ve veri işlemesi yöntemlerini kullanmayı bilmediğini gösteriyor. Halley’e atfeden yazarlar, Arktur’un Batlamyus’tan Halley’e kadar süren dönem içinde  Virgo’ya doğru 1,1 derece konumunu değiştirdiğini yazıyorlar. Arktur’un 1 sene içinde konumunu 2,285 saniye değiştirdiği için 1,1 derece 2,285 saniyeye bölünecekse, yazarlar 1733 senelik zaman aralığını ediniyorlar. Yazarlar sevinerek 1733’ten Galilee’nin kullandığı Flemistidis kataloğunun yaratıldığı sene olan 1690’u çıkardıktan sonra kataloğun tarihlenmesi olarak M.Ö. 43 senesini edindiler. Sonra şunu yazıyorlar. ‘Komşu yıldızların koordinatlarının farklılığındaki hata, kendi koordinatlardaki hatadan çok daha küçüktür, çünkü çıkarmayla sistematik hata yok oluyor. Bu yüzden parlak yıldızların konumlarında ortalama hata, Almagest’teki komşu yıldızlara kıyasla 0,1 dereceyi aşmıyor. Demek ki, tarihlendirmenin olası hatası 150 seneyi aşmıyor.’ [6], s.75. Bu tarz düşünceler gülümsemeden başka bir tepki uyandıramıyor. Birincisi, kesinliğin 0,1 derecelik değerlendirmesi nereden çıkarıldı? İkincisi, sunulan ‘hesaplama’, Arktur’un kendi hareket vektörünün, çağdaş konumunu Almagest’te kaydedilen konumuyla birleştiren doğrudan yöneldiği varsayıma dayalıdır. Ama gerçekte böyle değildir. Arktur’un hareketinin gerçek yönü, bu doğruya karşı bir köşe oluşturuyor. Bu yüzden 2,285 saniyeye 1,1 dereceyi değil, çok daha küçük bir rakamı bölmek gerek. Ki takriben M.S. 900 senesini ortaya çıkaracak. Elbette çok büyük bir hatayla, çünkü bu tarihlendirme yöntemi pek kaba ve yaklaşıktır. E.S. Golubtsova ve Y.A. Zvenyagin’in, tesadüf hataları yıldızların kendi hareketi sonucu olarak anlatmak genel ‘fikri’, saçmalıktır. Bu fikrin saçmalığı, yavaş hareket eden, neredeyse duran yıldızların örneğiyle ayrıca açık duruyor. Bu durumda hatanın sıfırdan farklı olan rakamının neredeyse sıfır olan kendi hareket süratine bölünmesi, sonsuzca uzak ‘gözleme tarihi’ veriyor.

E.S. Golubtsova ve Y.A. Zavenyagin Arktur’u incelemesiyle yetinmediler. Onlar diğer hızlı ve meşhur yıldız olan Proсyon üzerine Almagest Kataloğunu tarihlendirmeye çabaladılar. Bu çaba, birincisi gibi başarısızdır ve onları tekrar yanlış sonuca ulaştırdı. Alıntıyı sunuyoruz. ‘Almagest Kataloğu Procyon’un kendi hareketiyle tarihlendiriliyorsa neredeyse aynı sonuç elde ediniyor, yani ‘Almagest’ kataloğu her tarafa 300 senelik olası hatayla M.Ö. 330 senesinde oluşturulmuş olduğu... Procyon üzerine tarihlendirme, Arktur üzerine tarihlendirmenin bağımsız ispatıdır ve tarihlendirmelerin ikisi de bizi M.Ö. son asırlara gönderiyor’ [6], s.75-76. Ama saygın yazarlar Arktur ile gibi burada da aynı hata yaptılar. Tekrar Procyon’un kendi hareketi yönünün onun çağdaş konumunu Almagest’te kaydedilen konumuyla birleştiren doğru ile uyuşmadığını dikkate almadılar. Hesaplama titizce yapılacaksa onların yöntemiyle Procyon’un net tarihlendirmesi  M.S. X. yüzyılı veriyor. Kesinliğin esaslı değerlendirmeleri ise, bunlar [6]'da hiç bulunmamaktadır.

‘Almagest’in tarihlendirilmesine adanan diğer araştırmaların analizini ta 1995 senesinde yayınlanan [4] kitabımızda sunmaktayız. Bu kitapta E.S. Golubtsova ve Y.A. Zavenyagin’in bu konuda çalışmaları hakkında bilgi bulunmaktadır. Konunun özüyle ilgilenen okurları bu kitaba yönlendiriyoruz.

Şimdi Dmitriy Haritonoviç’in ‘Novıy Mir’ (1998, №3, s. 165-188; «Новый мир») dergisinde yayınlanan ‘Fomenko fenomenu’ makalesine bakalım. Onu incelemeye bizi mecbur eden, bu makalenin kendi içeriği değil, sayfalarında bulunan ünlü dergiye saygımızdır. Üstelik, ‘Novıy Mir’ kronoloji konusunda ilk kere yorum yapmıyor. 1925 senesinde bu derginin N.M. Nikolskiy’in eleştirel ‘Tarih biliminde astronomik devrimi’ makalesini yayınladığını hatırlatalım (Novıy Mir, 1925, No.1, s.157-175). Yazar, bu makalede N.A. Morozov’un sonuşlarını eleştirmeye çalıştı. N.A. Morozov’un buna tartışmacı ve sakin yanıt ‘Novıy Mir’de 1925’te yerleştirildi (No.4, s.133-143). Bu yanıt, N.M. Nikolskiy’in bütün itirazlarını yok ediyor.

Bundan elli sene sonra 1975 senesinde ‘Novıy Mir’ G. Fedorov’un sert olumsuz ‘Keşifler ve Bilim’ makalesini yayınlayarak tekrar kronoloji konusuna başvurdu (1975, No.1., s. 203-210). Bu makalede G. Fedorov, N.A. Morozov’un tarihi kronolojinin yeniden yapılandırılması hakkındaki araştırmalarını eleştirdi. Kaydedilmesi gereken şudur ki, G. Fedorov makalesinde “tarihi bilimin otoritesi”ne alıntılarla yetinerek hiç bir manalı delil sunmadı.

Ve şimdi 1998 senesinde saygın dergi, kronoloji üzerine çalışmalar tartışılmak için sayfalarını tekrar verdi. D. Haritonoviç, öncekilerinin edasıyla bilim adamı Morozov’u okurlara şu ifadelerle tanıtıyor: ‘bilinen terörist, Petropavlavskaya ve Şlisselburgskaya kalelerinin uzun seneler yatan esiri N.A. Morozov’ (s. 165). Gerçekte ise N.A. Morozov’un terörist olmadığını, Narodnaya Volya (Milletin İradesi) örgütünün yalnızca teori kurucusu olduğunu, bu yüzden hapse atıldığını açıklayalım. Bu arada D. Haritonoviç, N.A. Morozov’un yalnızca kronoloji üzerine araştırmalarıyla değil, mesela kimya alanında incelemeleriyle (bkz. [12]) bilinen parlak kapsamlı bir bilim adamı olduğuna nedense bir söz dahi dokunmuyor. Bilmiyor mu, ‘Novıy Mir’in okurlarına bunu bildirmek mi istemiyor?

