Anatoliy T. Fomenko
ANTİKÇAĞ ORTA ÇAĞ'DIR

Suretlerin tespit edilme yöntemleri. “Eski” ve Orta Çağ hanedanlarının özdeşleşmesi.
M.S. XIII. yüzyıldaki Truva Savaşı. Yunan-Roma tarihinde kronolojik oynamalar. XII. yüzyıldaki İncil olaylarının XI. yüzyılın tarihine yansıması.

BÖLÜM 1.
ORTA ÇAĞ TARİHİNDEKİ “KARANLIK ÇAĞ” HAKKINDA

3. ORTA ÇAĞ BATI AVRUPA HRİSTİYAN KÜLTÜ VE “ANTİK” PAGAN BACCHUS ŞENLİKLERİ

Bizim yapılandırmamıza göre, “antik” pagan Dionisius (Bacchus) kültü Batı Avrupa’da “derin geçmişte” değil, Orta Çağ’da yaygındı. Daha doğrusu XIII-XV. yüzyıllarda. Olasılıkla bu, Orta Çağ Batı Avrupa Hristiyanlığı’nın biçimlerinden biriydi. Günümüze ulaşan kaynaklarda bu fikrin ispatını bulacak mıyız? Evet, bulacağız, hem de pek parlak biçimde.

N.A. Morozov kilise tarihini araştırırken bilinen, ancak genellikle reklamı yapılmayan bir olguya dikkat etmiştir. Bu gerçek şudur ki, Orta Çağ İtalya ve Fransası’nda HRİSTİYAN İBADETLERİNİN PRATİĞİ AÇIKÇA BACCHUS tabiatlı idi. Ayinler çoğunlukla alemlere dönüşmüştür, kadın manastırları fiilen genelev görevi yapmıştır vs.

Bugünkü Skaliger tarihi bize Batı Avrupa’daki Orta Çağ rahipliği hakkında nelerden söz eder? Mesela Aleksandr Pardisis’in “Baltasar Cossa’nın Hayatı ve Faaliyeti (Papa XXIII. Ioannes)” kitabını açalım [645]:

<< Manastırların ilk asırlardaki Hristiyanlığının münzevi ve dindar yaşamından tek iz bile kalmamıştı, kilisenin ve ahlakın bozulması muazzam boyutlara ulaşmıştı... Rahibelerin doğal güzelliğini ve zerafetini vurgulayan kıyafetleri de ahlakın sertliğine yardımcı değildi... Rodokanaki’nin yazdığına göre İtalya’daki hemen hemen bütün manastırlar erkekleri ziyaretçi olarak kabul etmiştir... Venedik manastırlarındaki hayatı hakkında haber aldığımız salt Kazanova değildir. St. Didier şunu yazıyor: “Venedik’te başka hiçbir şey manastırlar kadar dikkat çekmemişti”. Yüksek rütbeli adamlar da sık gelenlerdendi. Bütün rahibeler çok güzel ve zarif olduğu için onlardan hiçbiri âşıktan mahrum kalmamıştı. Nazırların ahlakla ilgili özeni, rahibelere âşıkları ile görüşmek için daha mahir yollar ve gerekçeler bulup onlara yardım etmek şeklinde kendini göstermiştir. Venedik’teki karnaval sırasında (ki hemen hemen altı ay sürüyordu) kadınlar manastırları dans salonlarına dönüştürülüp maskeli erkeklerle doluyordu... Elbiseler dar, belleri sıkı ve derin dekolteli olduğu için rahibenin beyaz ve görkemli bedenini görmeyi mümkün kılıyordu (ayrıca bkz. Rodocanachi (E.), La femme Italienne, avant, pendant et apres la Renaissance, Paris, 1922).

Polnitz Charles Louis’un yazdığı gibi Venedik rahibeleri saçlarını kıvırıyordu, zarif bacaklarını kapatmayan kısa elbiseler giyiyordu, göğüslerini ise ancak kilise korosunda şarkı söylediklerinde kapatıyorlardı. Roma rahibelerinin kıyafeti de pek mütevazı değildi. Floransa’yı ziyaret eden bir erkekler manastırı başrahibinin tanıklığına göre ise Floransa rahibeleri “Mesih gelinleri” değil, daha çok mitlere özgü perileri andırıyorlardı (bkz. Pizzichi, Viaggio per l'alta Italia, Firenze, 1820). Birçok manastırda tiyatrolar yaratılıp temsillere izin verilmiştir, ancak orada yalnızca rahibeler rol alabilmiştir... Ceneviz rahibeleri de itidallerini muhafaza edemiyorlardı. Bir Papalık kararnamesinde şu belirtilmiştir: “Az. Filipp ve Az. Yakup manastırlarının rahibeleri Ceneviz sokaklarında dolaşarak dizginsiz fantezilerinin emrettiği edep dışı davranışlar sergiliyorlar” >> [645], s.160-162.

Sonuçta kilise Batı’daki Hristiyan ibadetinin bu Bacchus-Dionisius biçimini kovuşturmaya başlıyor. <<Bologna’daki Vaftizci Yahya Manastırı rahibelerinin ahlaksızlığı o kadar büyüktü ki, yetkililer bütün rahibeleri kovup manastırı kapatmak zorunda kalmıştı. Az. Leonardo Manastırı’nın rahibeleri, sert ve acımasız kurallarıyla rahibe “celladı” ününü kazanan Az. Laurentis Manastırı’nın nezareti altına aktarılmıştır... Adaletin ahlaksızlıktan ötürü kovuşturduğu rahibelerin sayısı günden güne artıyordu. Her Bologna manastırının “kukla manastırı”, “lafçı manastırı”, “günahlarını itiraf eden Magdalenalar manastırı”, “edepsizler manastırı”, “Messalinalar manastırı” gibi lakapları vardı (bkz. Frati (Lodov.), La vita privata di Bologna nel Medio Evo, Firenze, 1898)...

