TARİH EVRENSEL TAHRİFATA UĞRATILMIŞTIR

ALEKSANDR ZİNOVYEV’İN, Anatoliy Fomenko ve Gleb Nosovskiy’nin Moskova’da,
“Kraft-Lean” yayın evi tarafından 1999 yılında yayımlanmış olan “Yeni kronolojiye giriş (Şimdi ne yüzyılındayız)”,
kitabına yazdığı ÖNSÖZÜ.

Aynı 1999 yılında ikinci basım çıkmıştı. Bu kitap kısaltılmış şeklinde “Kraft-Lean yayın evi tarafından 1999 yılında tekrar yayımlanmıştı. 2002, 2003 yıllarında Moskova’daki “Aif-Print” yayın evi tarafından “Şimdi ne yüzyılındayız” kitabı yayımlanmıştı.

ALEKSANDR ZİNOVYEV, ANATOLY FOMENKO

A.Fomenko’nun çalışmaları ile yeni tanıştım. Bana çok büyük bir izlenim bıraktı. Niye? İlk önce zeka seviyesine, sosyal araştırmalar alanında o kadar seyrek rastlanan, sert mantıklılığın diyalektik esmneklik ile uyumlu bir şekilde birleştiği düşünme uslüne hayran kaldım. A. Fomenko’nun ve ortak yazarı olan G. Nosovskiy’nin çalışmalarını hem birinci kez hem de illeride defalarca tekrar okuyorken    gerçek entelektüel zevk almışım. Ancak en önemlisi olan, sözü geçen çalışmaların araştırma yönelimi ve araştırma sonuçları. Her ikisine son derece hayran kaldım.

 

Söz konusu araştırma sonuçlarının özü şudur: fikirlerime göre A. Fomenko ve yardımcıları bizim zamanımızın tarih biliminde çok önemli bir keşif yapmışlardı. XVII. yüzyıla kadar devam eden insanlık tarihinin (onların terminolojilerine göre “eski tarihinin”) evrensel ölçüde tahrifata uğratıldığını saptamışlardı. Üstelik tahrifata uğratıldığı kasıtlı idi. Bu tahrifata birinci derim. Büyük evrensel dönüm noktası ile ilgili sosyolojik araştırmaları yaparken tarihin yeni evrensel, topyekun ve kasıtlı olan   tahrifata uğratılmaya başladığını tesbit ettim. Fomenko’nun çalışmalarını tanımadan önce geçmişin tahrifata uğratılmasının insanlık hayatında mutat bir şey olduğunu  biliyordum. Ancak bu olayın, onların tarif ettikleri ölçüde yer aldığı ve sosyal tipinin yazdıkları gibi olduğu aklıma bile gelmemişti. Tarihin, benim tespit ettiğim evrensel ve kasıtlı olan tahrifatı, boyutları, kasıtı ve tarihteki rolü açısından     birinci yer tuttuğuna inanıyordum. Ona bu tip ikinci tahrifata derim. Bu tahrifat, birincisinden ait olduğu dönem açısından farklıdır. Onun ana hedefi  “Yeni tarih” (Fomenko’nun terminolojisine göre), yani daha doğrusu çağdaş tarih ve tarihin, tahrifata uğratılması  açısından çağdaş tarihi ile bağlanmış olan   parçasıdır.

Ayrıca ikinci tahrifat birincisinden ana tahrifat aracları açısından farklıdır. Bu konuyu aşağıda daha ayrıntılı açıklayacağım.

 

Tarihin iki tip tahrifatını ayırmamız lazım. Birincisi, tarihi olayların bilgi ve tarif araclarının kendileri ile, yani insanlığın tarihi hafızasının araçları ile  koşullandırılmış olan istem dişi, tekdüze ve ayrıntılı bir tahrifattır. İkincisi ise, ancak sosyal düzenin  sebepleri ile  koşullandırılmış olan kasıtlı, olağanüstü ve kapsamlı bir tahrifattır.

