Anatoliy T. Fomenko, Gleb V. Nosovskiy
UNUTULMUŞ YERUŞALEM
(Yeni Kronoloji’nin Işığında İstanbul)

A.İ. Lızlov’un “İskit Tarihi”nden alınmış Türk Sultanlarının Sarayının Tarifi” Ekiyle.oji.

BÖLÜM 4: BİZİM YAPILANDIRMAMIZ

5. SONUÇ OLARAK ORDA NE DEMEKTİR?

Orda, çağdaş dilde Rus ordusu, RAT (Rus. ordu) demektir. Bu açıdan Rus vakayinamelerindeki “Orda’dan gelen bir prens hükmetmeye çıkmıştı”, ya da “bir prens Çara Orda’da hizmet vermişti, babasının ölümünden sonra onun topraklarında hüküm sürmeye gelmişti” gibi ifadeler gayet doğaldır. Bu ifadeler çağdaş dile çevrildiğinde aşağıdaki cümleyi elde ederiz: “Bir asilzade askerliğini yaparken Çara hizmet etmiş, sonra ise malikânesine dönmüştü.” Tabii, XIX. yüzyılda udeller (udel bir eyalet türüdür) artık yoktu. Ama daha önceki zamanlarda prenslerin çocukları orduda = Ordada askerlik yapıp doğduğu yerlere hüküm sürmeye dönmüşlerdi. Malikâne sahiplerinin çocuklarının, Kralın ordusunda askerlik yaptıktan sonra, babaları ölünce doğduğu topraklara sahip olarak döndükleri Batı Avrupa’da da durum aynı idi.

Bir örnek daha verelim. Para Kesesi İvan’a (İvan Kalita’ya) ait olduğu düşünülen vasiyetnamede, “Ben gittiğim Orduda iken Tanrının bana hazırladıklarını bilmediğim için bu vasiyetnameyi  bırakıyorum...  Ölümüm  halinde  Moskova’yı  oğullarımın  emirlerine veriyorum”  diye  söylenmektedir  [52],  4.  cilt,  9-10.  bölümler.  Vasiyetnamenin  anlamı apaçıktır. ORDUYA = ORDAYA = RAT’A gittiğinde, uzun sefer sırasında ölümü halinde çocuklarına vasiyetname bırakmıştı. Bizi, prenslerin Orda’ya her gittiklerinde onları idam edebilecek “kötü Orda Hanlarından” korktukları için bunun gibi vasiyetnameleri yazdıklarına inandırmaya çalışıyorlar. Bu tuhaf bir şey. Tabii, çarın emri ile uyruğunun idam edilmesi mümkün idi. Ancak hiçbir yerde prensin Hükümdara her gidişinden önce bunun gibi bir vasiyetname yazma uygulaması yoktu. Rus’ta ise böyle vasiyetnameler güya hep yazılmaktaydı!  Fakat  Orda’da  prenslerin  idam  edilmeleri  olayları  seyrek  olarak  ortaya çıkmıştı.

Biz basit bir açıklama öneriyoruz. Bunlar, prenslerin seferlere çıkmadan önce yazmış oldukları vasiyetnameler idi. Elbette, bu savaş seferleri sırasında öldürülmeleri mümkün idi. Böyle vasiyetnamelerin yazılması sıradan bir uygulamadır.

 

6. SİBİRYA’NIN FETHEDİLMESİ HAKKINDA

Sibirya’nın Ruslar tarafından ilk defa XVI. yüzyılda Yermak seferi sırasında fethedilmiş olduğu fikri yaygındır. O zamanlardan önce orada güya kesinlikle Rus olmayan bambaşka milletler yaşamaktaydılar. Genelde, Moskova egemenliğinin ancak Yermak’ın seferinden sonra Ural Dağları’nın öte tarafına, Sibirya’ya geçtiği düşünülmektedir.