Meşhur hümanist Pontano Giovanni’nin anlattığına göre, Valencia’da İspanyollar, kadın manastırlarına serbestçe sızıyorlardı ve kutsal evler ile ünü fena olan evler arasında bir ayrım yapmak zordu. Masuccio’nun yapıtlarını (Guardato Tom’u) araştıran Settenbrie’nin yazdığı gibi “Rahiplerle Rahibeler Arasındaki İzdivaçlar” kitabı dolaşımdan kaldırılıp 1565 senesinde Katolik Kilisesi’nin yasakladığı kitaplar listesine dâhil edildikten sonra kitabın yazarı aforoz edilmiştir>> [645], s.162-164.

Bir dakika durup düşünelim. Doğal bir soru ortaya çıkıyor. XVI-XVII. yüzyıllarda sert yaptırımlar uygulanmadan önce Batı Avrupa’da Hristiyan ibadetinin özü neydi? Bugün bizi Batı Avrupa ruhanilerinin Orta Çağ’da Bacchanalialar içinde sıkça zaman geçirdiğine inandırıyorlar. Hepimiz ilkin temiz olan idealleri çarpıtıp bozan Orta Çağ rahiplerinin içine düştüğü sefahati duymuşuzdur. Örneğin bkz. res.1.13, res.1.14.

Orta Çağ belgelerinin önyargısız incelenmesi, Orta Çağ Batı Avrupa Hristiyan kültünün bugün “Dionisius, Bacchus antik” kültü ile hemen hemen uyuştuğunu gösteriyor. N.A. Morozov, örneğin resmi fuhuşun evvela Batı Avrupa Orta Çağ Hristiyan ibadetinin ayrılmaz bir parçası olduğunu gösteren pek çok veri sağlamıştır. Bir başka örnek çağdaş Hindistan toprakları üzerinde bulunan bazı Orta Çağ Hindu mabedlerindeki sevgi kültüdür. Buna göre, bugün kabul edilen ve Bacchus Orta Çağ Hristiyan ritüellerinin açık izlerini ilkin sert Hristiyanlığın “bozulması” olarak yorumlayan resmi görüşün yanı sıra, aynı fenomene dair bir başka görüş olabilir. Orta Çağ’daki bütün bu belirli “antikçağ” izlerinin bugün tuhaf gelmesi Skaliger kronolojisi ile çelişmesindendir. Kronolojiyi değiştirip “antikçağ”ı Orta Çağ’a çekerek görünen çelişkileri hemen ortadan kaldırıyoruz.

Skaliger tarihinde Orta Çağ Bacchus Hristiyan ibadetinin pek çok izi korunmuştur. Mesela din tarihçilerinin bilgilerine göre, (bkz. [544]) Orta Çağ Batı Avrupa Hristiyanlarının dini ritüeline gece toplantıları, “agapalar”, sözde “aşk geceleri” dâhildi. Geç Orta Çağ ve çağdaş yorumcular bu “aşk geceleri”nin salt “dostça şarap içilmesi”ne ve “platonik sevginin gösterileri”ne adandığına inandırmaya ne kadar çalışsa da “agapa” kelimesinin orijinal anlamı başka bir şeyi yansıtıyor. N.A. Morozov’un vurguladığı gibi, “kardeşçe sevgi” için bir başka kelime, “philia” kullanılmıştı ve kullanılmaya devam ediliyor. “Agapa” kelimesi ise daima salt erotik aşk için kullanılır.

Bunun için “agapalar” büyük ihtimalle, bütün alem sıfatlarıyla Dionisius kültünün Orta Çağ Batı Avrupa Bachanalialar’ının sadece Hristiyan adıdır. Bugün “derin Eski Çağ’a” hamledilen. Skaliger kronolojisinin XIII-XV. yüzyıllara ait Orta Çağ Batı Avrupa Hristiyan kilisesinin tarihinden bize istisna olarak gösterdiği büyük ihtimalle kuraldı. Mesela “Roma Papalarının ve Piskoposlarının sefihliğine” dair çok sayıda kayıt, Bacchanalia kültlerinin Orta Çağ’da basbayağı yaygın olduğunu gösteriyor. Olasılıkla bu durum XII. yüzyıla ait orijinal ve daha sert olan Hristiyan ritüelinin çarpıtılmasının sonucuydu. Mesela hatırlatalım ki, pagan Bachanaliaları “antik” Titus Livius’un meşhur “Şehir Tarihi” eserinde betimlenmiştir. Keşfettiğimiz hanedan paralellikleri ise Titus Livius’un “antik Roma”sını tam da XI-XIII. yüzyıllar dönemi ve ağırlıklı olarak XIV-XVI. yüzyıllardaki Habsburg (Nov-Gorod’lular?), yani 1273-1600 senelerindeki Orda-Rus han-çarlarının dönemi ile uyuşturuyor. Bkz. “Sayılar Yalana Karşı”, bölüm 6, res.6.20, res.6.21, res.6.22, res.6.23, res.6.24, res.6.25, res.6.30, res.6.52, res.6.53.

Olasılıkla, zamanla Bacchus kültünü frenlemeye ihtiyaç duyulmuştur. N.A. Morozov, bu dinî Dionisius alemlerinin Batı kilisesindeki Hristiyan Bacchus uygulamalarının sonuçta Batı Avrupa ülkelerinde zührevi hastalıkların geniş şekilde yayılmasına yol açtığı varsayımını ileri sürmüştür [544], cilt 5. Bu varsayımın inandırıcılığını konuşmayacağız, çünkü bizim için bu önemli değildir. XV-XVI. yüzyıllarda Batı Avrupa kilisesinin Bacchus dini uygulamalarının olumsuz sosyal sonuçlarını frenlemek üzere XII. yüzyılın ilkel Hristiyanlığının eski, sofu, kısmen sert üslubuna dönmeyi hedeflemek zorunda kalmış olması olanak dışı değildir. Belki de bu hedef din reformunun önünü açan ana sebeplerden biriydi. Ruhanilerin bekarlığı ile ilgili sert kararlar da reforma dâhil olmak üzere. Daha sonra bu reform XII. yüzyıla, “geçmişe indirilmiştir” ve “Papa VII. Gregorios”a, yani yapılandırmamıza göre ancak XII. yüzyıldaki Andronikos-Mesih’in yansıması olan “Papa Hildebrand”a (Altın ile Yanan) hamledilmiştir. Bugün bildiğimiz “Hildebrand’ın biyografisi”nin bazı gerçeklerinin daha geç, XIV-XV. yüzyıllara ait olan dönemlerin içine denk düşmüş olduğu düşünülmelidir.

