Anatoliy T. Fomenko
ANTİKÇAĞ ORTA ÇAĞ'DIR

Suretlerin tespit edilme yöntemleri. “Eski” ve Orta Çağ hanedanlarının özdeşleşmesi.
M.S. XIII. yüzyıldaki Truva Savaşı. Yunan-Roma tarihinde kronolojik oynamalar. XII. yüzyıldaki İncil olaylarının XI. yüzyılın tarihine yansıması.

BÖLÜM 1.
ORTA ÇAĞ TARİHİNDEKİ “KARANLIK ÇAĞ” HAKKINDA

7. “ESKİ” MISIR VE ORTA ÇAĞ

7.1. Demotik Metinlerin Tarihlenmelerinin Tuhaf Grafiği

Mısır’ın tarihini daha detaylı olarak “Krallığın Parlak Çağı” kitabında, bölüm 4-8, anlatıyoruz. Burada ise kısa giriş düşünceleriyle yetineceğiz.

“Sayılar Yalana Karşı” kitabında, bölüm 1, kaydettiğimiz gibi, Mısır’ın Skaliger kronolojisi büyük boşluklarla doludur ve birbiriyle zayıf bağları olan ya da tümüyle bağımsız olan ayrı parçaların karışımından oluşmaktadır. [1069] araştırmasında 1966 senesi için “eski” Mısır’ın BÜTÜN TARİHLENMİŞ DEMOTİK METİNLERİNİN TAM LİSTESİ sunulmaktadır. Elbette, tarihlenmesi bilinmeyen ya da henüz tespit edilmeyen Mısır metinleri bulunmaktadır. Biz onları burada konuşmayacağız ve [1069]’da tasvir edilen metinlere bakacağız. Bu metinlerin Skaliger zaman ekseninde nasıl yerleştiğine bakmak enteresandır. Bu belgelerin miktarının yıllık dağılımını görsel olarak gösteren grafiği kurduk, res.1.105. Oluşan grafik çok ilginçtir.

Birincisi, TARİHLENMİŞ DEMOTİK METİNLERİN ÇOĞUNUN güya M.Ö. I. yüzyıldan M.S. III. yüzyıla kadar olan süreyi kapsayan İKİNCİ ROMA İMPARATORLUĞU DÖNEMİNDE ODAKLANMIŞ OLDUĞU ortadadır. Önemli olan şudur ki, GRAFİĞİN BOŞLUKLARI Skaliger kronolojisine göre İKİNCİ ROMA İMPARATORLUĞU’NUN KRONOLOJİK ÇERÇEVESİNE TIPATIP UYUYOR. Demotik belgeler İkinci Roma İmparatorluğu’ndan önce tekrar meydana çıkıyor, ancak bu İmparatorluk’tan güya M.Ö. I. yüzyılın tam ortasına düşen tuhaf bir boşluk ile ayrılıyor.

İkincisi, res.1.105’teki grafik Üçüncü Roma İmparatorluğu dönemine TARİHLENMİŞ DEMOTİK BELGELERİN HEMEN HEMEN HİÇ VAR OLMADIĞINI belirgin bir şekilde gösteriyor.

Böylelikle, Avrupa tarihinde olduğu gibi, “eski” Mısır’ın Demotik metinlerinin Skaliger kronolojisinde de aralarında zayıf bir etkileşim olan birkaç grup belge keşfedilmektedir. BU GRUPLAR BİRBİRLERİNDEN, SINIRLARI TUHAF BİR ŞEKİLDE BAMBAŞKA İSTATİSTİKÎ YÖNTEMLER VASITASIYLA BULDUĞUMUZ HANEDAN SURETLERİNİN KESİŞME NOKTALARINA DÜŞEN BOŞLUKLAR İLE AYRILMIŞTIR, bkz. “Sayılar Yalana Karşı”, bölüm 5. Dolayısıyla, Avrupa kronolojisinin kıvrılması otomatik olarak ilgili “eski” Mısır kronolojisinin kısalmasını da doğuruyor, bkz. KKH.

7.2. “Eski” Mısır Tarihinde Tuhaf Periyodik “Yeniden Doğuşlar”

“Sayılar Yalana Karşı” kitabında, bölüm 1, Mısır kronolojisinin en genç tarihsel bilimlerden biri olduğunu kaydettik. Mısır kronolojisi zaten oluşmuş olan Skaliger Roma ve Yunanistan tarihi üzerinde kurulmuştur ve bu nedenle tümüyle bunlara bağımlıdır. Mısır kronolojisini yaratmaya başlayan ilk ejiptologlar varsayımlarını denetleyecek nesnel ölçütlere sahip değildiler. Bu durum Mısır ile ilgili “çeşitli kronolojiler” arasında en azından İKİ-ÜÇ BİN SENELİK ayrılıklara yol açmıştır.

