A.T. Fomenko
Sayılar Yalana Karşı

Geçmişin Matematiksel Araştırması. Skaliger Kronolojisinin Eleştirisi. Tarihlerin Oynaması ve Tarihin Kısaltılması. Yeni Kronoloji.

BÖLÜM 6:
ÜRESEL KRONOLOJİ HARİTASININ KURULMASI VE MATEMATİKSEL TARİHLEME YÖNTEMLERİNİN ESKİ TARİHİN SKALİGER VERSİYONUNA UYGULANMASININ SONUÇLARI

13.  XV-XVII. YÜZYILLARA AİT BAZI BASILMIŞ KİTAP VE ELYAZMALARININ ÇIKIŞ TARİHLERİ EN AZINDAN ELLİ SENE DAHA YUKARIYA ÇIKARILMALIDIR

XV-XVII. yüzyıllarda Avrupa’da basılıp yayımlanan kitapların üzerindeki tarihler tekrar gözden geçirilmelidir. Aynı durum bu döneme ait el yazmaları, tablolar ve resimler için de geçerlidir. Tarihlerin yazılışı için iki sistem kullanılırdı. Bunlar Arap rakamları ve Roma harfleridir. Diyelim ki, bir kitabın ya da elyazmasının veya bir tablonun üzerinde Arap yazısıyla 1552 tarihi duruyor. Çağdaş anlayış çerçevesinde bunun tam olarak 1552 senesi olduğu anlamı çıkmak zorunda mı? Yani, 2000 senesinden 448 sene daha erken olan bir tarih. Hiç de şart değil. Biz, bir zamanlar, 1 rakamının sıkça Latin I harfi olarak yazılıp diğer rakamlardan nokta ile ayrılmış olduğunu, yani I.552 olarak yazılmış olduğunu artık öğrenmiş durumdayız. Yeniden yapılandırmamıza göre, ilkin I harfi İsa isminin kısaltılmış şekliydi. Bunun için I.552 tarihi “Hz.İsa’dan sonra 552. sene”, yani “İsa Mesih’in doğumundan sonra 552. sene” anlamına geliyordu. Ancak kronolojik harita ve keşfettiğimiz hanedan paralelliklerinden, Mesih’in doğumunun, yanlış Orta Çağ geleneğine göre Skaliger sayımı içerisinde yaklaşık M.S. 1053 senesine ait olduğunun kabul edilmesi sonucu doğuyor, res.6.24 ve res.6.25. Yani, 1054 senesinde gerçekleştiği (yine yanlış olarak) kabul edilen süpernovanın meşhur patlaması ile hemen hemen simultane kabul edilmişti. Bu patlama zaten İncil kitaplarında Bethlehem Yıldızı olarak yansıtılmıştı. Burada kronoloji uzmanları yüz sene yanılmıştır. Gerçekte “yıldız” XII. yüzyılın ortasında patlamıştır ve Mesih’in Doğumunun tarihi olan 1152 senesine denk düşmektedir, bkz. “Slavların Çarı” kitabı.

Hayalet 1053 senesinden yukarıya 552 sene sayarken hiç de 1551 senesi değil, 1605 senesini çıkarıyoruz. Bu, kitabın, üzerinde “1552 senesi” yazılmış olmasına rağmen gerçekte en erken 1605 senesinde yayımlanabileceği, yani en azından 53 sene daha sonra yayımlanabileceği anlamına gelmektedir. Kronoloji uzmanları tarihleri Mesih’in 1152 senesindeki gerçek doğumundan itibaren saydığı takdirde oynama 150 sene olacak. Böylelikle basılı kitapların doğru kronolojisini kurarken, bazı durumlarda tarihlerini minimum yarım asır ya da 150 sene bile aşağıya çekmek gerekeceğini göreceğiz. Şimdi anladığımız kadarıyla, XVII-XVIII. yüzyıllarda yaşayan Skaliger tarihçileri I.552 gibi tarihlerin yanlış yorumunu uygulayıp XVI-XVIII. yüzyıllardaki birçok basılı kitabı otomatik olarak 50 hatta 150 sene eskileştirmişti.