Bunun yanlış olduğu ortaya çıkmıştır. Ruslar en azından XV. yüzyıldan itibaren Sibirya’daydılar. Ayrıca Sibirya YERMAK’IN SEFERİNDEN ÖNCE Moskova’nın egemenliğini kabul etmişti. Bu olguları aşağıda veriyoruz. Yermak’ın seferinin sebebi, gerçekte Sibirya Hanı’nın sarayında darbe yapılmış olması ve yeni hanın Moskova’ya haraç ödemekten vazgeçmesi idi. Demek ki Yermak’ın seferinin, imparatorluğun o bölgesinde eski düzenin sağlanmasını amaçlayan bir tenkil seferi olarak başlamış olması mümkün idi. O dönemin Sibirya nüfusuna Ostyaklar denildiğini kaydedelim.

Çağdaş Sibirya’nın RUS nüfusunun adlandırılmasında hâlâ bu isim kullanılmaktadır. Gerçekten: ON İKİNCİ YÜZYILDA Doğu ve Orta Asya’da KAZAK ORDASI ismini taşıyan bağımsız kabileler yaşamaktaydı. En önemli “Kazak Ordası” Yenisey Irmağı’nın yukarı kesiminde yer alıp Doğu’da Baykal Gölü’nden Batı’da Angara Nehri’ne kadar uzanan topraklarda bulunmaktaydı. Çin vakayinamelerinde bu Orda’ya hakassı denilmekteydi. Avrupalı bilim adamlarının araştırmalarına göre bu kelime “kazak” kelimesi ile eşanlamlıdır. O zamanlarda yaşayan insanların notlarına göre “hakasslar” ya da “kazaklar”, İrano-Afgan (İranid,  İng.)  ırkına  mensuptu.  Sarışınlardı  ve  lepiska  saçları  vardı.  Boyları  uzun  idi. Gözlerinin rengi yeşil-mavi idi. Cesur ve gururluydular, kulaklarında halkalar vardı. (Richter, 1763-1825 yıllarında yaşayan Alman tarihçisi. “İochim” “Moğolistan Hakkında Notlar”) [32], 1. cilt, s.16.

Yermak Sibirya Çarlığı’nı fethetmeden önce Rusların orada zaten yaşamakta oldukları ortaya çıkıyor. “Sibirya Çarlığı’nın hükümdarları Moğol Hanlarının torunları idi... Rus insanları Ob nehrine daha XV. yüzyılda ulaşıp yerli halktan haraç almışlardı, Moskova prensleri ise yerli halk tarafından Egemen olarak kabul edilmişti. 1553 yılında Sibirya Çarı Yedigey   Moskova’ya   hediyeleri   ile   iki   memur   göndermiş   ve   Çara   haraç   ödemeyi üstlenmişti... Ama 1553 yılında Kuçum onu öldürmüş ve hem Sibirya Çarlığı’nın hem İrtiş ve Tobol nehirlerinin yanındaki tüm toprakların hem de Tatar ve Ostyak uluslarının sahibi olmuştu.  Kuçum  ilk  önce  Moskova  Çarı’na  haraç  ödemişti  ama...  Moskova’ya  karşı düşmanlık tavrı benimseyip Perm topraklarına saldırmaya başlamıştı.” [32], 2. cilt, s.59.

Yermak’ın tenkil müfrezesinin Stroganov’un ricası ile karışıklığı bastırmak için gönderildiği düşünülmektedir [32], 2. cilt, s.53. Demek ki, XVI. yüzyılda yaşayan Yermak, “Sibirya’nın ilk fethini” gerçekleştiren kişi değildi. Yaşadığı dönemde Sibirya çoktan Ruslara aitti. Yermak’ın yaptığı fetihlerin gerçek yerleri ile ilgili olarak “Amerika’nın Yermak-Cortes Tarafından Fethedilmesi ve “Eski Çağ Yunanlılarının” Gözüyle Reform Hareketi Ayaklanması” kitabımıza bakınız.