D.Haritonoviç’in makalesini sonundan analize etmeye başlayalım. Sayın yazar açık bir şekilde şunu yazıyor: ‘Özetliyorum ki, Skaliger kronolojisi basit bir gerçektir, içinde hiç bir ruhsal/manevi veya bilimsel derinlikler bulunmamaktadır, bu yüzden Yeni Kronoloji yalandır.’ (s.188)

Elbette öğrenilmiş olan şeyler basit geliyor, anlanmadıkları ise karışık geliyor. Ama sorunlara böyle yaklaşım uygulanırsa gençlikte öğrenilenler ile çelişen her şey yanlıştır, çünkü bilinen ve alışılmış düşüncelerden daha karışık geliyor. Daha karışıksa – D. Haritonoviç’in mantığıyla – yanlıştır demek.

Bundan başka burada tarihçilerin kronolojiye karşı şaşırtıcı yaklaşımı gösterilmektedir. Onlara göre, kronoloji, ‘içinde hiç bir bilimsel derinliklerin bulunmadığı’ basit bir şeydir. Bugünkü tarihçiler, kronoloji üzerine çalışmayarak, onun temelinin ne olduğunu hiç anlamayarak, XVII. yüzyıllara ait eserlerden veya onların daha geç döneme ait olan anlatımlarından (neredeyse tam tekrarlamalarından) ‘temel tarihleri’ ezberleyerek kronolojinin, içinde hiç bir bilimsel derinliklerin saklanmadığı basit bir şey olduğunu sanarak şimdiye kadar garip bir yanılma içinde bulunuyorlar. Elinden gelen her şey yaparak bu fikrin değiştirilmesine karşı koyuyorlar. Böyle daha kolay, elbette. Yeni hiç bir şey öğrenmeye, yeni hiç bir şeyden anlamaya gerek yoktur. Ama kronoloji konusundaki böyle fikir tümüyle yanlıştır. Kronoloji karışık bir bilim alanıdır. Bu disiplin ciddi bir yaklaşımı gerektiriyor. Ve içinde saklanan bilimsel derinlikler aşırı miktardadır.

Böylelikle D. Haritonoviç Skaliger kronolojisini öğrenmiş olduğu için bu kronoloji kendisine basit ve doğru geliyor. Anlamak istemediği Yeni Kronoloji ise kendisine karışık, bu yüzden yanlış geliyor. Zaten makalesinin özeti budur. Bu makalenin geri kalan içeriği, çalışmalarımızdan ayrı ayrı alınan ve bu fikriyle kendi yorumlarıyla donatılan alıntılardır.

Elbette, D. Haritonoviç kronoloji üzerinde araştırmalarımızdan anlamak zorunda değildir. Olasılıkla buna zamanı ayıracak değildir. Dahası elde ettiğimiz sonuçlara inanmak zorunda değil. Ama bu halde makalesini neden yazsındı?

Onun makalesini gözden geçirelim. İlk sayfalarında (s. 166-167) D. Haritonoviç çalışmalarımızın içeriğini anladığı gibi aktarıyor. Açıkçası, onun anlatımı tuhaf bir izlemin bırakıyor. Ama bunun üzerinde durmayalım. Sonuçta D. Haritonoviç’in bilimsel araştırmaları algılamaya kendi öz üslubuna hakkı var.

S. 168’de fark ettiğimiz ilk itiraz bulunmaktadır. Belki bir şey kaçırmıştık, çünkü D. Haritonoviç’in metni, en hafif deyimle, düşünce ifade netliğine sahip değildir.

D. Haritonoviç’in bu itirazı şunda saklı. Kronolojinin bizim analizimiz, tarih üzerine çağdaş monografileri analize ederek hem dolaysız hem de dolaylı olarak kullandığımız bir sürü vakayinamelere dayalıdır. D. Haritonoviç, bize çağdaş tarih biliminin bu vakayinamelerden çok günümüze ulaşan satış faturaları, mahkeme kararları, devlet kararnameleri vs. gibi ekonomik belgelere dayalı olduğunu gösteriyor. Belki de tarih bilimi için böyledir, sakin kronoloji için değildir. Mesele şudur ki, Skaliger kronolojisi satış faturaları değil, vakayinameler üzerinde kurulmuştur. Tarihçiler çevrelerinde günümüze ulaşan bütün ekonomik belgeler incelenecekse aynı Skaliger kronolojisinin ‘ortaya çıkacağı’na dair kanaat yayılıdır. Ancak bu kanatın hiç temeli yoktur. Kronolojinin temeline günümüze ulaşan ekonomik belgelerin yatırıldığı hiç bir incelemesi yoktur. Öbür yandan, kitaplarımızda eski belgelerden yalnızca kronolojinin değil, Orta Çağ tarihinin bambaşka bir tablosu ‘doğduğunu’ gösteren birçok olay gösterdik. ‘Eski Çağ’ tarihi şöyle dursun.