Sebastian  Münster  tarafından  güya  1540  senesinde  bastırılan  Batlamyus’un “Coğrafya” kitabının ilk sayfasında yayım senesi M.D.XL biçiminde kaydedilmiştir. Bugün kabul gören şekliyle,  M – bin sene, D – beş yüz senedir vb. Bu değerleri kullanarak gerçekten 1540 senesini çıkarıyoruz. Ancak, nokta ile ayrılan ilk harfler Mesih dönemi ile ilgili olan kelimelerin kısaltmaları olabilir. Örnek olarak, M harfi Megas, yani en büyük kelimesinin kısaltması   olabilir.  Mesih   görüntülü   ikonlarda  çoğunlukla   iki   harf,   Alfa  ve  Omega yazılıyordu. Tanrı = Mesih kastedilirken Omega, yani Megas Büyük, en Büyük anlamına geliyordu. Eğer öyle ise, Mesih’ten sonra 540. seneyi çıkarıyoruz. Tekrar sahte M.S. 1053 senesinden yukarıya 540 sene sayarken 1593 senesini, yani XVI. yüzyılın ilk yarısını değil sonunu elde ediyoruz. Mesih’in doğumunun 1152 senesindeki gerçek tarihinden 540 sene yukarıya sayıldığı takdirde 1692 senesi çıkıyor. Bu durum Batlamyus’un “Coğrafya”sının hem kendi yayınının hem de içinde bulunan güya “antik” haritaların değerlendirmesini kökünden  değiştiriyor.  O zaman, üzerlerinde Skaliger tarihinin  ve coğrafyasının  izlerinin neden belirgin bir şekilde gözüktüğü daha belli oluyor. Ayrıca bkz. “Rus-Orda Tarafından Amerika’nın İskân ve İhya edilmesi”, bölüm 7.

Bir başka seçenek şudur. M.D.XL tarihinin yazılışında, tarihin kendisinin sondaki XL harfleri, yani 40 sayısı olması imkânsız değildir. Ve ilk iki M.D. harfi Magnus Dominus = Büyük Hükümdar gibi bir kelimenin ilk harfleri olup bir imparatorunun iktidarının başlangıcından itibaren olan sayımı kastediyor olabilir. Bu hükümdarın ismini kaydetmeden. Bu arada Dominus = Hükümdar, Skaliger tarihinde Augustus ve Tiberius’tan sonraki imparatorların olağan sıfatı sayılır, [237], s.346. Bunun dışında, D aynı zamanda Tanrısal (Divine) kelimesinin ilk harfi idi. O halde M.D.XL tarihi “bir Büyük Hükümdarın kırkıncı senesi” anlamına gelebiliyor. Kitabın yayımcısının tam olarak hangi imparatordan itibaren seneleri saydığını öğrenmek de lazım olacak. Bu durum bu tarz harf tarihlerinin yorumunun belirsizliğini   daha   da   artırıyor.   Çünkü   bir   prenslikte   bir   Büyük   Hükümdar   varken, komşusunda bir diğer Büyük Hükümdar hükmederdi.

Orta Çağ bilimsel literatürünün yayımlanmasının tarihlerini de gözden geçirmek lazım olacak. Örneğin, güya 1473-1543 senelerinde yaşayan N. Kopernik’in eserlerini [797], s.626. Kopernik’in eserlerinin bugün kabul edildiğinden elli ya da yüz sene daha sonra yazılmış olduğunun ortaya çıkması olanaksız değildir. Şu veriler bu olasılığı düşündürüyor. Meşhur çağdaş astronom ve astronomi tarihçisi Robert Newton’un kaydettiği gibi, “Günmerkezlilik fikri KOPERNİK’İN ESERLERİ ÇIKTIKTAN YALNIZ YÜZ SENE SONRA GENİŞ KABUL GÖRMÜŞTÜR” [614], s.328. Yani on yedinci YÜZYILDA. “Günmerkezlilik fikrini ilk kabul eden Kepler idi” [614], с.328. Bu yüzden, Kepler’in döneminin bazı eserlerinin yüz sene “aşağıya indirilmiş” ve Kopernik’e isnat edilmiş olması imkânsız değildir. Ya da Kopernik’in kendisi XV-XVI. yüzyıllarda değil, XVI-XVII. yüzyıllarda ya da günümüze bir asır daha yakın bir dönemde yaşamıştı. Bkz. “Yıldızlar Tanıklık Eder”, bölümler 10-11.