Günümüze ulaşan birkaç hanedan listesinde bazı firavunlar için iktidar süreleri belirtilmektedir. Ancak firavunlar çoğunlukla farklı şekilde adlandırılmakta ve bu sayılar listeden listeye köklü şekilde değişmektedir.

Örnek olarak [544]’te kaydedildiğine göre, Ammen-Emes için Eusevius’a göre (ikinci seçenek) 26 sene ve Afrikan’a göre 5 sene kaydedilmiştir. Kaydedilen iktidar süreleri arasındaki fark 5 kattır.

Ammen-Ophis için Eusevius’a göre (seçeneklerin ikisinde de) 40 sene, Afrikan’a göre 20 sene ve Ofis’e göre yalnız 8 sene kaydedilmiştir. Ve benzeri.

Bu veriler açıkça çarpıtılmış olmasına karşın, belirli akıl yürütmeler için temel alınabilir ve XIX. yüzyılda yaşayan ejiptologların bu sayıları kronolojik amaçlarla kullanmaya çalışması şaşırtıcı değildir. Ancak onlar, yukarıda gördüğümüz kadarıyla, BİRKAÇ BİN SENELİK ayrılıklar çıkarmıştır. “Uzun Skaliger tarihi” düşüncesi şöyle dursun.

Üstelik Mısır hanedanlarının çoğunluğunda firavunların iktidar süreleri HİÇ BİLİNMEMEKTEDİR [99], s.725-730. Brugsch’a göre bütün altıncı hanedan böyledir mesela. Altıncı hanedanın firavunlarının çoğu hakkında hiçbir bilgi bulunmamaktadır. Bu sebeple, meşhur ejiptolog G. Brugsch’un iç karartıcı bir neşeyle bu hanedanın her firavununa, her bir yüzyıl için nedense üçer firavun sayarak, 33,3 sene hamlettiğini gözlemlemek tuhaftır. Brugsch’un altıncı hanedana dair “tarihlemeleri” aşağıdadır:

Uskara M.Ö. 3300 senesinden itibaren hüküm sürmüştür,

Teta - M.Ö. 3266 senesinden,

Merira Pepi - M.Ö. 3233 senesinden,

Merenra - M.Ö. 3200 senesinden,

Nopherkara - M.Ö. 3166 senesinden,

Merenra Tsaremsaph - M.Ö. 3133 senesinden itibaren hüküm sürmüştür. Bkz. [99], s.725.

Bunun dışında, Brugsch tam olarak bu yolla –yani 00, 33 ve 66 ile biten sayılara göre– BİRİNCİDEN YİRMİ DÖRDÜNCÜYE KADAR BÜTÜN HANEDANLARI “tarihlemiştir”. Ve (otuz hanedandan!) sadece son yedi hanedanın firavunları kendisi tarafından “kesin olmayan bir şekilde” tarihlenmiştir [99], s.725-730.

Bu “tarihleme yöntemi” o kadar tuhaftır ki, bugün onu konuşmak bile rahatsızlık vericidir. Ama bu yöntem daha geç zamanlara ait küçük modifikasyonlarla MISIR KRONOLOJİSİNİN BUGÜN KABUL EDİLEN VERSİYONUNUN TEMELİNDE BULUNMAKTADIR. O zamanlardan itibaren Brugsch’un tarihleri değişmez kalmıştır. Bkz. [1447], s.254.

Mısır’ın hanedan tarihi hiç de aralıksız değildir. İçinde büyük boşluklar var, bazen de bunlar hanedanlık boşluklarıdır [99], [544], cilt 6. Aynı zamanda, Mısır’ın Skaliger tarihini araştıranlar “eski” Mısır tarihinin tuhaf bir periyodisiteye sahip olduğunu fark etmişlerdi. Avrupa’nın Skaliger tarihinde olduğu gibi, Mısır’ın Skaliger tarihinde de tuhaf “yeniden doğuşlar” bulunmaktadır. Bu “sinüsoidal efekt”i zaten iyi biliyoruz. Burada karşılaştığımız, aynı Orta Çağ gerçeğinin derin geçmişe indirilen hayalet yansımalarıdır.