Son bir iki bin seneye ait tarihi nesnelerin radyokarbon tarihlendirilmesindeki kaba hatalara adanan araştırmalarımızı ‘eleştiren’ D. Haritonoviç, sonuçlarımızın tümünün U.- F. Libby’nin bulunduğu güya hatalı olan tek bir numuneye dayalı olduğunu gibi göstermeye çalışıyor (s. 169). Ana şimdi sunduğumuz örnek başka bir alana aittir. Kitaplarımızda radyokarbon yönteminin tarihler üzerine uygulanmasında son senelerde keşfedilen çok ciddi sorunları ikna edici bir şekilde tanıklık eden pek çok olay sunduk. Bu yöntemin tarihi numuneler üzerine uygulanması imkanının ta kendisini kanıtlayan geniş kontrol istatistiğinin bulunmamasına işaret ettik. Radyokarbon yönteminin arkeoloji üzerine uygulanmasını sert eleştiriye uğratan ve radyokarbon tarihlerinin çok sayıda doğrudan çarpıtılma olaylarını bildiren arkeolog Miloyçiç’in araştırmalarını gösterdik. Profesyonel arkeologlar bunu zaten çok iyi biliyorlar. Onların bazıları arkeoloji için güvenilir tarihlendirme yöntemlerinin bulunmadığını yayınlarda bile açıkça itiraf ediyorlar. Örneğin bkz. P.Y. Çernosvitov’un ‘Fomenko’nun teorisi üzerine kısaltılmış tarih’ makalesi. ("Схлопнутая история по Фоменко") "Kimya ve Hayat" dergisi (Khimiya i Jizn), 1997, No.11, s. 30-37 (birinci bölüm); 1997, No.12, s.10-17 (ikinci bölüm). P.Y. Çernosvitov'un Yeni Kronoloji'nin yandaşı hiç olmadığının altını çiziyoruz. Bununla birlikte arkeolojide tarihlendirme yöntemlerinin bulunmadığını itiraf etmeden yapamaz. Bu yüzden D. Haritonoviç Skaliger kronolojisine karşı topladığımız çok sayıda malzemelerin ‘var olmadığı’ gibi boşuna yapıyor. Ve D. Haritonoviç, güya ‘Yazarlar için (yani bizim için – Yaz.), olasılıkla, bir nesnenin geç tarihlenmesi aynı diziden bütün kalan nesnelerin erken tarihlenmesini aşıyormuş, çünkü Yeni Kronoloji için tek olay ispat olabilir, ama çok olay ispat olamaz’ diye boşuna açıklıyor’ (s. 169). Tarihçinin, bu tarz düşünceler arkasında radyokarbon tarihlerinin Skaliger tarihleriyle kocaman çelişkilerini saklamasının şansı pek küçüktür. Bunu yapacağına tarihçilerin geliştirdiği tarihleri çağdaş bilimsel düzeyde kimin nerede ve ne zaman kanıtladığını işaretlemeliydi. D. Haritonoviç’in bunun konusunda hiçbir şey anmadığı sebep ortadadır. Çünkü bunun kanıtı zaten yoktur. Ve D. Haritonoviç elinden gelen her şey yaparak bunu saklamaya çalışıyor. Ya da gerçekten bu sorunun çağdaş durumunu kavramıyor.

D. Haritonoviç s.171’de şunu yazıyor. ‘Ben astronomi alanında uzman değilim, bu yüzden YK (Yeni Kronoloji – Yaz.) astronomik kanıtlarını şüphelenen profesyonellere inanmaktan başka çare yoktur’. Ancak burada D. Haritonoviç, hatasını yukarıda konuştuğumuz ‘Priroda’ dergisindeki yayınlara alıntıyı veriyor. Bu konuya bundan sonra dönmeyeceğiz.

D. Haritonoviç bu itirafı yaptıktan hemen sonra kronoloji üzerine istatistiksel araştırmalarımıza geçiyor ve bu konu ile ilgili olarak şu ifadeler kullanıyor. ‘Matematiğe gelince ise daha detaylı konuşmak gerek. Bize çocukluktan itibaren bir bilimin matematik dili konuşmaya başladığı an tam bilim haline geldiğini, matematiksel kanıtın tek bir güvenilir kanıt olduğunu vs. telkin ettiler. Ama böyle mi? Diye soruyor. Ve bunun ardında bunun ‘böyle’ olmadığını anlatmaya başlıyor. Meğerse, D. Haritonoviç’e göre, ‘gerçeğin matematikteki kavramı diğer bilimlerdeki kavramlarından farklıdır’ (s. 171).

Buna karşılık vermek dahi güçtür. Ya D. Haritonoviç’in fikrinin derinliğine ulaşamadık, ya da bu açık bir saçmalıktır.

D. Haritonoviç’in araştırmalarımıza karşı ‘eleştirisini’ nasıl kurduğunu yansıtan bir gösterici örnek daha şudur. ‘Skaliger tarihi ders kitabında’ bulduğumuz hatalardan söz eden D. Haritonoviç ana sonucumuz, yani yaklaşık 330 senelik, 1050 senelik ve 1800 senelik kronolojik oynamalarının bulunması hakkında hiç bir söz dokunmuyor. Bu sessizlik gariptir, çünkü bütün kitaplarımızda bizim bu ana sonucumuz detaylıca ele alınıyor ve ilk sayfalarında yer alıyor. Bunun yerine D. Haritonoviç, küçük, ikincil, tarihi metinlerden yalnızca bazılarında bulunan kronoloji çelişkileri dahil olmak üzere keşfettiğimiz bütün kronoloji çelişkilerinin listesini veriyor. Sonucunda 24 sayıdan ibaret bir liste çıkıyor. Bundan sonra D. Haritonoviç ‘Oynamaların listesi ... etkiliyor ve hatta biraz şaşırtıyor... Biraz fazlaymış...’ diye haykırıyor (s.172). Böylelikle en önemlisini konuşacağına okura hesaplarımızı kontrol etmek ve istatistiksel sonuçlarımızın doğruluğundan ikna olmak isteyenler için kitabın son sayfalarında gösterdiğimiz uzun bir sürü sayılar bağlamsızca sunuyor. Yirmi dört sayı hakkında kalenderce konuşan D. Haritonoviç, bu kısmı şu ifadelerle memnun memnun tamamlıyor. ‘Matematik gerçek dünyayı değil, sanal dünyayı tarif ediyor, ve bu dünya gerçeğe hem bağdaşabilir hem de bağdaşmayabilir’ (s. 172). Bütün bu düşüncelerin kronoloji sorunu ile ne alakası olabilir? D. Haritonoviç, bu tarz ‘açıklamaların’ Skaliger kronolojisinin doğruluğunu ispatlayabileceğini zannediyor olabilir mi? Çünkü makalesinde hiç diğer kanıtlar sunmuyor.