Güya XIV-XVI. yüzyıllarda yaşayan meşhur politikacılar, bilim adamları, sanatçıların hayat tarihlerine tekrar dönmek lazım olacak. Mesela Leonardo da Vinci (güya 1452-1519 [797], s.701) ya da Michelangelo (güya 1475-1564 [797], s.799) vs. gibi parlak ressamların gerçekte ne zaman yaşadığı pek belli değildir. Belki günümüze tahminen elli sene daha yakın. Belki daha da yakın.

14. İTALYA’DAKİ ROMA NE ZAMAN KURULMUŞTU?

Tekrar vurgulayalım ki, yazarın bu aşamadaki temel sonucu “Skaliger tarih ders kitabının” katmanlı yapısını keşfetmesidir. İlk sonuçlarından birisi olarak İtalya’da Roma şehrinin ne zaman kurulmuş olduğu sorusuna cevap vermeye çalışalım. Skaliger tarihi bizi bunun M.Ö. VIII. yüzyılda olup bittiğine inandırıyor. Ancak keşfettiğimiz hanedan parallelliklerinden bambaşka bir tablo ortaya çıkıyor. Titus Livius’a göre, Roma’nın kuruluşu Romulus ve Romus isimleri ile bağlıdır [482], c.1. Üstelik Romulus sözde Roma krallığının, yani bizim terimlerimiz ile Birinci Roma İmparatorluğu’nun ilk hükümdarı sayılır. Ancak Birinci, İkinci ve Üçüncü, bütün bu üç Roma İmparatorluğu X-XIII. yüzyıllardaki Orta Çağ Kutsal  Roma  Cermen  İmparatorluğu’nun  ve  genellikle  XIV-XVI.  yüzyıllardaki Habsburglar’ın (Nov-Gorod’un?) İmparatorluğunun sureti, hayalet yansıması çıkmıştır, res..6.20, res..6.21, res..6.22, res..6.23, res..6.24, res..6.25, res..6.52, res..6.53.

Dolayısıyla, buna uygun olarak Krallık Roması’nı “yukarıya çekerek” “yerine getirip”, yani Habsgurglar’ın (Nov-Gorod?) İmparatorluğu ile birleştirip, İtalyan Roma şehrinin kuruluşunun takriben XIII. yüzyılın sonu – XIV. yüzyılın başlangıcına denk düştüğünü keşfediyoruz. Daha sonra, böyle bir tarihlemenin gerçek olduğunu ispatlayan birçok bağımsız doğrulama bulacağız.

15.   BOSPORUS  VE  İTALYA’DAKİ  İKİ  ROMA’NIN  KURULUŞ TARİHLERİ ARASINDAKİ DAHA GEÇ KARIŞIKLIK

Sonraki kronoloji uzmanları iki olayı,  yani Bosporus’taki Roma’nın (Çar-Grad’ın) kuruluşu ve İtalya’daki Roma’nın kuruluşunu karıştırıyorlardı.

XVI-XVII. yüzyıllarda yaşayan ilk kronoloji uzmanlarına Roma’nın tarihini aynı şekilde anlatan birkaç belge ulaşmıştı. Mesela Titus Livius’un “Tarihi” tarzında birkaç versiyon. (Gerçekte Titus Livius’un eski Roması “Orda Rusunun Başlangıcı” kitabında anlattığımız gibi Rus-Orda’dır). Farklı insanların yazdığı, aynı kişiler için benzer olmayan isimlerin, lakapların kullanıldığı bu vakayinameler görünürde çok farklıydı. XVI-XVII. yüzyılda bu vakayinamelerin birbirine bağlanması ile ilgili bir soru doğmuştur. Kronoloji uzmanlarının çözeceği sorun bu bağlanmayı neye dayanarak yapacaklarıydı. Yöntemlerin biri olasılıkla şuydu. Birçok vakayinamede senelerin sayılması “şehrin kuruluşundan” itibaren yapılıyordu. Titus Livius’un “Tarihi”, mesela, böyledir. Dolayısıyla, bu tarz belgelerin Orta Çağ kronoloji sistemi ile bağlanması için “Şehrin kuruluşunun” tarihini çıkarmak yeterliydi. Skaliger kronoloji uzmanları Şehrin İtalyan Roması olduğunu sanmışlardı. Ancak bu yanlıştır,

yukarıya bakınız. (önce “Şehir” – Çar-Grad, daha sonra “Şehir” – Rus-Orda ya da Batılı telaffuzla Horda).