 

Önce birincisini ele alalım. İnsanlığın yazmayı (harfleri) bilmediği dönem tarafa koyalım. O zamanlarda hafiza araçları pek cüzi idi. Dolayısıyla hatırda kalanların  tahrifat araçları da pek cüzi idi. Şimdi   insanlığın yazmayı artık bildiği dönemi inceleyelim. Tarihi olayları dilde kaydettiğimizi hepiniz iyice biliyordur. Eski bilgeliğin söylediği gibi söylenmiş olan bir söz yalandır. Kucaklanamaz bir şey kucaklayamazsın. İşte kucaklanamaz tarihten pek cüzi parçaları almalı, ve onları bir bütüne toparlamak için kendimizden bir şey eklemeliyiz, rabıtalı metinleri yazmalıyız.

Çağdaş entelektüel bilişim araçlarının var olması durumu pek değiştirmiyor. Araştırmamıza, bir tür tarihsel atomları bağlayalım. Söz konusu atomlar, daha küçük olaylara bölünmez küçücük tarihi olaylardır.  Tarihin gerçekte olduğu gibi yani ortaya çıkan küçücük olayları dahil olmak üzere çok olayı hesaba koyarak  gerçek tarihin bir yılını tarif etmek için tüm insanları bilgisayar öperatörlerine dönüştürüp gezegenimizin bütün bilgisayarlarını kullanmak zorunda kalırdık.

Fiilen çağdaş entelektüel bilişim araçları, tarihin tahrifata uğratılmasına yol açan güçlü bir araçtır. Tarihi olaylara bilimsel yaklaşımın, olgular okyanusunda batırılmasına izin vermektedir.

Üstelik tarihi tanrılar değil insanlar tarif etmekte. İnsanlar bir şekilde yetiştirilmiş ve eğitilmiştir. Toplulukta kendilerine ait belli yerleri ve bencil amaçları vardır. Bütün bunlar bilgi işleme şeklini etkilemektedir.Zaman geçmektedir. Olayların ezici çoğunluğu iz bırakmadan kaydedilmeden hatta kimsenin bilincine varmadan geçmişte kayboluyor. Bu olaylar başka bir şekilde  yorumlanır ve farklı  tarihi ortamda ele alınır olur.

Evrim sürecinde iki tip olay yer almaktadır, yani  eşik altında olan ve eşik üzerinde olan olaylar söz konusu. Birinci tip evrim karakterini hiç etkilemez. İkinci tip ise etkiler. Ancak uzmanlar dahil olmak üzere insanlar bu tip arasında ayrım yapmıyorlar. Üstelik eşik altındaki olayları daha fazla önemseyip eşik üzerindeki olayları ya küçümsüyor ya da tümüyle ihmal ediyorlar. Önemsiz kişilere (krallara, cumhur başkanlarına vs.) ve olaylara çok önem verilirken en ömemli kişilere ve olaylara dikkatın hemen hemen edilmediğini   kendiniz biliyorsunuz. Ve tarihin tarifinde bu olgu çok ciddi bir şekilde görünmektedir, her ölçüyü kaçırılacak kadar ciddi.

Tarihi olayları tarif eden bütün insanların gerçeği anlatmaya calıştıklarını kabul edersek bile ortak çabalarının sonucunun, tarihin gerçekte olduğu gibi tarif edilmesi değil  tahmin etmiş oldukları gibi ve zaman geçtikçe tahmin ettikleri gibi tarif edilmesini