“Antik” Bacchus Dionisius kültünü, oluşup biriken olumsuz sosyal sonuçları (zührevi hastalıklar vb.) ileri sürüp ortadan kaldırmak kültün çekiciliğinden ötürü hiç de kolay bir iş değildi. Güya XI. yüzyılda gerçekleştirilen reform sırasında bu soruna çekilen muazzam dikkat tam olarak “Papa Hildebrand”a atfediliyor. Bugün, evlilik hayatını sürdürmeye devam eden bütün din adamlarının devrilmesi ile ilgili sert emirleri XI. yüzyıla - olasılıkla XV-XVI. yüzyıllardan – çekiyorlar. Bu karar, büyük bir fırtına koparmıştır, çünkü hemen hemen bütün Roma ruhanileri evliydiler. N.A. Morozov’un kaydettiği gibi, “Batı Avrupa’daki birçok tarihî gelişmenin gidişatını belirleyen bu trajik evlilik müdahalesinde insanoğlu varlığının doğal yanı, Matta İncili’nin dolaysız etkisiyle yenilmiş taraf, sert rahip çileciliği ise yenen taraf olmuştur; üstelik bekarlık kararnamesi olasılıkla zührevi hastalıkların o zamanın ruhanileri ve kiliseleri ziyaret edenler arasında yayılmasından kaynaklanıyordu, böyle bir yeniliği başka sebeple anlatıp haklı göstermek güçtür” [544], cilt 5. Uzun yıllar süren mücadeleyi gerektirmiş olsa da direniş bastırılmıştır.

Hristiyan alem kültünün frenlenmesi ihtiyacı engizisyonun kurulmasını ve Batı Avrupa’da engizisyonun yardımıyla XV-XVI. yüzyıllarda hem din hem de sosyete yaşamında bir sürü reformun yapılmasını doğurmuştur. Bacchus uygulamalarının başta Rus’ta olmak üzere Doğu Ortodoks kilisesinde hiç açık ve yaygın olmadığını kaydedelim. Bunun için Ortodoks kilisesinde engizisyon da bulunmamaktaydı. Batı Avrupa kilisesinin, Bacchus ibadetlerinin olumsuz sonuçlarının baskısı altında Dionisius alemlerini yasaklayıp kültün daha itidalli çağdaş biçimine geçmek zorunda kalmış olması olasıdır.

Ama N.A. Morozov Ortodoks kilisesini ısrarla ağırlıklı olarak Batı Latin kilisesinin varisi sıfatıyla görmüştür. Bu en ciddi hatalarından biridir. Ve şimdi hatasının sebebi açıktır. N.A. Morozov, hatalı bir şekilde, Batı kilisesinin Ortodoks kilisesinden, ayrıca Rus kilisesinden daha büyük olduğunu sanmıştır. Skaliger görüşüne göre Rus’taki Ortodoks kilisesi ancak X-XI. yüzyıllarda, N.A. Morozov’a göre ise Batı kilisesi güya IV-V. yüzyıllar civarında oluşmuştur.

Ancak şimdi, hem Batı kilisesi hem de Ortodoks kilisesinin, ayrıca Rus kilisesinin eş zamanlı olarak XII-XIII. yüzyıllarda oluştuğunu anlıyoruz. Bkz. “Sayılar Yalana Karşı”, bölüm 6 ve “Slavların Çarı”. Ortodoks ve Latin kiliseleri aynı kökten kaynaklanarak sonrasında farklı yoldan gelişmiştir. Ortodoks kilisesinin Batı’da kullanılan ismi –Orthodox, yani gerçek–tutucu, eski– olasılıkla Ortodoks uygulamalarının XII. yüzyıla ait orijinal, eski külte Latin Batı kilisesinden daha yakın olduğuna işaret ediyor.

Batı Avrupa’daki “şeytan derintileri”nin Meşhur Orta Çağ tasvirleri olasılıkla aynı kalan ancak Batı kilisesinin yeni reformcuları tarafından “şeytan işi” ilan edilen Hristiyan “agapa”larından söz ediyor, res.1.15. Orta Çağ Skaliger kronolojisinin bize anlattığına göre, agapaların-derintilerin özelliklerinden birinin azgın alem Bachanaliaları olduğunu hatırlatalım. Elbette, yeni Batı Avrupa “yenilik kilisesi”, mensuplarındaki eski, hem de çok taze Bacchus-Hristiyan geçmişindeki anıları boğmak için agapa-Bacchanalia-derintilerin sorumluluğunu “şeytan”ın üzerine atmıştır. İnsanların kendi geçmişi acımasızca kesilmişti, “başka dine”, ya da “şeytana” bile hamledilmişti. Ve “antikçağ” ismi altında derin geçmişe kaydırılmıştı. Res.1.16’da, Orta Çağ-“antik” Bachanalia’larının çok sayıdaki tasvirlerinden birini sunuyoruz. Bu, Dosso Dossi’nin meşhur “Baccanale” tablosudur. Sonra res.1.17’de, Bacchus Dionisius bayramı görüntülü “antik” zarif lahitin rölyefi vardır. Res.1.18’de, Pieter Paul Rubens’in yaklaşık 1615 senesinde yarattığı meşhur “Bacchanal” tablosu gösterilmektedir. Ayrıca bkz. res.1.18a.