Kitaplarımızda vakayinamelerdeki paralellikler, tekrarlamaların arayışı için istatistiksel yöntemleri geliştirdik. Bu yöntemler güvenilir tarihi malzemeler üzerinde başarılıca yoklandıktan sonra bugün Eski Çağ’a yazılan vakayinamelere uygulandı. ‘Skaliger tarih ders kitabı’nın XIII.-XIV. yüzyıllardan önceki döneme ait olan kısmının, XV.-XVII. yüzyıllardaki döneme ait olayların ‘hayalet yansımaları’ olan tekrarlamalardan ibaret olduğunu keşfettik. Yöntemlerimiz XV.-XX. yüzyıllar arasında beklenmedik hiç tekrarlama belli etmedi. Bu olgunun altını XV.-XX. yüzyılların tarihinin kronoloji açısından güvenilir olmasının ve daha erken dönemlerin kronolojisinin yeniden gözden geçirilmesi lazım olmasının kanıtı olarak defalarca çizdik. D. Haritonoviç bu sonucumuzu şöyle ‘eleştiriyor’. ‘Olasılıklar kuramı alanında uzman olmadan son 600 sene bile değil, 200 sene içinde yer alan DÖRT tesadüfü işaretleyebilirdim’ (s. 172). Sonra yakın geçmişteki tarihten ‘benzer olaylar’ın örnekleri sunuluyor. Eski Çağ tarihindeki sizin keşfettiğiniz tekrarlamalar bu benim bulduklarımdan daha iyi değildir, be yüzden de bir şey ispatlamıyor diye ima veriyor. Ama bu doğru değildir. Hem D. Haritonoviç’in, hem de sonuçlarımızı diğer bazı eleştirenlerin sunduğu ‘benzer olaylar’ veya ‘benzer biyografiler’in bu konuyla hiç alakası bulunmamaktadır. Gertekten XX. veya XIX. yüzyıllara ait birkaç ‘benzer olay’ bulmak hiç güç değildir. Söz konusu bir başkadır. Söz konusu, eski vakayinamelerde birkaç bağımsız matematik modeli temel alarak keşfettiğimiz çok asırlık olaylar sürüleridir (örneğin ‘tarihi biyografiler’). Bu olaylar sürüleri birbirinin ardından, - farz edelim, iki üç yüz sene boyunca - olup bitiyor ve formel istatistiksel göstergeler ile aynı şekilde iki üç yüz sene boyunca birbirinin ardından olup biten diğer olaylar sürülerine çok yakındır. Örneğin, iki yüz sene boyunca birbirinin ardından yaşayan yirmi Kutsal Kitap kralının biyografilerinin sürüsü, iki yüz sene boyunca birbirinin ardından yaşayan yirmi Roma imparatorunun biyografilerinin sürüsünü tekrarlıyor. Hem de burada tarihi tariflerin yakınlığı aşağı yukarı olarak değil, net bir şekilde tarif edilen ve bağımsız olayları bağımlı olaylardan ayırmayı mümkün kılan kriterler vasıtasıyla tespit ediliyor. D. Haritonoviç günümüze yakın dönemlerde buna benzer hiç bir şey bulmadı ve zaten bulamıyor. Bunun yanısıra ne tekrarlamaları bulmayı mümkün kılacak modelin kurulması gereksinimi hakkında ne yalnızca yakın tekrarlama olayların uzun sürelerini gözden geçirmenin (aksi halde tesadüflere rasgelinebilir) ortadaki gereksinimi hakkında ne de iki sürenin yakın olma olasılığının değerlendirilmesi hakkında hiç bir şey demiyor, olasılıkla aslında hiç anlamıyor. Bütün bunlar, olasılıkla, D. Haritonoviç’in kronoloji alanındaki matematiksel yöntemler hakkında kavramları dışındadır. Onun ‘dört benzer olay’ hakkındaki düşüncelerini algılamak için tek yol budur.

D. Haritonoviç, diğer ‘eleştirmenlerimiz’ gibi matematikten farklı olarak dil biliminde kendisine daha çok özgüveni var. Bizim dil bilimine ait çok sayıda düşüncelerimizi ele alıyor ve bunlarla alay ediyor. Bu aşamada şunu kaydetmek gerek. Bizim çalışmalarımızda dilbilimsel düşüncelerimiz asla bir şeyin kanıtı olmuyor. Bu konudaki bütün kitaplarımızın ilk sayfalarında daima bunun altını çiziyoruz. Ama o zaman neden biz sıkça pek tartışılır olan dilbilimsel düşünceleri kullanıyoruz? Mesele şudur ki, tarihin yeni, olasılıkla, doğru, matematiksel yöntemler yardımıyla yeniden yapılandırılmış kronoloji temelinde genel, pek kaba tablosu ortaya çıktığında tabii ki eski olayların ayrı detaylarından anlamak isteği doğuyor. Buna tek yol, elimizde var olan eski vakayinameleri yeniden okumaya çalışmaktır. Elbette, farz edelim XVII. yüzyıla ait ve onun çağdaşının etrafında olup biten olayları net bir şekilde tarif ettiği gerçek, sahte olmayan bir vakayiname bulmak ne kadar hoş olurdu. Ancak çalışmalarımızdan kaynaklandığı gibi böyle bir vakayiname bulamayız. Böyle bir vakayiname varsa bile onu deşifre etmek ve yayınlamak gerekecek. Yayınlanan metinler ise hep XVII.-XVIII. yüzyıllarda talep edilen eğilimle düzeltilen malzemelerdir. Elbette Skaliger editörleri düzeltme yaparak bir şeyler kaşırmışlar. Özellikle kendileri için anlaşılan, belli olmayan yerlerde. Adların çarpıtıldığı, isimlerin anlaşılan şekilde yazılmadığı vs. yerlerde. Böyle vakayinameler üzerine gerçek tarihi kurmak çabası, bozulmuş, çarpıtılmış isimlerden onların gerçek anlamını ortaya çıkarmak gereksinimi ile kaçınılmaz olarak bağlıdır. Bu ortaya çıkarma, tartışılmaz olmayabilir. Ve elbette hatasız olmayabilir. Sunduğumuz yeni konseptler, varsayımlardan başka bir şey değildir. Buna rağmen, tarih yapılandırmasından kaynaklanan tecrübemize göre, öne sürdüğümüz dilbilimsel düşüncelerin epey kısmının gerçek temeli vardır. Mamafih, bu konuda daha çok yapmak gerek. Biz, tarihçileri ve dilbilimcileri işbirliğine çağırarak bunun altını sürekli çiziyoruz. Bize göre bu konuda onlar için kocaman bir faaliyet alanı açılıyor.

D. Haritonoviç’in makalesinin birçok parçası, samimice yanılan ve tarihçi olarak araştırmalarımızdan şok olan, ama buna rağmen bu sorunun özetine ulaşmak isteyen bir karşıt ile karşılaşmadığımızı tartışılmaz bir şekilde ispatlıyor. Gerçekte ise yüz yüze geldiğimiz, bizim çalışmalarımızı açık çarpıtma çabasıdır. Mesele şudur ki, D. Haritonoviç’in makalesi, ayrı bir yanıltma tuzağını içeriyor.