olduğunu anlarız. Hem de tahrifata uğratılmış olan tarih bilgilerinden ibaret istem dışı muazzam akın dalları, yüzyıllar boyunca sayısız yoldan geçip bir araya gelmektedir. Ayrıca kasıtlı olarak çarpıtılmış olan bilgiler, yalanlar, sayısı olmayan yalancılar ve dolandırıcılardan ibaret olan bulanık bir akın    bu akına katılmaktadır. Tahrifata uğratılmış olan tarih tablosu belli bir zamana kadar görevini yerine getirebilmiştir. Ama eninde sonunda bu tablonun  bu görevini yapamadığı insanlık hayatının dönemi gelmiştir. O zaman insanların bir “gerçek” peşinde olmaları gerekiyor. Ama mücerret bilimsel gerçek var ve somut tarihi gerçek de var. Ancak burada “gerçek” kelimesi bizi karıştırıyor. Dolayısıyla geçmiş ile ilgili düşüncelerin, tarih sürecinde ortaya çıkan yeni insanlık ihtiyaçlarına eşdeğer olup olmadığından  konuşmamız daha mantıklı. İşte bu düşüncelerin, yeni  ihtiyaçlara eşdeğer olmadıkları ortaya çıkmaktadır. Geçmiş ile ilgili düşüncelerin şimdiki zamana uygun bir şekle getirildiği   gereksinimi ortaya çıkıyor. Tarihin bilinçli olarak “düzeltilmesi”, bu gereksinimi karşılamalı. Üstelik muazzam bir kırık, organize edilmiş olan bir işlem, bütün insanlık tarihinin  sahtekarlığı gibi meydana gelmeli. Burada, gözlemlenmekte olan ayrı tarihi olaylar söz konusu değildir. Artık yoklukta kaybolmuş ve gözlemlenmesi imkansız olan tespit edilmiş  tarihi bilgilerin üzerindeki çalışmalar söz konusudur. Burada hep aynı  varlık olayları ile ilgili anlayışın değiştirilmesi söz konusu değildir. Varlık olayları ile bir zaman yan yana koyulmuş olan bir takım işaretlerin artık başka ortamda yaşayan insanların ihtiyaçlarına  uydurulması söz konusudur.

Bu insanlar, geçmişin tutumlu tablosunu oluşturmak amacıyla ortaklaşa  çalışmalılar. Fiilen var olan malzemeleri kullanarak şimdiki zamanı  geçmişi uydurmaları gerekiyor.

Tarihin, A.T. Fomenko’nun keşfettiği ve zekice tarif ettiği evrensel tahrifata birinci kez uğratılmasının temeli, tarihi olayların yanlış uzaysal-zamansal koordinat sistemidir (kronoloji sistemi ve olayların, bu sisteme kopmaz bir şekilde bağlı olan yerelleştirilmesi). Tarihin, evrensel tahrifata ikinci kez uğratılmasının temeli, sözde-bilimsel (yanlış, ideolojik) sosyolojik doktrin sistemi ve bilgilerden çağdaş faydalanma araçlarıdır. Bu yüzden tarihin ikinci kez tahrifata uğratılmasına,  doktrin-bilgisel ya da kısacası bilgisel derim. A.T. Fomenko’nun çalışmalarında tarihi olayların uzaysal-zamansal koordinat sisteminin manipüle edilmesi temelinde insanlık tarihinin sahte tablosunun yapma teknolojisi tarif edilmiştir. Tarihin ikinci kez başlamış olan tahrifata uğratılmasına  binlerce uzman katılmaktadır. Söz konusu uzmanlar, olayların uzaysal-zamansal koordinatlarının hassas olmaları ve ayrı somut olayların tarifinin hassas olması şartında  insanlık tarihinin sahte tablosunun yapılmasını sağlayan araçlara sahip olmaktadır. Tahrifata uğratılması, olayların seçilmiş olması, onların yanlışlı açıklanması, ideolojik konsepsiyonlara ve propaganda metinlerine bağlanmasından  vs. dolayı      sağlanmaktadır.  Tarihin ikinci kez tahrifata uğratılmasının teknolojisini yeteri kadar hassas ve ikna edici bir şekilde tarif etmek için belirli bir şekilde işlenmiş olan mantık, bilim metodolojisi ve mantıklı sosyoloji dediğim sosyoloji kuramı  gerekmektedir. Ama bütün bunlar geleceğin görevleridir. Dolayısıyla tarihin ikinci kez tahrifata uğratılması, yer almakta ve büyük ihtimalle tarihin birinci kez tahrifata uğratılması gibi gelecekte de engel olmadan başarılı bir şekilde yer alacaktır. Onyıllar, yüzyıllar geçecektir. Geleceğin tek çalışan araştırmacıları, A.T. Fomenko’nun (ve N.A. Morozov dahil olmak üzere öncekilerinin) "eski tarihe" yönelik yaptıklarına benzer olan "yeni tarihe" yönelik  tarihi "kazıları" yapmak zorunda kalacaklar.