Olasılıkla Bacchus Hristiyan kültü, Batı Avrupa’da uzun süredir ayakta duruyordu. Mesela, Champfleury’nin nadir bulunan kitabı “Orta Çağ’da Karikatür Tarihi”nden bazı bölümleri sunalım [1064]. Genellikle karikatür, gerçek hatlara özel bir dikkat çekmek için bu hatları mübalağa ederek kullanır.

Champfleury şunu yazmıştır: “Orta Çağ’da ve Rönesans döneminde büyük kilise bayramlarında katedral ve manastırlarda garip (bize Orta Çağ hakkında aşılanan görüş açısından garip olan) eğlenceler yer alırdı. Ayrıca Paskalya ve Noel bayramlarında neşeli danslara ve şarkılara yalnız alt rütbeli ruhaniler değil, en yüksek kilise rütbelileri de katılırlar. Erkekler manastırlarının rahipleri komşu kadınlar manastırlarının rahibeleri ile dans ederken piskoposlar da şenliğe katılıyordu” [1064], s.53. [544]’ten alıntılanmıştır, cilt 5.

Sonra Champhleury, Paris Ulusal Kütüphanesi’nde 166 Nolu eser olarak bulunan XIV. yüzyıla ait Kutsal Kitap’tan (vurgulayalım! - Kutsal Kitap’tan), rahiplerin “âşık”ları ile akşam yemeği tasvirini en mütevazı örnek sıfatıyla karikatür (!) olarak sunarak gösteriyor. Res.1.19’da sol alttaki tasvire bakınız [1064]. Ama nasıl bu karikatür - gerçekten bu bir karikatür ise – Kutsal Kitap’a düşmüştü? Kutsal metinler espri veya alay için uygun bir yer değildir, üstelik bu yayının diğer minyatürleri yazarının bir nüktedan olduğunu göstermiyor.

Minyatürde bir Bacchus sahnesi tasvir edilmektedir. Rahiplerin biri ön planda kendisini rahibe ile aşk oyunlarına veriyor. Arka planda aynı sahne ancak bu kez kitlesel katılım ile tekrarlanıyor. Başka benzer Orta Çağ tasvirleri res.1.19, res.1.20, res.1.21 ve res.1.22’de gösterilmektedir. Res.1.20’de Hindu tanrısı Şiva-Rudra’nın fallik sureti var.

Sonra res.1.23’te güya XIII. yüzyıla ait olan Fransız Kutsal Kitabı’ndan alınmış bir minyatür daha gösterilmektedir. Yorumcuların kaydettikleri gibi betimlenen, “yasak aşk: şeytanlar kadın ve erkek homoseksüelliğini teşvik ediyorlar” [643:2], s.166. Res.1.24’te güya ibret verici bir minyatür gösterilmektedir, “Bir genç geneleve giriyor” (Hollanda Saatli Kitabı’ndan).

Orta Çağ Hristiyan kültü için Hollanda “karikatürü”, mesela, S.G. Lozinskiy’in “Papalık Tarihi” kitabında bulunmaktadır, res.1.25. Kalabalık bir kilise cemiyeti papazın ardından kiliseye sevinçle ve hızla doluşuyor. Kilisenin önündeki meydanda eğlenen kalabalığın sefahati.

Orta Çağ vakayinamelerinde korunan bu tarz “karikatür”lerin sayısı gayet çoktur. Bu arada Papa II. Pius <<birçok erotik şiir ve son derece edep dışı (çağdaş görüşe göre – A.F.) olan “Chrysis” komedisinin>> yazarıydı [492], cilt 1, s.156. Kutsal Kitap’a dâhil edilip açık erotizmle işlenen, zamanımızın teologlarının güya bir “alegori” olarak kaçamak şekilde yorumladığı Süleyman’ın meşhur “Ezgiler Ezgisi”ni anımsamak da yeterlidir. Res.1.26’da <<“Ezgiler Ezgisi”ni içeren bir Alman vakayinemesinden sayfalar ve Kutsal Kitap’ın metninin lirik ve erotik yerleri üzerine yorumlar gösterilmektedir. XIII-XIV. yüzyıllara ait [vakayiname]>> [643:2], s.88.

Champhleury XIII-XV. yüzyıllara ait Batı Avrupa rahip hayatını çağdaş ahlaka ve bize alıştırılan dinî hayatın ve o zamanın “rahip ideali”nin görüşlerine uydurmaya çalışarak, bütün bu tarz resimlere Orta Çağ gerçekliğinin resimleri gibi değil, bu tarz davranışa karşı ikazlar gibi bakılması gerektiğini bize inandırmaya çalışıyor [1064]. Ancak bu pek tuhaftır, çünkü “ikaz” hayli cazip betimlenmiştir. Halkı, pekâlâ yapılan pornografik yayınların yayımlanmasına ve sefahate karşı kim ikaz edebilirdi? Olasılıkla böyle bir davranış ters tepki yaratacaktı. Ayrıca bunlar “ikaz” olsaydı, böyle bir uygulamanın nahoş sonuçlarının gösterilmesi beklenirdi. Ama bunun gibi bir şey bulunmamaktadır!