S. 182’de bilimsel delillerimiz olmadığı için okurun kafasını karıştırmak amacıyla ‘dairesel alıntılar yöntemi’ kasıtlı olarak kullandığımızı öne sürüyor. D. Haritonoviç ‘İmparatorluk’ (‘İmperiya’) kitabının 606. sayfasındaki ifademize atfediyor. ‘ERMENİSTAN (İskand. ARMENIA) = ALMANYA (ARMENİYA = GERMANİYA). Detaylar için bkz. paragraf 6’. Sonra D. Haritonoviç şunu yazıyor. ‘Bakalım. ‘Yukarıda söylemiş olduğumuz gibi Orta Çağlarda yaşayan İskandinav yazarları ARMENİA ve GERMANİA adlarını güya şıkça ‘karıştırıyorlardı’ (bkz. paragraf 4)... Yok. Yeter artık.’ diye duygulanımla haykırıyor. Böylelikle işi Germania ve Armenia adları arasındaki Orta Çağ ‘karışıklığı’ lehine güya hiç delilimiz olmadığı gibi göstermeye çalışıyor. Ve güya bunu saklamak amacıyla okurun bunu fark etmemesini umarak dairesel alıntılar yöntemine başvurduğumuz gibi göstermeye çalışıyor. İşte böyle kurnaz matematikçiler diye gösteriyor. Böylece bizim ‘bilimsel iflasımızı’ ‘ispatlayan’ D. Haritonoviç bundan sonra bilim kurgu yazarı Stanislav Lem’in kitabındaki pek arsız kıyaslamaları vererek bu konuda ilhamla espri etmeye başlıyor.

‘İmparatorluk’ kitabımızı D. Haritonoviç’in andığı 606. sayfasında açıyoruz. Alıntıladığı ‘ARMENİYA (İskand. ARMENIA) = GERMANİYA’ cümlesinin ardından Armenia ve Germania adlarının fiilen özdeşleştiği somut Orta Çağ metinlerine somut alıntıları sunduğumuz tüm sayfa vardır. Yani böylelikle hiç dairesel alıntılarımız yoktur. Aynı konunun konuşulduğu sayfalara alıntılar var. Böyle alıntılar dairesel olabilir ve hatta olmalıdır.

Daha ziyade Armenia ve Germania adları arasındaki ‘Orta Çağ karışıklığı’nın tartışılmasına hatta paragraf 6’da değil, paragraf 4’te, 606. sayfada, D. Haritonoviç’in alıntıladığı cümleden hemen sonra başlıyoruz. Paragraf 6’da bu konuya tekrar bavuruyoruz.

D. Haritonviç’in s. 606’da bu detay detay açıklamamızı fark etmediğine inanmak güçtür. Daha ziyade her okurun İmparatorluk kitabımızın nüshasının olmamasını, varsa bile s. 606 ve s. 609’u kıyaslamamasını umarak bilinçli olarak bizi ‘dairesel alıntılar’ ile suçlamaya karar verdi.

D. Haritonoviç’in bu faaliyetini açık bir yanıltma tuzağı olarak nitelendirmekten başka çare yoktur. Deliller yokken konuşma gittiği yönden çevriliyor. D. Haritonoviç’in makalesinin son kısmında siyasi gerekçeleri kullanarak bizi olumsuz nitelendirmeye yönelik çabası, bunun ispatıdır. Bu çabaları konuşmayacağız.

 

Tarihçi akademisyen V.L. Yanin’ın basındaki açıklamaları hakkında birkaç cümle ekleyelim. Söz konusu, V.L. Yanin’in ‘Obşaya Gazeta’daki ‘Bizi aşağılayan yanılma’ makalesi, (No.14(244), 9-15 Nisan 1998, "Нас унижающий обман", "Общая газета"), ve 11 Haziran 1998 tarihli 'İzvestiya' gazetesindeki onun 'Novgorod, Yaroslavl ve Batıy, İvan Kalita idi mi?' mülakatı ("Был ли Новгород Ярославлем, а Батый - Иваном Калитой?").

Bu yazılar, ayrıca 'Obşaya Gazeta'daki yazı bize son derece ilginç geldi. Elbette V.L. Yanin, bizim çalışmalarımızı kabul etmediğini ifade ediyor, ancak bu kabul etmemesinin hiç delilini sunmuyor. Daha ziyade V.L. Yanin’in bize anlattıkları, Rus tarihine ilişkin bazı (Yanin’in kabul etmediği) teorilerimizi yalanlıyor değil, ispatlıyor.

Çalışmalarımızda vakayinamalerdeki Velikiy Novgorod şehri’nin gerçekte Vladimir Suzdal Rusu olduğuna ve meşhur Yaroslavovo dvorişe’nin Volga nehrindeki Yaroslavl şehri olduğuna ilişkin varsayım lehine delilleri sunduk. Volhov nehri kıyısında bulunan ve bugün vakayinamelerdeki eski Velikiy Novgorod olarak gösterilen şehirde vakayinamelerin anlattıklarından hiç bir şey yoktu. Ayrıca meşhur Yaroslavovo dvorişe yoktu, meşhur Novgorod veçesi yoktu vs. Yani Yanin bize ne aktarıyor? O, Volhov nehri kıyısında bulunan ve tarihçiler tarafından Yaroslavovo dvorişe olarak ‘tayin edilen’ Novgorod şehrinin yeri hakkında şunu yazıyor. ‘Arkeologlar, vakayinameden bilindiği gibi veçenin toplandığı Yaroslavovo dvorişe’nin altı üstünü kazdılar. Ve taş döşenen veya basanan hiç bir yer bulamadılar.’ Ve ‘İzvestiya’ gazetesinde aynısını tekrarlıyor. “Evet, Karamzin, veçeye 10 bin kişinin toplandığını vaktiyle yazdı. O kadar basanmış bir meydan bulamadık”. Böylelikle, Yanin Velikiy Novgorod hakkındaki vakayiname bilgileri ile arkeologların ve kendisinin Volhov nehri kıyısındaki şehirde kazdıkları arasındaki belirgin çelişkinin altını çiziyor. Bunun yalnız iki açıklaması bulunabilir. Ya arkeologlar vakayinamelerdeki Velikiy Novgorod şehrini yanlış yerde arıyorlar ya da vakayinameler bizi yanıltıyor.  V.L. Yanin vakayinamelerin bizi yanılttığından emindir. V.L. Yanin’e göre, vakayinamelerin ardından Karamzin, Klüçevskiy ve Solovyov bizi yanıltıyor. V.L. Yanin bunu doğrudan açıklıyor. ‘Karamzin, Klüçevskiy, Solovyov, Kostomarov gibi eski yazarların eserleri mitlerle doludur’ (Obşaya Gazeta).

V.L. Yanin’e karşı tüm saygımızla bir soru sormak istiyoruz. Onun öz fikri, Rus vakayinamelerinin tüm tanıklıklarını neden aşacak ki? Çünkü bir başka açıklama da yer alabilir. Vakayinamelerdeki Velikiy Novgorod şehri arkeologların onu bugün bulmaya çalıştığı yerde bulunmuyor. Çalışmalarımızda Yaroslavl şehrinin Velikiy Novgorod hakkındaki tüm vakayiname bilgilerine güzel bir şekilde uyduğunu gösterdik. V.L. Yanin, Volhov nehri kıyısında vakayinamelerde tarif edildiğini bulmadığı için yapması gereken ilk iş, kazıların yapıldığı yerin vakayinamelerdeki Velikiy Novgorod olduğunu ispatlamasıdır. Ancak bu ispatlamalar nerede? Bunlar V.L. Yanin’in ne makalelerinde ne de “Novgorod kazılarına” adanan kitabında vardır.