Sonuç olarak A.T. Fomenko ve G.V.Nosovskiy'nin çalışmaları bilim açısından son derece dürüst olduğunu vurgulamak istiyorum. Sözü geçen çalışmaları tam bu açıdan çok kez araştırmıştım. İçinde kanıtsız ama kesin açıklamanın tek örneği bile bulmamıştım. Bu çalışmaların ortak anlatma krokisi şöyledir: mutat (okulda öğrenilen) tarihi kavrayışlar açıklanıyor. Bu kavrayışlara uygun olamayan ya da hatta onlara açıkça aykırı olan tarihi  olgular veriliyor. Bu uygunsuzlukların farkında olan diğer arıştırmacıların fikirleri tartışılıyor. A.T. Fomenko’nun ve G.V. Nosovskiy’nin fikirlerine göre şu ya da bu sorunların mantık açısından uygun çözümünü bulmaya yardım eden varsayımlar öne sürülüyor. Ayrıca tartışılmaz gerçekleri taklit etmeden kesin iddialardan değil tam varsayımlardan konuştuklarını sert bir şekilde tekrarlayıp vurguluyorlar. Okurları,  tarihin kabul edilmiş olan  kronoloji konsepti yüzünden ortaya çıkan sorunların çözülmesine katılmaya davet ediyorlar. A.T.Fomenko ve G.V. Nosovskiy’i eleştirenlerin müthiş adaletsiz olmaları beni şaşırtıyor. Sözü geçen eleştiriciler, fikirlerini çarpıtıyor, anlamıyor ve hiç de bilmiyorlar. Basında A.T.Fomenko ve G.V. Nosovskiy’nin düşüncelerine benzer ama çapıtları daha küçük ve ana fikirlerini daha zayif olan  düşünceler ortaya çıkınca çok daha iyi kabul edilmeleri  şaşırtıcıdır. Sözü geçen durumun psikolojik temelleri iyi anlıyorum. A.T.Fomenko ve G.V. Nosovskiy, önemi dev olan bilimsel kahramanlığı yapmışlardı. Sözü geçen kahramanlık büyük sayıda insanın duygularına ve ilgilerine çok fazla ve derince dokunmaktadır.

Bu kahramanlığın sonuçlarının doğru olduğunu da en azından önemli olduğunu kabul edilmeleri, hazır olmadıklarını ve yapamadıklarını yapmaya mecbur tutmaktadır. İnsanlık tarihine bakışlarda  fazla büyük fırlayışı ve devrimi yapmaları A.T.Fomenko ve G.V. Nosovskiy için soruna dönüşmüştür.

10 Aralık 1999. 19 Nisan 2001. Aleksandr Zinovyev. Aleksandr Aleksandroviç Zinovyev, Moskova Devlet Üniversitesi profesörü, mantık bilimi ve toplumbilim uzmanı, yazar, Finlanda Akademisi üyesi, Bavariya, İtalya ve Rus Edebiyat Akademisi vs. üyesi. 1982 yılında Aleksis Tokvil ödülü sahibi olmuştur. 1979 yılında toplumbilimi alanında en iyi deneme için ödül almıştır. Ayrıca bir sürü uluslararası ödül sahibi olmuştur. Bir sürü Fransa ve İtalya şehrinin onur vatandaşıdır. A.A. Zinovyev’in çalışmaları, dünyanın 20 dilinden fazla yayımlanmış ve dünya bestselleri olarak algılanmaktadır. Avrupa ve Amerika’nın birçok üniversitesinde mantık bilimi ve toplumbilimi konusunda ders vermiştir.