Kutsal Kitap’takiler dâhil olmak üzere bu tarz resimler tek bir halde mümkündür. Eğer bunlar Orta Çağ rahiplerinin mutat yaşam tarzını anlatıyorsa, herkesin olağan kabul ettiği bir olgu ise. Eğer ressam bunu yeni ideolojide teşvik görmeyen âdetleri kınamak amacıyla yapsaydı, o halde bu eğlentiyi iğrenç bir biçimde gösterecekti, günah işleyenleri cehenneme sokan şeytanlarla, hastalıkların çirkin sonuçlarıyla vs. Bunun yerine bazı Orta Çağ Kutsal Kitapları, Bachanalia’ları, dansları, hem de tipik “antik gerçekleştirilişleriyle” gösteren resimlerle donanmıştır. Bölümlerin başlangıçları, bugün “hayli eski” vs. sanılan “antik” amurlardan, fark edilmeyen küçük meleklerin çıktığı üzüm salkımlarıyla sarılmıştır. Burada Batı Avrupa müzelerinde, Moskova Planetaryumu’nda, Rusya Devlet Kütüphanesi Nadir Kitap Müzesi’nde saklanan eski Kutsal Kitaplarla bizzat tanışmamıza atıfta bulunuyoruz.

Champhleury’nin söylediği gibi artık VII. yüzyılda, yani Hristiyanlığın oluşmasından 700 sene sonra Chalon-sur-Salon’daki Konsey, kadınların kiliselerde edep dışı şarkılar söylemesini yasaklıyor [1064]. Skaliger kronolojisinde bu tarih VII. yüzyıl olarak verilmiştir, bizim sonuçlarımıza göre ise bütün bunlar aşağı yukarı XV-XVI. yüzyıllarda olup bitiyor ki, Batı’daki engizisyonun oluşum devri ile tam olarak uyuşuyor. Tourlu Gregorius, o çağlarda din temelinde olup biten “deli bayramları”, “masumların bayramları”, “eşek bayramları” ile ilgili olarak Poitiers’teki ruhban maskeli balolara karşı çıkıyor.

Champhleury şunu yazmıştır: << Ancak (güya – A.F.) 1212 senesinde Paris Konseyi, rahibelerin “deli bayramları”nı tertiplemesini şu biçimde yasakladı: “Fallus’un tapınılıp sevildiği delice bayramlardan kaçınılmalıdır ve bunu da daha sert olarak rahipler ile rahibeler için yasaklıyoruz”>> [1064], s.57, [544]’ten alınmıştır, cilt 5, s.658. Anlaşıldığı gibi yasaklama pek işe yaramamıştır, çünkü daha sonra da, güya 1245 senesinde yenilik piskoposu Odon, Ruan manastırlarını ziyaret ettikten sonra, rahibelerin kendilerini yığınsal boyutlarda edep dışı hazlara verdiğini bildirmiştir [1064], s.57, [544]’ten alınmıştır, cilt 5, s.658.

“Masumlar”ın bayramları tapınak “deli bayramları”na (yani olasılıkla adı festi phallorum’dan değiştirilen festi follorum’a) benziyordu. Her ikisi de olasılıkla Hristiyan apagalarının ve Bachanalia’larının bir başka ismiydi. Champhleury’e göre Besancon’da yenilik kilisesi onu yasaklamadan önce (güya) 1284-1559 seneleri arasında yaşamaya devam etmiştir. Kral VII. Charles Troyes Katedrali’nde 1430 senesinde tekrar bu dinî “deli bayramları”nı yasaklıyor [1064], с.58, [544]’ten alınmıştır, cilt 5. Batı Avrupa kilisesinin geç Orta Çağ’a kadar XIII-XV. yüzyıllara ait derince kökleşmiş Bacchus-Hristiyan kültünü ne kadar çaba göstererek ortadan kaldırdığı bundan belli oluyuor.

Champhleury şöyle yazmıştır: “Aklı karıştıran edep dışı bezemelerinin sırrını keşfetmeye çalışarak eski katedralleri incelerken, kendi açıklamalarımın hepsi bana, benim için yabancı olan bir dilde yazılan kitabın yorumları gibi gelmiştir... Örneğin, Bourges Orta Çağ katedralinin yer altı salonundaki sütunun gölgesine yerleştirilen tuhaf heykelden ne anlamalıdır?” [1064], [544]’ten alınmıştır, cilt 5, s.661. Bkz. res.1.19.

Bu heykel, sütundan erotik bir pozla çıkan, titiz ve ifadeli bir şekilde oyulmuş insan kaba etidir. Bu mabette sürekli faaliyet gösteren rahipler ve cemiyet, bu heykelin geçen günlerin kalıntısı ve turistlere gösterilecek bir nesne olarak korunmaya başlamasından önce böyle bir heykele nasıl katlanabildiler?

Ya da mesela, güya 1100 senesine ait olan ve bugün İspanyol katedrali Santiago de Compostela’nın müzesinde saklanan taş yontu, res.1.27, res.1.28. Duruşu pek açık olan çıplak kadını görüyoruz. Müze levhasının bildirdiğine göre, yontu önceleri tam da bu katedralde bulunuyordu. Daha sonra katedralin tadilatı sırasında sökülüp müzeye yerleştirilmiştir.

Res.1.29’da Stradford-upon-Avon’daki kilisenin korosunda bulunan bir oymalı koltuk arkalığı gösterilmektedir, güya XV. yüzyıl. Geyiğe binen bir çıplak kadın betimlenmiştir. Bunun “Şehvet’in alegorisi” olduğunu kaydediyorlar. [643:2], s.212. Res.1.30’da rahibe poposunu gösteren maymunu görüyoruz (güya 1323 senesine ait olan Missale’deki resim). Res.1.31’de Samore’deki katedralde oturum rölyefi var. Ayı, çıplak popolu adamı kovalıyor.

Meşhur Cenevre St. Pierre Katedrali’ndeki ruhaniler ve şarkıcılar için ahşap koltuk arkalıklarında şunlar tasvir edilmektedir. Eski Hristiyan katedralinde kült yapısının şaşılası dekorlarının 2013 senesinde çektiğimiz fotoğraflarından bazılarını verelim. Karşımızda mesela böcek-kene biçimindeki bir haşere, res.1.31-1; yumaklanan yılan, res.1.31-2; sonra kerevit, res.1.31-3; tuhaf duruşlu, sanki helaya ilişen adam, res.1.31-4; sonra bir canavar, res.1.31-5; kurbağa ya da kara kurbağası, res.1.31-6. Ve böyle. Aslında çağdaş tarih uzmanları bu tapınağın sütunlarının taş başlığının dekorunu anlatırken “alegorik ya da canavar biçiminde hayvanlar, cüceler, şeytan, aptallar ve satirler” diye şaşıp kalıyor [1101:0], s.41.