Roma’nın = daha sonra Yeni Roma olarak adlandırılan Çar-Grad’ın kuruluşu ikiye ayrıldı. Skaliger’e göre, M.Ö. güya 753 senesindeki bir “Roma’nın kuruluşu” daha ortaya çıkmıştı. Yani, yine Skaliger’e göre Bosporus’taki Yeni Roma’nın güya M.S. 330 senesindeki kuruluşuna kıyasla bin sene daha erken. Bu, Orta Çağlara ait olan olayları geçmişe atmaya başlayan bin senelik kronolojik oynamanın belirtilerinden biridir.

Ancak, Roma tarihinde Roma’nın iki bile değil, üç “kuruluşu” biliniyordu. Skaliger birinci “kuruluşu” M.Ö. 753 senesine çekip İtalya’daki Roma’nın kuruluşu olarak adlandırmıştır.  Bosporus’taki  Roma,  yani  Yeni  Roma’nın  ikinci  “kuruluşunu”  M.S.  330 senesi olarak “tarihlemiştir”. Bu da yanlıştı. Bu arada, Bosporus’taki Roma’nın, başkenti bu dönemde var bile olmayan İtalyan Roması’ndan değil Mısır’daki İskenderiye’den buraya taşınmış olduğu için Yeni olarak adlandırılmış olması imkânsız değildir.

Birçok Orta Çağ belgesinde İtalya’daki ve Bosporus’taki iki Roma arasında karışıklık var. Genellikle, I. Konstantinos’un, başkentini M.S. 330 senesi civarında, İtalya’daki Roma’dan Bosporus’taki Bizans kentine taşıdığı ve bu kentin güya M.S. 330 senesinde resmi olarak “Yeni Roma” ismini aldığı kabul edilmektedir [240], s.26. Daha sonra, şehir Konstantinopolis olarak adlandırılır olmuştur [240], s.26. Bugün iki Roma’nın büyük imparatorlukların başkentleri olduğu kabul ediliyor. Yeni Roma’nın sakinlerinin kendilerini “Romalılar” olarak adlandırdığı çoktan kaydedilmişti. Diğer milletler onları güya “Rum” olarak adlandırmıştı. Demek ki, Rum İmparatorluğu, Roma İmparatorluğu’dur. Bu isim daha sonra, olasılıkla XIV-XVI. yüzyıllarda (kâğıt üzerinde) İtalya’ya taşınmıştı.

İmparatorluk başkentinin İtalyan Roma şehrinden Bosporus’taki Roma şehrine taşınması ile ilgili efsanenin yanı sıra karşıt bir iddia da var. Aynı Skaliger tarihçesinde, imparatorluğun  başkentinin,  aksine,  Bosporus’taki  Roma’dan  İtalyan  Romasına taşınmasından bahsediliyor. Büyük ihtimalle, bu efsane tam olarak gerçeği yansıtıyor. Bu girişim güya 663 senesinde hem de tekrar imparator Konstantin, ancak bu kez I. Konstantin değil, III. Konstantin tarafından yapılmıştı. İmparator Konstantin bu girişimini tamamlayamamıştır, çünkü İtalya’da öldürülmüştür [544]. Genellikle Bosporus’taki Roma’nın Grek başkenti olduğu kabul edilir. Ancak Bizans paraları büyük oranda Grekçe değil, Latince yazılarla donatılmıştı [196]. İtalyan paraları da aynı şekilde.

Roma’nın kuruluşu hakkındaki meşhur efsane gerçekte iki Roma’nın birinin Romulus tarafından, diğerinin ise Romus tarafından kurulmuş olduğunu bildiriyor. Mesela, Titus Livius’un “Tarih”inin başlangıcına bakınız. İki kurucunun birbirine yakın isimleri var: Romulus ve Romus. Sonra Romulus’un, Romus’u “öldürdüğü” ve tek bir Roma’nın kaldığı farz edilmektedir, o da başkenttir (T.Livius, k.1, b.1.). Olasılıkla bu, iki Roma arasındaki karışıklığın yansımasıdır. Bazı eski vakayinameler iki başkentin kurucularını Romulus ve Romus değil, “Romulus ve Roma” olarak adlandırıyor, bu da kurucuların isimlerini hemen hemen özdeşleştiriyor. Bkz. [938], s.18.1.B. 170-175.