‘İzvestiya’ gazetesine verdiği demeçte sevinerek keşfettiği ‘özel Novgorod takvimi’nden bahsediyor. Bu takvim ahşap kaldırımdan oluşan ‘kat kat pasta’ gibi bir şey. Ve hatta bizim bu takvimden haberimiz olmadığını ileri sürüyor. Ama öyle değil. ‘Novgorod ahşap takvimi’ne dair söylentiler genişçe bilinmektedir ve bundan habersiz olmak mümkün değildir. Neden burada ‘söylentiler’ kelimesini kullanıyoruz? Mesele şudur ki, Volhov nehri kıyısındaki Novgorod’un dendrokronoloji hakkında hiç bir ayrıntılı bilimsel araştırmayı bilmiyoruz. Ahşap kaldırımdan oluşan ‘kat kat pasta’nın dendrokronolojik ölçek olduğunu açıklayalım. Bu ölçeği temellendirmek gerek, geçmişe ‘uzatmak’ gerek. Nerede kimin tarafından ve nasıl yapıldı bu? Mesela, V.L. Yanin’in tümüyle Volhov nehri kıyısında yer alan kazılara adanan ‘Ben sana huş kabuğu gönderdim’ adlı kitabında bu konuya yalnızca aşağı yukarı bir sayfa ayrıldı. V.L. Yanin kitabında hiç bir cetvel sunmadığı ve Volhov nehr, kıyısındaki Novgorod’un dendrokronolojik ölçeği konusunda hiç bir net sonuç çıkarmadığı halde, onun anlatımı bu konuda ciddi meselelerden şüphelenmeye yer bırakıyor.

V.L. Yanin, Yu.N. Efremov’un ‘araştırmalarına’ olağan alıntılar yaparak astronomi konusunu da geçmiyor. Hem de V.L. Yanin Almagest’in tarihlendirilmesi ile ilgili çalışmamızda bir pek sıradan hata bulunduğuna ima ediyor. Şunu anlatıyor. ‘Efremov bu yöntemi akrebe göre dakika sayımına benzetiyor. Böylece ‘Yeni Kronoloji’nin başlangıç noktası olan birkaç asırlık bir boşluk oluşuyor’’. İşte V.L. Yanin’in anlatımında Yu.N. Efremov’un Almagest’in bizim tarihlememizi reddetmek başarısız çabaları böyle yansıdı.

İş uzanıyor. V.L. Yanin doğrudan kişisel hakaretlere dek varıyor. ‘Sonuçta bunun bir eğlence değil, bir nevi hastalık olduğu açıklığa kavuştu’. Bunu ifade eden yalnızca V.L. Yanin değil. Karşımıza uygunsuzluğa dek uzanan hakaretler Yu.N. Efremov, S.P. Novikov, D.M. Volodihin, A.L. Ponomarev, Yu.M. Loşitsa ve Skaliger kronolojisinin bazı diğer korumacılarının yazılarında yer aldı. Biz buna benzer edaları uygunsuz ve kabul edilmez buluyoruz. Bu arada ‘eleştiri’nin bu üslubu, son zamanda bilim tarihinde yeni değildir. Zaten bu üslupta genetik ve sibernetik bilimleri eleştiriye maruz kaldı.

Sonuç olarak yayınlarda ara sıra yer alan ve bizim için çok üzücü olan bazı genel açılamalara karşılık vermek isteriz. Bizim güya Rus tarihini kötülediğimiz, ‘Rus halkını onun parlak geçmişten mahrum ettiğimiz, Rus kilisesini ve tarihini bir şekilde aşağılamak çalıştığımıza dair adaletsiz suçlamaları kastediyoruz. Bunun dışında bizim ‘eleştirmenlerimiz’, okurlara bizim kronoloji çalışlarımızda güya Tanrıya karşı fikirleri sunduğumuzu pek sık telkin ediyor. Hepsi yalan. Kronoloji üzerine sonuçlarımızdan ve bunlara (hala teori olarak) dayalı olan dünya ve Rus tarihi’nin yapılandırmasından kaynaklandığı gibi, Rusya’nın ve onun milletlerinin geçmişi, Skaliger-Milller’in çağdaş tarihi versiyonunda gösterilenden daha çok parlak ve daha çok büyüktür. Aynı zamanda ana tarihimizi daha büyük göstermek niyeti ve amacımız yoktu. Ortaya çıkan, biri veya bir şey küçük ya da büyük göstermek niyetimizin sonucu değil, araştırmalarımızın sonucudur.Rusya’nın bize açılan büyük ve parlak  tarihi, Skaliger-Miller tarihi üzerinde büyüyen kendimiz için kocaman bir sürpriz oldu.

Bizim Rus kilisesi, Ortodoksluk, İslam, ve her hangi bir dinden gelen her insanın dini duygularına karşı derin bir saygı duyduğumuzun altını çiziyoruz. Kronoloji ve tarih yapılandırması hakkındaki araştırmalarımızda ne kilise dogmaları ne de teoloji konularına değiyoruz. Elbette, tarih ve kronolojiden söz ederek kilise tarihi ve dinler tarihine değiyoruz. Ancak aynı zamanda teoloji alanına hep girmemeye çalıştık. Zaten bu alan dikkatli bir gözle baksak kronoloji ile kesişmiyor. Din, tarihlere bağlı değildir.

Biz meslektaşlarımızı işbirliğine çağırıyoruz. Matematikçilerin tarihçilerle işbirliğinin çok verimli olup toplumumuz için büyük önem taşıyan sonuçlara uğratacağından eminiz.

 

KRONOLOJİYE ADANAN KİTAPLARIMIZ

  1. Fomenko A.T. ‘Yazılı Metinlerin İstatistiksel Analizi Yöntemleri ve Kronolojiye Ekler. (Bağımlı Metinlerin Bulunması ve Tarihlendirilmesi, İstatistiksel Eski Kronoloji, Eski Astronomik Mesajların İstatistiği)’. Moskova, MDÜ Basimevi, 1990, 440 sayfa. İkinci düzeltilmiş ve genişletilmiş yayını 1996 senesinde ‘Nauka’ Basımevinde çıktı. Fomenko A.T. ‘Yazılı Metinlerin İstatistiksel Analizi Yöntemleri ve Kronolojiye Ekler’, Moskova, ‘Nauka’ Basımevi, 1996.