Geçmiş hakkındaki çağdaş anlayış uyarınca Orta Çağ Batı Avrupa sakinlerinin alçakgönüllü dua edip dindar düşüncelere kendilerini verdiği bir Hıristiyan mabedi için pek garip görüntüler, değil mi? Yani o halde buradaki eski kült, bugün bildiğimiz şeklinden tümüyle farklıydı. Bu arada buna benzer hiçbir şey Ortodoks kiliselerinde betimlenmemiştir. Neyin daha iyi, neyin daha kötü olduğu söz konusu değildir. Mesele şudur ki, Orta Çağ Batı Avrupa Hristiyanlığı çok daha ölçülü olan Rus-Orda Hristiyanlığı’ndan hayli farklıydı. Bu farklılıkları bilip gerçek tarihin yeniden yapılandırılması sürecinde göz önünde bulundurmak gerekir.

Elbette eski Batı Avrupa tapınaklarında sakin, ölçülü görüntüler de bulunmaktadır. Kayda değer olan şudur ki, bunlar çoğunlukla Rus-Orda görüntülerini andırıyor. Mesela, İsviçre’nin Lozan şehri Saint Francois Kilisesi’ndeki korolardan iki ahşap heykel, res.1.31-7, res.1.31-8, res.1.31-9. Bir denizkızı ve bir deniz erkeği görüyoruz. Vurguladığımız gibi, deniz insanlarının tasvirlerine eski Rus tapınaklarının dekorlarında ve genellikle Rus kültüründe rastlanıyor. Bunlarda, Batı ve Doğu geleneklerinin daha sonraki dönemlerde Avrupa’daki XVII-XVIII. yüzyıllarda tertiplenen isyan reformları sonucu olarak yitirilen eski kudreti kendini gösteriyor.

Bugün “edep dışı” sayılan Batı Avrupa mabet görüntülerine dönelim.

Bütün bu tarz heykelleri ve görüntüleri –ki epey sayıda korunmuştur– kutsal binalarda çizilmiş ya da taş üzerine yontulmuş bu binalarda hizmet gösterenlerin “karikatür”ü olarak anlatmaya yönelik çabalar ciddi değildir. Champhleury şöyle devam ediyor: “Bu tarz olasılık dışı olan bir şaka ile bu görüntünün yaratıldığı dinî yer arasındaki ilişkiyi seçecek paradoksal tahayyül var mıdır? Böyle detayları yaratan sanatçının elini durdurmamak için nasıl güçlü bir tesir gerekiyordu?... Bazı eski Hristiyan mabetlerinin duvarlarında ibadetlerde kullanılan nesneler arasında teşhir için ... sergilenen insan cinsiyet organlarının görüntülerini şaşkınlıkla buluyoruz. Böyle pornografik heykeller sanki antik simgeciliğin yankısı gibi taşçılarca şaşırtıcı bir masumiyet ile yontulmuştur... Bu ... Orta Fransa’daki katedrallerin (Bachanalia’ların olup bittiği – A.F.) karanlık salonlarında yer alan Eski Çağ’ın fallik anıları Gironda’da da çok sayıda bulunmaktadır. Bordeaux’dan bilim adamı arkeolog Leo Drouyn bana şehrinin eski kiliselerinde teşhir için sergilenen, kendisinin de dosyalarının derinliğinde sakladığı edep dışı yontuların gülünç örneklerini gösterdi.” [1064], [544]’ten alınmıştır, cilt 5, s.661.

N.A. Morozov utangaçlığın fazlalığının bizi önemli bilimsel bilgiden mahrum ettiğini makul şekilde belirtmiştir. Bazı Orta Çağ mabetlerindeki cinsel organların tasvirlerini sükûtla geçiştiren Skaliger tarihçileri “klasik Eski Çağ’ın” anıtlarını Orta Çağ anıtları ile karşılaştırmak isteyecek birinin düşüncesinin üstüne örtü çekiyor. Fallos kültü üzerine ciddi kitaplar, adamakıllı resimler vasıtasıyla bu konuyu açıklığa kavuşturup Orta Çağ’da Hristiyan-Bacchus kültünü inkâr edenlerin dünya görüşünü açıklardı.

Büyük ihtimalle böyle görüntüler ve heykeller, kilise ile alay edilmesi demek değildir. Bunlar Alman birahanelerinin kapılarında bulunan bardaktaki köpüklü biranın görüntüsü gibi salt davetiye anlamı taşıyor. Elbette bütün bunlar yeni İncil Kilisesi’nin ve engizisyonun eski Batı Avrupa Hristiyan Bacchus kültüne karşı XV-XVI. yüzyıllardaki geniş kapsamlı baskılarına kadar bir anlam ifade ediyordu.

Hristiyan pornografik görüntüleriyle, mesela, “antik” Pompei’de kazılan “antik” pornografik görüntüler de dolaysız ve dar bir bağlılık içindedir. Yine yanlış anlayan “utangaçlık”, bilimsel topluluğun bu son derece enteresan malzemeler ile tanışmasını engelliyor. V. Klassovskiy, Pompei’deki kazılar hakkında şunu bildiriyor: “Eskilerin o kadar sevdiği sert erotik ya da edep dışı sahneleri gösteren tablolar, kilitli saklanıyor... Sehif kadınların evinde... BİRİ GECELEYİN EDEP DIŞI FRESKLERİ BIÇAKLA KAZIMIŞ... Son zamanda edep hakkındaki çağdaş anlayış ile uyuşmayan bütün Pompei tabloları ve heykelleri, sadece Bourbon müzesinin üst düzey görevlilerinden alınan özel izni kapıda verenlerin sokulduğu GİZLİ BÖLÜMDE saklanıyor. Bu izni yasal yoldan almak hayli güçtür” [389], s.75-76. Mamafih bugün antika nadiratından olan bu gizli odada [1278] saklanmış malların bazılarının gravürlü tasviri 1836 senesinde yayımlanmıştır. Burada vurgulayalım ki, Humphrey Davy’ye göre, “Pompei’de yaşayan ressamlar ve Rönesans döneminde yaşayan İtalyan ressamları AYNI BOYALARLA RESİM YAPARLARDI”. [389]’dan alınmıştır, s.70.