Bugün Roma belgelerinde, kuruluşundan itibaren saymaya başlanan “Şehirden” her zaman İtalya’daki Roma’nın kastedildiği kabul edilir. Ancak, XII-XIV. yüzyıllarda yaşayan bazı Orta Çağ yazarlarının bu konuda farklı düşüncelerinin olduğu ortaya çıkıyor. Örnek olarak, meşhur haçlı Vıllardoin’in sözlerine göre, bu (Bosporus’taki Roma) “şehir diğerleri üzerinde sanki onların hükümdarı olarak yükselmiştir... BİZANSLILAR ONU MEMNUNİYETLE SADE “ŞEHİR” (! – A.F.) OLARAK ADLANDIRIRDI... yani apriori ŞEHİR, TEK ŞEHİR” [248], s.28.

Böylelikle, senelerin “Şehrin kuruluşundan” itibaren sayılmasıyla, bazı belgelerde Bosporus’taki Roma, yani Çar-Grad kastediliyor olabilirdi. Bu şehir bizim yeniden yapılandırmamıza göre İtalyan Roması’ndan daha erken kurulmuştu.

I. Konstantin’in “Roma’dan Konstantinopolis’e birçok kurumu taşıdığı kabul edilmektedir... onların (senatörlerin – A.F.) Roma konutlarının net örneklerine göre kasırları yaptırmıştır... Bizans İmparatorluğu Roma İmparatorluğu olarak adlandırılmaya devam ediyordu”  [248], s.28. Ama Yeni Roma’nın İtalya’daki Roma’ya ters “etkisi” de gayet iyi bilinmektedir ve bu etki çok büyüktür. Şunu yazıyorlar: “VII. ve VIII. yüzyıllarda Roma YARIM BİZANSLI bir şehir idi (! – A.F.)... GREK ibadetinin her tarafta yerine getirildiği görülüyordu; GREK DİLİ uzun zamandır hem resmi eylemlerde hem de yaşayışta kullanılıyordu...   Normandiya   kralları   BİZANS   imparatorlarının   debdebeli   kıyafetlerini gururla giyiyorlardı” [248], s.31-32.

Skaliger tarihinde “Bizanslıların yüzyıllarca inatla tuttuğu” şu sözde “yapıntı” öfke ile kaydediliyor: “BİZANSLILAR KENDİLERİNİN GERÇEK ROMALILAR OLDUĞUNU İDDİA EDERLERDİ... Bizanslı imparatorlar kendilerini tek yasal imparator kabul etmeye devam ederlerdi... Bütün Bizanslı tarihçilerde Yunanlar “Romalılar” çıkıyor... Batılı Orta Çağ imparatorluğundan ayırt etmek için (karışıklıktan korkuyorlardı! – A.F.) Bizans İmparatorluğu’nu serbest (?! – A.F.) Rum İmparatorluğu olarak adlandırmışlardı... Romanya ismi ... Bizans’tan Ravenna ekzarhatına İtalya’nın bu ülkesini işaretlemek için geçirilmişti” [195], s.51.

İki Roma’nın karışıklığını boşuna bu denli ayrıntılı aydınlatmadık. Küresel kronolojik harita   ve   onun   dört   vakayinameye   dağılışından   şu   ortaya   çıkıyor.   Olasılıkla   önce Bosporus’taki Roma kurulmuştu. Bu hiç de M.S. 330 senesinde değil, M.S. tahminen X-XI. yüzyıllarda yapılmıştı. Daha sonra XIII. yüzyılda Titus Livius’un “antik” Roması, yani Rus- Orda kurulmuştu (bkz. “Orda Rusu’nun Başlangıcı”). Ancak bütün bunlardan sonra, tahminen XIV.  yüzyılda  İtalya’daki  Roma  kurulmuştur.  Eğer  daha  sonra  bir  vakanüvis  X-XI. yüzyıllarda Bospor Roması’nın kuruluşunu İtalyan Roması’nın XIV. yüzyıldaki kuruluşu ile karıştırdı ise, yaklaşık 330 ya da 360 senelik bir kronolojik oynama oluşabilirdi. Sonuç olarak, vakanüvis iki vakayinameyi birbirine oynama ile birleştirip, suretleri içeren uzatılmış yanlış tarihi çıkarmıştı.