    Bu kitapta bugün kabul edilen tarih versiyonu eleştiriliyor, vakayinamelerin incelenmesi için YENİ AMPİRİK İSTATİSTİKSEL YÖNTEMLER sunuluyor. MATEMATİKSEL YÖNTEMLER VASITASIYLA bugün kabul edilen dünya kronoloji versiyonunda üç kronolojik oynama bulundu. Eski dünyanın yeni, EPEY DAHA KISA kronolojisinin kaba tablosu sundu. İlk olarak Milat’ın yeni ve beklenmedik tarihi sunuldu. O da M.S. XI. yüzyıldır, ki genişçe kabul edilen versiyondan bin sene daha geçtir.
  2.  Fomenko A.T. Dünya Kronolojisi. (Eski Çağ ve Orta Çağ Dünyası Tarihi üzerine Araştırmalar. Kaynakların Analizi için Matematiksel Yöntemler. Dünya Kronolojisi.) Moskova, MDÜ, Mekanik Matematik Fakültesi Basımevi, 1993, 408 sayfa.  

    Bu monografide Kutsal Kitap’ta tarif edilen olaylar ile X.-XVI. yüzyıllardaki Orta Çağ Avrupa’sında yer alan olaylar arasında çarpıtıcı paralellik keşfedildi. Derin eski çağlara yazılan birçok gökbilimsel olayların tarihlerinin değiştirilmesinden söz ediliyor. G.V. Nosovskiy’in yazdığı ekte meşhur İznik Konsili yeniden tarihlendiriliyor ve Milat’ın M.S. XI. yüzyılda olduğunu yeni bağımsız yöntemle ispatlanıyor.
  3.  A. T. Fomenko, V. V. Kalashnikov, G. V. Nosovskij. Geometrical and statistical methods of analysis of star configurations. Dating of Ptolemy's Almagest. CRC-Press, USA, 1993, 300 p.
    1995 senesinde bu kitap Rusça olarak da yayınlandı.
    V.V. Kalaşnikov, G.V. Nosovskiy, A.T. Fomenko. Almagest Yıldız Kataloğunun tarihlendirilmesi. İstatistiksel ve geometrik analiz. Moskova, ‘Faktorial’ Basımevi, 1995.

    Eski yıldız katalogların tarihlendirilmesi için yeni matematiksel istatistiksel yöntem geliştirildi. Onun vasıtasıyla  Batlamyus’un ‘Almagest’ kitabındaki meşhur yıldız kataloğu tarihlendiriliyor. Meğerse ‘Almagest’ Skaliger tarihinin zannettiği gibi, M.S. II.  yüzyılda değil, M.S. 600-1300 seneleri arasında oluşturuldu.
  4. A. T. Fomenko. Empirico-statistical analysis of narrative material and its applications to historical dating. Volume 1. The Development of the Statistical Tools. Volume 2. The Analysis of Ancient and Medieval Records. Kluwer Academic Publishers. The Netherlands. 1994.

    Olayların tarihlendirilmesi için yeni matematiksel ampirik istatistiksel yöntemlerin ilk İngilizce anlatılması. Skaliger kronolojisinin oluşumu tarihi anlatılıyor ve Eski Çağ ve Orta Çağ tarihinin matematiksel yöntemler vasıtasıyla yeni konsepti sunuluyor.
  5. Fomenko A.T. Geleneksel Antik Çağ ve Orta Çağ Kronolojisinin Eleştirisi (Şimdi ne asrı?). Özet. Moskova, MDÜ, Mekanik Matematik Fakültesi Basımevi, 1993, 204 sayfa.
    Hızlı bir şeklide özeti anlatan pöpüler sunum.
  6. Fomenko A.T., Nosovskiy G.V. Yeni Kronoloji ve Rus, İngiltere ve Roma’nın Eski Çağ tarihinin konsepti. (Olaylar. İstatistik. Varsayımlar).
    Cilt 1. Rus. 382 sayfa.
    Cilt 2. İngiltere, Roma. 290 sayfa.
    Moskova, 1995, Yçebno-Nayçnıy Tsentr dovuzuvskogo obrazovaniya, MDÜ.
    İkinci, düzeltilmiş ve genişletilmiş yayını aynı basımevinde 1996 senesinde çıktı.

    Bu kitap, işaretlenen bölgelerin istatistiksel ve tarihsel analizidir. Ayrıca gerçekte YER ALAN meşhur Tatar-Moğol saldırısının ve YER ALMAYAN Rus’taki Moğol boyunduruğu ne olduğu anlatılıyor. Bu kitap geniş bir okuyucu kitlesine yöneliktir. Özel doğal bilimler alanında bilgisi olmayanlar için bile. Bununla tanınması çok istenilir, çünkü bu kitap ana firiklerini geliştiriyor.
  7. 7) Fomenko A.T. Yunanistan’ın yeni kronolojisi. Orta Çağ’daki Antik Çağ. Cilt 1,2. Moskova, 1996, Yçebno-Nayçnıy Tsentr dovuzuvskogo obrazovaniya, MDÜ.
    Kutsal Kitap metinleri ve Eski Çağ Mısırına ait metinler gibi tarihi gökbilimsel metinlerin yeni tarihlenmesi sunuluyor. ‘Antik Çağ’daki Yunanistan’ın büyük ihtimalle epey derece XI.-XVI. yüzyıllardaki Yunanistan’ın yansıması olduğu açıklığa kavuşuyor. Ekte Rus edebi metinler için örneğin taklidi bulmayı mümkün kılan yazar invariantının keşfedilmesi hakkında anlatılıyor.>
  8. Fomenko A.T., Nosovskiy G.V. İmparatorluk. Rus, Türkiye, Çin, Avrupa, Mısır. Eski Çağların yeni matematiksel kronolojisi. Mosova, ‘Faktorial’ Basımevi, 1996.