Pompei’de kapılarının üstüne taş falloslar monte edilmiş evler bulunmuştur. Bunlardan biri şimdi bir oteldir. Fallosun Hristiyan kültü ile alakası sadece Orta Çağ Batı Avrupa mabetlerinde gözlenmiyor. “Ierapolis’te granitten, korkunç boyutta, 180 kadem ve daha yüksek falloslar oyulmuştur; bunlar tapınağın eşiğine yerleştirilmiştir” [389], s.122. V Klassovskiy, safça, bu muazzam fallosların “dua edenlere ibret olsun diye” yerleştirildiğini sanmıştır (?) [389], s.122. Ama büyük ihtimalle bu bir sembol veya tabela gibi bir şeydi. Res.1.20’de Hindu tanrısı Şiva Lingamurti’nin benzer taş görüntüsüne bakınız. Bu, Şiva- Rudra’nın fallik görüntüsüdür.

Burada Pompei, Herculaneum ve Stabiae’yi yok eden Vezüv’ün püskürmesine dönmek yerinde olacaktır. XVI. ya da XVII. yüzyılda bile (1631 senesi) yıkılışlarının Eski Ahit’e Sodom ve Gomora’nın yıkılışı olarak yansıdığını söylemiştik. Hem de Kutsal Kitap’ta Sodom ve Gomora’nın yıkılışı, sakinlerine edep dışı seksüel davranış ve sefahatin karşılığı olan ceza olarak betimlenmiştir. Bugün kazılan Pompei’de neler görüyoruz? İtalya’ya gidip Pompei’nin sokaklarında geziniz. Çok sayıda genelev ve seksüel sahneleri gösteren edep dışı freskleri göreceksiniz. Olasılıkla şehrin bu kısmında XV-XVI. yüzyıllarda kitlesel alemler düzenleniyordu. Eski Ahit’i yazanlar daha ölçülü Hristiyanlar olarak bu sefahatten öfkelenmiştir ki, bu Sodom ve Gomora’nın yıkılışının değerlendirmesine yansımıştır.

Eğer edep dışı Orta Çağ tasvirleri, yalnızca, halkı Batı Avrupa mabetlerinde XVI. yüzyıla ve bazı yerlerde daha sonraki döneme kadar uygulanan Hristiyan şenliklerine davet eden levhalar ise, üzerindeki cadı, şeytan vb. görüntüler de nedir? Şeytanların günahkârları Cehennem’e götürdüğü daha sonraki örnekler elbette korkutma amacı taşıyor. Ama bir şeytanın gitar çaldığı, çıplak kadınların tekeler ve eşekler üstünde şehvet kriziyle sektiği örnekler ne anlama geliyor? Açık erotik tonla azgınca dans eden taş maymunlar ne anlam taşır? Mesela Magdeburg Katedrali’nin sütun başlıklarındaki taş yontular böyledir. Ya da mesela meşhur Notre Dame de Paris Kilisesi’nin ana kapısındaki takın üzerinde edep dışı görüntülerin bulunduğu barelyef: Çıplak kadınlar eşeklerle, tekelerle ve birbirleriyle sevişiyor; insan vücutlarının bir yumağı, kiliseye gelen erkek ve kadınları aşk egzersizleriyle eğlendiren şeytanlar.

Hindistan’daki olağanüstü geliştirilmiş kutsal erotik kültü tekrar hatırlatalım. Bazı Hindu mabetleri boydan boya ince erotik yontular ile kaplıdır. Ploermel’de kilisenin ana kapısında teşhir için sergilenen, genç bir kadının gece başlıklı kocasının burnunu çekerek sevinçle gülümsediği heykel ne anlama gelmektedir? Bkz. res.1.19, res.1.21, res.1.22. Orta Çağ Roma kilisesinin Hollanda “karikatürü” res.1.25’te de gösterilmektedir.

Bu ve birçok başka resim ve heykel gösteren Champhleury bütün bu sorulara net ve açık bir cevap vermiyor. Ancak mesela son heykelin anlamı tümüyle bellidir. “Böyle bir resim yersiz bir karikatür değil, evli kadınlar için gönül randevuları amacıyla yasallaştırılan evdeki (mabetteki – A.F.) pek yerli yerinde bir levhadır” [544], cilt 5, s.666.

[544]’te, cilt 5, XII-XVI. yüzyıllarda Batı Avrupa Hristiyan mabetlerinin hem geç Hristiyan edebiyatından bildiğimiz ibadet niteliklerini hem de Orta Çağ döneminde Batı Avrupa kilisesi ile sıkıca karışan genelev niteliklerini içinde birleştirmiş olduğuna dair kanıtlar sunulmaktadır. Böylece XII. yüzyılın haşin Hristiyanlığından Batı Avrupa’da Bacchus ve alemci Hristiyan kültü gelişmiştir. Genelev, kiliseden ayrıldıktan sonra (mesela Hindistan’ın bazı yerlerinde bu tür birlik XIX. yüzyılda bile söz konusuydu) çağdaş tarz yarı yasal bir kuruma dönüşmüştür. Yukarıda kaydedilen XII-XVI. yüzyıllara ait Hristiyan Orta Çağ mabetlerinin duvarlarının ve ana kapılarının üstlerindeki bütün görüntüler, bu mabetler dindar düşünceler (çağdaş anlam ve anlayışta) için bir yer değil, neşeli, güler yüzlü, hayatı seven “antik” tanrılar şerefine erotik tonla düzenlenen ve Komünyon tasının kendisinin âlemler için uygulandığı şenlik evleri olarak kalmaya devam ettiği sürece oluştu ve hayatını makul bir şekilde sürdürebildi.