Burada doğal olarak, yeni kısa tarihin ders kitabının ne olacağı sorusu ortaya çıkıyor. Yazarın keşfettiği küresel kronolojik haritanın dört kısa vakayinameye dağılışı cevap vermeyi mümkün kılıyor. Yeni kronoloji ve tarihin yaklaşık şeması şöyle elde ediliyor. Küresel kronolojik  haritada  aynı  harf  sembolleriyle  işaretlenen  bütün  tarihî  suret  dönemlerin “yukarıya çekilip” birbiri ile birleştirilmesi lazım. Bu yayının sonraki ciltlerinde dünya tarihinin bizim tarafımızdan yeniden yapılandırılmasını anlatacağız.

Zorla aşağıya, “Antikçağlara” indirilmiş XI-XVII. yüzyıllardaki bütün eski vakayinameler yerlerine geçtikten sonra, Avrupa, Orta Doğu ve Mısır’ın tarihinin aydınlanmasının, İskandinavya, Rusya, Japonya gibi genç denilen kültürlerin tarihinin aydınlanması kadar olduğu ortaya çıkıyor. “Kültürlerin düzlenmesi” muhtemelen doğal bir durumu yansıtıyor. Bu durum da medeniyetin farklı bölgelerde az çok simultane doğuşu ve bu bölgelerin paralel gelişimidir.

16.      SKALİGER VE TRENTO KONSİLİ. XVI-XVII. YÜZYILLARDA ESKİ ÇAĞ’IN SKALİGER KRONOLOJİSİNİN YARATILMASI

Yukarıda küresel kronolojik haritada hayalet suretlerinin “Skaliger döneminden” sonra değil salt öncesinde bulunduğunu kaydettik. Skaliger ve Petavius’un faaliyet döneminin Eski Çağ kronolojisinde keşfettiğimiz oynamalar ile belli bir şekilde bağlı olduğuna tekrar rasgeldik. Hatırlatalım ki, çağdaş tarih ders kitabının dayandığı “tarihi geleneği” hazırlayan tam olarak Skaliger-Petavius’un grubu idi. Versiyonları XVI. yüzyılın sonu XVII. yüzyılın başlangıcında kronoloji meseleleri üzerinde yürütülen şiddetli bir mücadele sonucunda doğmuştu. Üstelik Skaliger’in versiyonunun biricik olmaktan pek uzak  olduğu  da ortaya çıkmıştır. Karşısına çıkan temsilcileri “mücadelede yenilmiş olan” diğer görüşler vardı. O fırtınalı zamanın, Avrupa’daki otuz yıllık savaşın, kaosun ve anarşinin bazı olaylarına dair veriler aşağıdadır.

Papa VII. Gregorius’un REFORMLARINA KARŞI ÇIKAN meşhur kronoloji uzmanı Joseph  Skaliger’i  ya  da  BU  REFORMLARIN  1514  senesinde  XII.  ekümenik  konsil sırasındaki HAZIRLANMASINA KATILMAYI REDDEDEN büyük Kopernik’i anmak yeterlidir, [295], s.99. Bugün, reform tartışmalarındaki ile ilgili ana sorunun gün-tün eşitliği tarihinin değişmesi olduğu kabul edilmektedir. Ancak bu, takvim reformunun tartışılan birçok sorunundan yalnızca biriydi. Görünen o ki, Skaliger’in “yeni ana fikri”, doğru tarihi hatırlayıp Skaliger kronolojisinin uygulanmasına karşı çıkanlar ile şiddetli bir mücadele içinde hazırlanıyordu. Olasılıkla bu mücadele meşhur Trento konsilinin olağanüstü uzunluğunu etkilemişti. Bu konsil aralıklarla 1545 senesinden 1563 senesine kadar 18 sene (!) sürmüştü. Ayrıca, burada güya KUTSAL KİTABIN KİTAPLARININ KURALININ SAPTANMASI TARTIŞILMIŞTI. Mamafih, belki de bu tartışmalar daha geç, yani XVII. yüzyılda yer almış ve XVII. yüzyılda verilen kararlara otorite kazandırmak amacıyla daha sonra Trento konsiline atfedilmişti. Ayrıntılar için bkz. “Dünyanın Yedi Harikası”, bölüm 2.