    şaretlenen bölgelerin tarihi için yeni yorumu ve yapılandırması sunuluyor. Yeni kronolojiye dayalı olarak ‘Moğol’ saldırısı tarihine ve sonucunda oluşan ‘Moğol’ İmparatorluğu = Büyük İmparatorluk tarihine yeni yaklaşım anlatılıyor. Yeni Kronoloji ve Rus, İngiltere ve Roma’nın Eski Çağ tarihinin konsepti kitabından farklı olarak bu kitapta Rus-Moğolistan ‘iç’ tarihi değil, başta fethedilen bölgelerin tarihi anlatılıyor. Çin ve Mısır tarihi ilk olarak yeni yaklaşımı temel alarak ayrıntılı analize edilmiştir. Güya günümüze ulaşan yazılı kaynaklarda tarif edilen Çin ve Mısır uygarlıklarının bin senelik yaşı konusundaki mitin XVII.-XIX. yüzyıllarda uydurulan bir ‘buluş’ olduğu anlatılıyor. Dünya tarihinin yeni kronoloji açısından yapılan yeniden yapılandırılması sunuluyor. XIV.-XV. yüzyıllarda olup biten ‘Moğol’ İslav-Türkü fethinin gerçek tarihini açıklığa kavuşturan, bugün az bilinen yurt dışı Orta Çağ belgeleri ve tanıklıklarından söz ediliyor. Bu kitap, gerçek kronolojinin yeniden kurulması için bir sürü yeni matematiksel yöntemlerin anlatıldığı Ek içeriyor. Söz konusu yöntemler, isimlerin dağıtılmasının analizine dayalıdır.
  9. Fomenko A.T., Nosovskiy G.V. Rus ve Roma. Ciltler 1, 2. Moskova, ‘Olimp’ Basımevi, 1996.
    Bu kitap, önceki kitaplarda geliştirilen sonuçların popüler anlatımdır. 
  10. Fomenko A.T., Nosovskiy G.V. Rus’un Yeni Kronolojisi. Moskova, 1997, ‘Faktorial’ Basımevi.
  11. Fomenko A.T., Nosovskiy G.V. Kutsal Kitap’taki olayların matematiksel kronolojisi. Moskova, Nauka, 1997.
  12. Fomenko A.T., Nosovskiy G.V. Kutsal Kitap Rusu. (Rus-Ordu İmparatorluğu ve Kutsal Kitap. Eski Çağların yeni matematiksel kronolojisi). Ciltler 1, 2. Moskova, ‘Faktorial’ Basım evi, 1998.

 

ALINTILANAN KAYNAKLAR

  1. Efremov Yu.N., Pavlovskaya E.D. ‘Almagest’in yıldızların kendi hareketlerini üzerinde tarihlendirilmesi’. SSCB BA Sunumlar, 1987, c. 294, No.2, s.310-313.
  2. Efremov Yu.N., Pavlovskaya E.D. ‘Almagest Yıldız Kataloğunun yıldızların kendi hareketlerini üzerinde gözleme devrinin saptanması. >>. Tarihi-astronomik araştırmalar. Moskova, Nauka, 1989, No.18.
  3. Peters C.H.F., Knobel E.B. Ptolemy's Cataloge of Stars. A revision of Almagest. - Washington: The Carnegie Inst. of
    Washington, 1915.
  4. Fomenko A.T.,Kalaşnikov V.V., Nosovskiy G.V. Almagest Yıldız kataloğunun tarihlendirilmesi. İstatistiksel ve geometrik analiz. - Moskova, Faktorial, 1995.
    Bu kitap İngilizce olarak Amerikan CRC-PressBasımevinde  1993 senesinde çıktı:
    A. T. Fomenko, V. V. Kalashnikov, G. V. Nosovski. Geometrical and Statistical Methods of Analysis of Star Configurations. Dating of Ptolemy's Almagest. - CRC-Press, USA, 1993.
  5. R. Newton. Klaudius Batlamyus'un cinayeti. - Moskova, Nauka, 1985.
  6. Golubtsova Е.S., Zavenyagin Yu.А. 'Yeni yöntemler' ve Eski Dünya kronolojisi hakkında bir yorum daha. - Tarih meseleleri, 1983, No.12, s.68-83.
  7.  Fomenko A.T. Yazılı metinlerin istatistiksel analiz yöntemleri ve Kronolojiye ekler. - М., MDÜ, 1990; Nauka, 1996.
  8. Fomenko A.T.,Kalaşnikov V.V., Nosovskiy G.V. Almagest'in değişen yıldız yapılandırmaları üzerinde tarihlendirilmesi. – SSCB BA Sunumlar, cilt 307, No.4, 1989.
  9. Haritonoviç D. Fomenko Fenomenu. - "Novıy Mir" dergisi, 1998, No.3, s.165-188.
  10. Yanin V.L. "Novgorod, Yaroslavl ve Batıy, İvan Kalita idi mi?' - "İzvestiya" gezetesi, 11 Haziran 1998.
  11.  Novikov S.P. "Matematikçiler ve tarih". "Priroda" dergisi, 1997, No.2, s.70-74.
  12. Nikolay Aleksandroviç Morozov – bilim adamı, uzman; Makaleler. - Moskova, Nauka Basımevi, 1982.

YAZARLAR HAKKINDA

FOMENKO Anatoliy Timifeyeviç

1945 doğumlu, Rusya Bilimler Akademisi (RBA) üyesi, Rusya Doğa Bilimleri Akademisi (RDBA) aslî üyesi, Yüksek Okul Uluslararası Bilimler Akademisi (YO UBA) aslî üyesi, Rusya Federasyonu Teknoloji Bilimleri Akademisi (RF TBA) aslî üyesi (2009), fizik-matematik bilimleri doktoru, profesör, Moskova Devlet Üniversitesi Mekanik-Matematik Fakültesi’nde Diferansiyel Geometri ve Ekler kürsü başkanı. Tayfsal asgari yüzeyler teorisinde meşhur plato problemini çözmüştür. İnvaryant ve bütünlenen Hamilton dinamik sistemlerinin sınıflandırmasını yaratmıştır. Çok çeşitliliğin invariyanti ve Hamilton dinamik sistemleri teorisi üzerine yaptığı birtakım çalışmalar için matematik alanında Rusya Federasyonu Devlet Ödülü’nü kazanmıştır (1996). 180’den fazla bilimsel eser, 24 matematiksel monografi ve ders kitabı yayımlamıştır; geometri ve topoloji, variyantlı hesap, asgari yüzeyler teorisi, simplektik topoloji, Hamilton geometrisi ve mekaniği, bilgisayar geometrisi alanlarında uzmandır.

Tarihî vakayinameler, Eski Çağ ve Orta Çağ’ın kronolojisinin araştırılması için yeni ampirik-istatistikî yöntemlerin oluşturulması ve kullanılması üzerine bir dizi kitap yazmıştır.

 

NOSOVSKİY Gleb Vladimiroviç

1958 doğumlu, fizik-matematik bilimleri doktoru (MDÜ, 1988). Olasılıklar kuramı, matematiksel istatistik, rastgele süreçler kuramı, optimizasyon kuramı, stokastik diferansiyel denklemler, stokastik denklemlerin bilgisayar modellemeleri alanlarında uzmandır. Uzay Araştırmaları Enstitüsü (Moskova) ve Moskova Teçhizat-Takım Enstitüsü’nde çalışmıştır. Ayrıca Moskova Üniversitesi ile Ayzu Üniversitesi arasındaki işbirliği çerçevesinde bilgisayar geometrisi konusunda Japonya’da çalışma yürütmüştür. Halen MDÜ Mekanik-Matematik Fakültesi’nde Diferansiyel Geometri ve Ekler kürsüsünde, bildgisayar araştırmaları labarotuvarında öğretim görevlisi olarak çalışmaktadır.