 

7. TATARLARIN VE RUSLARIN RUS’TAKİ İSİMLERİ

7.1. Lakap olarak kullanılan Tatar isimleri

Okuyucumuz herhalde Orta Çağ dönemindeki Rus’ta bugünkü isimlerle aynı isimlerin var olduğunu düşünmektedir. Bugünkü isimlerimizin çoğunun Yunan’a ya da Kutsal Kitap’a dayanan bir kökeni vardır. Mesela İvan, Mariya, Aleksander, Tatyana vs. Bu isimler, vaftiz isimleridir, yani Ortodoks Kilise Takvimi’nde yer alan ve birine vaftiz edildiğinde konulan isimlerdir. XVIII-XX. yüzyıllarda hem gündelik hayatta hem de resmi belgelerde bu isimler kullanılmaktadır. Fakat her zaman öyle değildi.

XVII. yüzyıla kadar Rus’ta insanların vaftiz isimlerinin yanı sıra başka isimleri de vardı. Bu isimler gündelik hayatta ve resmî belgelerde kullanılmakta olan adlar idi. Bu isimlerin-lakapların birçoğunun TATAR OLDUĞU ortaya çıkmaktadır. Daha doğrusu çağdaş insana, “Tatar” teriminin çağdaş anlamındaki Tatar isimleri gibi gelmektedir. Fakat Orta Çağ döneminde RUS İNSANLARININ TATAR İSİMLERİ VARDI. Ye. P. Karnoviç’in meşhur “Rusya’da Soy Lakapları ve Unvanlar” araştırmasına bakalım [54]. “Moskova’da vaftiz isimlerinin yerine sıklıkla sadece başka Hristiyan isimleri değil, örneğin Bulat, Murat, Ahmat gibi TATAR adları da konulmuştu. Öyle ki daha sonra, bu ek isimlerden de, KÖKENLERİ HALİS RUS OLAN insanların soy lakapları haline gelen yarım baba adları çıkmıştı” diye yazmaktadır [54], s.51.

Gordeev “Don Kazakları arasında Tatar kökenli güçlü bir nüfus tabakası vardı” diye bildirmektedir. III. Vasiliy iktidardayken Don Kazaklarının atamanlarından olan Moğol-Tatar isimli çok sayıda meşhur insan vardı. Tarihçi S. Solovyev’un bilgilerine göre Don Nehri’nin yukarı kesiminde yaşayan Kazaklar arasında Tatar isimli çok sayıda ataman varmış... İvan Vasilyeviç’in (Korkunç İvan’ın) hükümdarlığa başladığı döneme doğru Don Nehri’nin hem yukarı hem de aşağı kesimlerinde yaşayan Kazakların yönetimine gelen, (mesela Fyodorov, Zabolotskiy, Yanov, Çerkaşın, Yermak Timofeyeviç vs. gibi) sırf Rus isimli atamanlar bilinmektedir” [32], 2. cilt, s.5-6.

Elbette Kazaklar arasında Tatarların olması da mümkündür. Ama gördüğümüz gibi, sırf Rus olanların da “Tatar isimleri” vardı. Bu durum Moskova’da ortaya çıktıysa Don atamanları da aynısını niye yaşamasınlar ki? Moskova’da XVI. yüzyılın sonuna doğru Tatar isimleri hemen hemen ortadan kalkmıştır. Gördüğümüz gibi Don Nehri bölgesinde aynısı ortaya çıkmaktadır. Herhalde lakapları değil vaftiz isimlerini kullanmak geleneği yaygınlaşmıştır.

Mesela, Rus olduğu düşünülen “Yermak” isminin-lakabının, zaten Tatar olduğunun da düşünülmesi mümkündür. Ama her şeye rağmen büyük ihtimalle Yermak, vaftiz ismi olan HERMAN’dan gelmiştir. Bu ismin versiyonlarının var olmasının mümkün olduğu bellidir:

Herman  –  Erman  -  Ermak    [32],  2.  cilt,  s.62.  Tatar  ile  Rus  lakapları  arasındaki  sınır belirsizdir. Bu keyfiyete dikkat çekmiş olan N.A. Morozov idi. “Çeçulin’in broşüründen alınmış olan notlar ilginçtir... Bütün bunlar farklı arşiv notlarından alınmıştır. Çağdaş tarihsel isimlere gelince, burada yalnız Yaroslav adını görüyoruz... başka tarihsel isimlerden ise yalnız Mamay ve Yermak isimleri vardır. Kalan eski Rus isimleri ise ya hep hayvanların Kobıla, Koşka, Kot, Lisitsa, Muha (Tür. Israk, Kedi, Erkek Kedi, Tilki, Sinek) gibi isimleri ya nehirlerin Volga, Dunay (Tür. Tuna) Peçyöra gibi adları ya da Birinci, İkinci, Onuncu gibi doğum numaralamalarıdır. Kilise isimlerinden yalnızca Dyak, Krestina ve Papa vardır. Yunan isimlerinden ise bir tanesi bile yoktur!” diye yazmıştı [68].

Bu isimler arasında has Tatar adları olarak görülen çok isme-lakaba rastlandığını ilave edelim. Bunlar Slav adları ile karıştırılmıştır. Mesela Murza, Saltanko, Tatarinko, Sutorma, Yepança, Vandış, Smoga, Sugonyay, Saltır, Suleyşa, Sumgur, Sunbul, Suryan, Taşlık, Temir, Tenbyak, Tursulok, Şaban, Kudiyar, Murad, Nevryüy vs. Batıy’ın (Tür. Batu) herhalde BATYA = BABA’nın (Kazaklar BATKA derler)  biçimlerinden biri olduğunu, Mamay’ın ise MAMİN (Tür. "annenin oğlu”) kelimesinin biçimlerinden biri olduğunu daha bir kez hatırlatalım. MAMAY ismini mesela Zaporojye Kazakları kullanmaktaydılar. Res.4.19’da “Kazak Mamay Mola Sırasında” adlı eski resim gösterilmiştir, s. 240-241 arasındaki yapıştırma ilave [30]. Maalesef, resmin altındaki ufak harfler okunamamıştır. Res.4.20’de Kazak   Mamay’ın   başka   bir   eski   tasviri   gösterilmiştir.   Bu   resim   ile   ilgili   şunlar bildirilmektedir: “Ukrayna Kazakı olan Mamay ve Hint Gotama Buda’sının genel tasvir kuralları. Ortada Hint Brahmanı vardır. Onun saç modeli ve küpesi, XIII-XVIII. yüzyıllarda yaşayan Ukrayna Kazaklarına da özgü idi” [98], s.737.

N.A.   Baskakov’un,  birçok   Rus   adının   ve  soyadının   Türk   kökenli   olduğunun gösterildiği “Türk Kökenli Rus Soyadları” kitabı ilginçtir [16]. Bu arada N.A. Baskakov’un kaydettiği gibi, tarihçi N.M. Karamzin’in soyadının, “Kırım Tatarcası’ndan ya da Türkçe’den gelen oldukça belli bir Türk aslı vardır: qara mirsa. Kara siyah demek, mirsa ise soylu birinin unvanıdır... Karamzin’ların aile arması da soyadlarının Doğu ile bağlantılarının olduğunu doğrulamaktadır. Mavi fonda BOYNUZLARI YUKARIYA DOĞRU ÇEVRİLMİŞ OLAN, gümüş renkli ay gösterilmiştir. Üstünde (gerçekte ise altında – yazarın yorumu) çaprazlama şekilde iki altın kılıç tasvir edilmiştir. Altın kılıçlar Doğu’dan gelenlere özgü olan bir şeydir” [16], s.178.

Karamzinlerin aile armasını res.4.21’de gösteriyoruz. Karşımızda, altında iki kılıçtan oluşturulmuş olan Hristiyan haçının bulunduğu Osmanlı hilali vardır.