Mücadelenin can alıcı noktalarından biri sözde Skaliger Julian dönemi idi. Büyük İndiksiyon, bugün, Bizans’ta İndiksiyon olarak, Batı’da ise Büyük Halka olarak adlandırıldığı kabul edilen 532 senelik bir dönemdir. “Bu dönemin literatüre ne zaman ve nerede girdiğini yeteri kadar net şekilde saptamak güçtür” [295], s.99.

Belgelerin orijinalleri olmadığı halde, Büyük İndiksiyon’un güya IV. yüzyıldaki İznik konsilinin Paskalyacıları tarafından bilindiği tahmin edilmektedir [295], s.99. Bu Büyük İndiksiyon’un bir modifikasyonu da vardır, bu da 7980 senelik bir dönemdir [295], s.105. Bu döngü de “eski” sayılır, ama “öyle olmuştu ki, bu döngünün bilime ancak XVI. yüzyılın sonunda “Julian dönemi” adı altında girdiği ortaya çıkmıştı. Seçkin ansiklopedist ve kronoloji uzmanı…   Joseph Skaliger (1540-1609) “Zamanın Sayılmasını İyileştirme Hakkında Yeni Çalışma” yapıtında onu bilimsel yaşayışa sokmuştur… Bu yapıt 1583 senesinde, yani bilim adamının  (Skaliger  –  A.F.)  hayatının  sonuna  kadar  ilkesel  karşıtı  kaldığı  Gregorius’un reformu ile hemen hemen aynı zamanda (! – A.F.) çıkmıştı. (Yapıtında eski dünyanın küresel kronolojisi hazırlanmıştır – A.F.). Skaliger Bizanslı kronoloji uzmanlarının çalışmalarına dayanarak … yalnızca Jülyen takvim-kronoloji sisteminin dünya kronolojisinde senelerin kesintisiz sayılmasını sağlayabileceği konusunda ısrar etti… SKALİGER’İN JULİAN DÖNEMİNİN  AVANTAJLARINI  İLK  DEĞERLENDİRENLERDEN  BİRİ  …  KEPLER İDİ” [295], s.106.

Kepler’in Skaliger kronolojisi hazırlanıp “bilimsel şekilde gerekçelendirilirken” ne rol oynadığını öğrenmek önemlidir. Astronom Kepler bu kronolojinin “meziyetlerini değerlendirip” Skaliger’in etkisine düşerek birçok kitabın ve bilimsel belgenin ilan edilen “büyük eskiliğine” razı olunca, içtenlikle ya da değil, Orta Çağ astronomik malzemelerinin amaçlı   “iyileştirilmesine”   katılabildi.   Mesela,   Batlamyus’un   Almegest’inin.   Yani   bu malzemeleri Skaliger tarihlerine uydurabildi. Örnek olarak, yıldızlı kataloğu M.S. II. yüzyıla kadar “eskileştirmek” için yıldızlı kataloğun uzunluğuna uygun bir sabit değer katabildi. Profesyonel astronom olarak neyin ve nasıl yapılması gerektiğini çok iyi biliyor olmalıdır. Bkz. “Yıldızlar Tanıklık Eder”, bölüm 10-11.

O zamanki bilimsel eleştirinin düşük düzeyini bu kitabın birinci bölümünde göstermiştik. Skaliger’in “dairenin kareleştirilmesi” meselesini çözmeye çalıştığı “akıl yürütmede” XVI. yüzyılın matematikçilerinin büyük bir hata göstermeleri gibi, Skaliger ve taraftarlarının önemsiz bir meselede bile kullandığı mücadelenin bilimdışı yöntemlerini hatırlayalım.

Skaliger kronolojisi çevresinde bir acımasız mücadele yürütülüyordu. “Astronominin ve günümüzün kronolojisinin, onsuz idare edemeyeceği (? – A.F.) bu dönemin kendisinin (Skaliger’in dönemi – A.F.) Papa XIII. Gregoryus tarafından takvim için münasip görülmemiş olması paradoksaldir” [295], s.107. Trenti konsilinin arşivlerini ya da onlardan kalanları araştırıp Skaliger’in kronolojisinin çevresindeki tartışmaları yansıtan belgeleri araştırmakta fayda var.