Bugün Skaliger kronolojisine göre, hemen hemen bütün Orta Çağ Roma Hristiyan kiliselerinin güya “pagan tapınaklarının viranelerinin üzerine” inşa edilmiş olduğunu kaydetmek son derece ilginçtir. Üstelik “önceki antik anıtlar”, Hristiyan ancak güya “daha geç” tapınaklar ile nedense aynı amacı yerine getirmekle beraber aynı ismi bile taşıyordu [196]. Örneğin Az. Dionisius Kilisesi güya “antik pagan Dionisius tapınağı”nın yerinde kurulmuştur vb. Bizim açımızdan tablo açıktır. Burada aynı Skaliger kronolojisi efekti açıklığa kavuşuyor. Belirli sebeplerin baskısıyla kendi yakın geçmişini yanlış ilan eden Batı Avrupa Hristiyan kilisesi XV-XVI. yüzyıllardaki yeni reformlar dönemine geçip basbayağı kendi eski pagan-Bacchus tapınaklarının isimlerini değiştirerek eski Hristiyan-Bacchus tanrılarını yeni İncil azizleri ilan etmiştir. Bazen isimlerini de korumuştur. Çünkü kiliseyi ziyaret edenler bunlara alışmıştı.

Doğal bir soru ortaya çıkabilir. Eğer “antik” Bachanalia’lar XII-XVI. yüzyıllara ait olan Orta Çağ Batı Avrupa Hristiyan kültünün bir biçimi ise, bu kültün uygulanmasına karşı engizisyonun XV-XVI. yüzyıllarda koyduğu sert yasak “antik” Bacchus kültünün “antik” yasaklarına da yansımalıdır o zaman. Bu, böyle midir acaba? “Antik” Bachanalia’ları yasaklayan “antik” belgeler var mıdır? Evet, vardır, hem de bazen bunlar XV-XVI. yüzyıllara ait sert Orta Çağ kararlarına neredeyse kelimesi kelimesine uymaktadır.

Tarihçiler “antikçağ” hakkında şunu bildiriyorlar: “ROMA’NIN BÜTÜN TABAKALARININ HAYAT VE TÖRELERİNE 186 senesinde (güya M.S. 186 senesinde – A.F.) SIZMAYA BAŞLAYAN Yunan-Asya AHLAK BOZULMASI tehdit edici bir şekilde belirdi, bu da BACCHUS’A GİZLİCE HİZMET EDİLMESİDİR...BU HİZMET BÜTÜN ROMA VE İTALYA BOYUNCA YAYILMAYI BAŞARDI” [304], cilt 1, s.362. Yaklaşık

1053 ya da 1153 senelik yukarıya Roma kronoloji oynamasını göz önünde bulundurarak Skaliger M.S. 186 senesinin, gerçekte yaklaşık M.S. 1239 ya da M.S. 1339 senesi olduğunu çıkarıyoruz, çünkü 186 + 1153 =1339. Demek ki, geniş “antik” Bachanalia yayılması M.S. XIII-XIV. yüzyıllara denk düşüyor. Bu durum XII-XVI. yüzyıllarda Orta Çağ alem kültünün yayılması ile ilgili yukarıda sayılan verilere iyi uyuyor. Eğer burada iki kronolojik oynamanın 1053 + 330 = 1383 senelik toplamı belirdi ise, kaydedilen “antik” olaylar, aşağı yukarı XVI. yüzyılın ortasında olup bitmiştir, böyle bir durum yapılandırmamıza daha da iyi uyuyor.

“Antikçağ”dan sonra neler gelip geçmiştir? “İktidar, yoğun bir tahkikat başlatmıştır, bütün İtalya üzerinde bu kültün yedi bin kişi tarafından benimsenmiş olduğu açığa çıkmıştır. BİRÇOK KİŞİ YAKALANIP HIZLI VE SERT BİR ŞEKİLDE, İDAM EDİLEREK ÖLDÜRÜLMÜŞTÜ... Cinai külte katılan birçok kadın, akrabalarının ellerine infaz için teslim edilmiştir, yakınlarının hiçbiri idam hükmünü yerine getirmeye kalkmazsa cellatın eline teslim ediliyordu.

Bu zamanlardan kalma kıymetli bir yapıt bize Senato’nun önemli bir hükümet kararını orijinal biçiminde aktarıyor. ROMA SENATOSU, BU KARAR ARACILIĞIYLA BİRLEŞİK ROMA DEVLETİNİN TOPRAKLARI ÜZERİNDE BACCHUS KÜLTÜNÜN HER BİÇİMİNİ SERTÇE, İDAM CEZASI TEHDİDİYLE YASAKLAMIŞTIR... Bachanalia’ları yasaklayan ve bakır levha üzerine çizilen Senato kararı bütün eyaletlere gönderilip herkesin öğrenmesi için görülür yerlerde asılı tutulmuştur. Benzer levhalardan biri 1640 senesinde pek tenha bir yerde, eski Brutti ülkesinde bulunmuştur” [304], cilt 1, s.362-363.

Bu “antik” belgeyi res.1.32’de sunuyoruz. Yapılandırmamıza göre, bu “antik” karar Orta Çağ Bachanalia’ları için XV-XVI. yüzyıllara ait imparatorluk yasaklarından biri idi. 1640 senesinde bulunmuştur. Tam Skaliger kronolojisinin hazırlanma döneminde. Hemen “antik” ilan edilip derin geçmişe gönderilmiştir.