Demek ki, o zamanlarda “Tatar isminin”, sahibinin de Tatar olduğu anlamına gelmediğini görüyoruz. Ayrıca yüzyılın ortasında birçok Rus insanının Tatar lakabının olması mümkündü. Çağdaş Tatar dilinde bu lakapların birçoğu anlamsızdır, yani Rus dilindeki gibi makul çevirileri yoktur. Tabii, Tatar ve Rus isimlerinin kökenleri ile ilgili mesele çok karmaşıktır, burada herhangi bir tek anlamlı cevap vermek niyetimiz yoktur. Yalnız, RUS insanlarının TATARCA seslendirilmekte olan isimlerinin var olduğu birçok olayın bilindiğini vurgulamak istiyoruz. Rus dilinde Türk dilinin katkısının olduğu iyi bilinmektedir.

Çağdaş tarihçiler bu katkının Moğol fethinin sonucu olduğunu söyleyecekler. Bizim başka bir hipotezimiz var. Rus diline Türk etkisi, Büyük = Moğol İmparatorluğu’nun içinde hem Rus hem de Türk milletlerinin yer almaları ile açıklanmaktadır. Bunlar tabii birbirine karışmıştı ve uzun yıllar boyunca yan yana yaşamışlardı. Bu durum bugün de geçerlidir. Bunun için dillerin birbirine karşılıklı olarak etki etmeleri çok doğaldır.

7.2. Moğol fethinin Rus kültürüne “garip” etkisi

Moğol-Tatar saldırısı bizim Rus dilimizi nasıl etkilemişti acaba? Ülkeye doluşmuş olan vahşi Barbar sürüsünün, asıl Rus dilini vahim bir şekilde çarpıtıp çiğneyip, okuma- yazma oranını azaltıp halkı cehalet karanlığına gömdüğü apaçıktır. Şehirler, kütüphaneler, manastırlar, eski kitaplar yanmakta, servetler vs. talan edilmektedir. Tarihçiler Tatar fethinin Rus kültürünün gelişmesini birkaç yüzyıl boyunca durdurup ülkeyi geçmişe götürmüş olduğuna inanmaktadırlar.

Bunun doğru olup olmadığına bakalım. Kültür düzeyinin yaygın göstergelerinden biri yazı dilinin “doğruluğudur”. Bir yandan Barbar Latincesi var, bir yandan Klasik Latince var ve  nihayetinde  Klasik  doğru  Latince  vardır.  Mesela  Batı’ya  bakalım.  Batı’nın  insanların Klasik Latince yazdıkları zamanlarının, kültürün son derece parlak bir devri ve ölümsüz rol modeli olduğu düşünülmektedir. Tam tersine, kaba Latince’nin ya da halka özgü olan basit dilin kullanılmasının, kültürün geriye gitmiş olduğunun su götürmez kanıtı olduğu düşünülmektedir. “Moğollar tarafından XIII. yüzyıldan XV. yüzyıla kadar zaptedilmiş olan” Eski Rus için aynı ölçütü kullanalım. Ne de olsa üç yüz yıl. Ne görüyoruz acaba?

N.M. Karamzin, “Bizim dilimiz, XIII. yüzyıldan XV. yüzyıla kadar uzanan dönemde daha büyük oranda TEMİZLİĞE VE DOĞRULUĞA SAHİP OLMUŞTU” diye yazmaktadır [53], 5. cilt, 4. bölüm, s.224. Daha sonra ise N.M. Karamzin, Tatar-Moğol döneminde Rus yazarlarının cahil Rus dili yerine kilise kitaplarının ya da eski Sırpça’nın gramerine bağlı kaldıklarını yazmaktadır [53], 5. cilt, 4. bölüm, s.224. Demek ki, Batıda klasik Latince ortaya çıkarken bizde Kilise Slavcası DOĞRU KLASİK şekliyle meydana gelmektedir. Batı ile aynı standartları   kullanırsak,   MOĞOL   FETHİNİN   RUS   KÜLTÜRÜNÜN   ALTIN   DEVRİ olduğunu kabul etmek zorunda kalıyoruz. Bu Moğollar garip fatihlermiş.

7.3. Verderevskiylerin şeceresini örnek olarak kullanarak Rus ve Tatar isimlerini araştıralım

Orda Tatarlarının vaftizi kabul etmeden önce taşıdıkları isimler konusundaki enteresan bir bilgi, mesela 1686 yılına ait olan “Verderevskiylerin Şecere Kitabı”nda bulunabilmektedir. Adalet Bakanlığı Moskova arşivindeki derlemeye bakınız, 1913 yılı, s.57-58. Kitapta, 1371 yılında Büyük Ryazan Prensi Oleg İvanoviç’in ricası ile “kendisine Büyük Orda’dan Tatar Miroslav’ın oğlu Solohmir’in, kuvvetleri ile birlikte geldiği” anlatılmaktadır. Bu Solohmir, sonra vaftiz edilip Büyük prensin kızı ile evlenerek Verderevskiylerin tanınmış boyar (Slav ülkelerinde toplumda ve devlet yönetimindeki yüksek zümre) Rus soyunu başlatmıştır. Vaftiz

ismi İvan idi. Çocuklarının vaftiz isimleri de mutat görünmektedir: “İvan Miroslaviç’in (vaftiz edilmiş Tatar’a böyle denilir olmuştu – yazarın yorumu) Grigoriy adında bir oğlu vardı... Grigoriy İvanoviç Solohmirov’un şu isimli çocukları vardı: ABUMAYLO lakaplı Grigoriy ve Michaylo, KANÇEY lakaplı İvan, DİVNOY lakaplı Konstantin.”

Bütün bunlar son derece enteresandır. Büyük Orda’dan yeni gelen, vaftiz edilmemiş bir Tatarın has Slav Solohmir = Soloha + Mir ismini taşıdığı ortaya çıkmaktadır. Hem de herhalde Tatar olan babasının da Slav Miloslav ismini taşıdığı ortaya çıkmaktadır. İleride durum daha enteresan olmaya başlamaktadır. Vaftiz edildikten sonra kendisine, torunlarına konulduğu gibi Ortodoks Kilise Takvimi’ne göre vaftiz ismi konulmuştur. Söylediğimiz gibi, o zamanlarda vaftiz isimlerine sıkça rastlanmıyordu. Bunun için çocuklara isimlerin yanı sıra LAKAP da veriliyordu. Rus Ryazan Prensine hizmet eden Boyarların çocuklarına konulan isimleri aşağıda görüyoruz: Abumaylo, Kançey, Divnoy. Bunlardan ikisi bugün “has Tatar isimleriymiş gibi” görülmektedir. Biri ise Slav ismidir.

Bütün bunları araştırdıktan sonra, Rus vakayinamelerinde sözü edilen Kançeyev, Abumaylov vs. gibi soy adlarının “Türk kökenli” olduğuna dair sonuçlara ukalalıkla nasıl ulaşılabilir ki? Yine de Miroslavlar kendilerini Büyük Orda’da nasıl bulmuşlardı ki? Orda’da, isimleri Slav-payen kökenli olan birçok Slav vardı. “Tatar isimleri” ise hep aynı Rus insanlarının, gündelik hayatta kullanılmakta olan lakaplarıdır.

Şimdi Kilise Slavcası’nın Orda ile birlikte kullanılır olmasının sebepleri de anlaşılmaktadır. Bunun sebebi, Orda’daki iktidarın, Rus insanlarının çokuluslu imparatorluktaki  iktidarı  olmasıdır.  Bu  çokuluslu  imparatorluğun  içinde,  bugünkü  gibi, Tatarlar da yaşamışlardır.

Enteresan bir ayrıntı daha var. Bazen Tatarlara “poganıy” (Rus.) yani “paganlar” denilmektedir. Burada şaşırtıcı bir şey yok. VAFTİZ EDİLMEMİŞ olan Ruslara böyle denilmekteydi. Bunların Orda’daki sayısının önceleri çok yüksek olması ihtimali büyüktür. Bu arada XVIII. yüzyıldaki Rus-İsveç savaşları dönemindeki İsveç kaynakları, RUS “KAZAKLARININ genelde keskin nişancılar olduğunu ve “TURKA” adlı uzun yivlerle silahlanmış olduklarını bildirmektedir [99], s.22.