Chantepie de la Saussaye mesela şunları yazmıştır: “Eğer biz şimdi Mısır tarihinin daha geç zamanlarına bakarsak Sais kültürünün piramitler devrinin kültürüne TIPATIP BENZEDİĞİNİ şaşkınlıkla farkederiz. HEMEN HEMEN ÜÇ BİN SENE ÖNCE (! –A.F.) KULLANILAN METİNLER TEKRAR KULLANILIR HALE GELİYOR. MEZARLARI TEKRAR ESKİSİ GİBİ BEZİYORLAR” [966], s.108.

G. Brugsch, aşağıdakileri kaydetmiştir: “Mariyett-Bey’in doğru şekilde belirttiğine göre, onikinci ve özellikle onbirinci hanedanın çağdaş insanlarının isimleri onsekizinci hanedanın anıtlarında AYNI BİÇİMLERDE GERİ DÖNÜYOR, Mısır’ın tarihinin bu iki döneminde üzerinde AYNI BEZEMELER OLAN AYNI LAHİTLER ortaya çıkıyor. Burada karşımıza, elimizde çözümü için gerekli araçlar bulunmayan tarihsel bir mesele çıkıyor” [99], s.99.

Ejiptologlar Mısır tapınaklarının duvarları üzerinde, Skaliger tarihince birbirlerinden BİNLERCE SENE ile ayrılmış olan firavunlar ve krallara dair yazılar buluyorlar. Bu tuhaf komşuluğu en azından bir şekilde anlatabilmek için şu gülünç açıklamayı uydurmuşlar:

“Ptolemaios hanedanının emri üzerine yeniden kurulmuş olan ve Romalılar tarafından bezenmiş olan tapınaklar hemen hemen istisnasız olarak çok eski mabedlerin yerlerinde inşa ediliyordu, üstelik ESKİ TAPINAĞIN DUVARLARINDA BULUNMUŞ OLAN ESKİ YAZILAR YENİ TAPINAKLARA, kutsal yere derin saygı temel alınarak – Brugsch’un tahmin ettiği gibi - SERT BİR HASSASİYETLE GEÇİRİLİYORDU” [99], s.145.

İnanılır tarihte YENİ YAPILARIN duvarlarının üzerinde ESKİ, ARTIK ANLAŞILMAYAN YAZILARIN KELİMESİ KELİMESİNE KOPYALANMASININ tuhaf pratiği bulunmamaktadır. “Eski” Mısır’da da bu saçmalığa gerek olmadığını düşünmekte fayda vardır.

Bu tarz periyodisiteler-“yeniden doğuşlar” ejiptologlar arasında resmi ve sağlam bir isim edinmiştir, bu isim restorasyondur. İşte mesela ondokuzuncu hanedanın ardından bir restorasyonun başladığı ileri sürülmektedir. “Mısır TEKRAR eski piramit inşa dönemine DÖNÜYOR... Piramit devrini özenmeye layık bir devir olarak kabul etmeye başlamıştır. ESKİ DİNÎ METİNLER, ANCAK YARISI ANLAŞILIR OLDUĞU HALDE TEKRAR HAYATA GEÇİRİLİYOR. 4. hanedanın krallarının cenaze törenleri TEKRAR KULLANILMAYA BAŞLIYOR, piramitleri restore ediliyor. Kralların İKİ BİN SENEDEN FAZLA UNUTULMUŞ OLARAK KALAN eski unvanları TEKRAR KULLANILIR OLUYOR. Sanatlar Eski Krallığın sağlam gerçekçi tarzına dönüyorlar” [966], s.166.

Elbette Skaliger tarihi eski törelerin bu çok tuhaf “kitlesel geri dönüşleri”ni bir şekilde anlatmaya mecburdur. Bunların yanlış kronolojinin ürünleri olduğunu anlamaksızın. O zaman düşünüp taşındıktan sonra ileri sürülen “açıklama” güya Mısırlıların İSTİSNAİ TUTUCULUĞUdur. Şöyle yazıyorlar: “Sais restorasyonu Mısır kültürünün en parlak anlarından biri olarak MISIR ULUSAL RUHUNUN TUTUCULUĞUNUN en iyi örneğidir” [966], s.166.

B.A. Turayev’in “restorasyonlar” hakkında söyleyecekleri var: “Resmî metinleri BİRÇOK KİŞİNİN ANLAMADIĞI ARKAİK BİR DİL İLE denetleyip düzeltmeye çalışıyorlar... UNUTULMUŞ RÜTBE VE GÖREVLER YENİDEN KURULUYOR; o zamana dair yazılar, hatta özel yazılar ilk bakışta Eski Krallığın eserleri olarak kabul edilebilir (! – A.F.)... Bu doğrultuda, bu devir için lahitlerin duvarlarında Eski Krallıktan tanıdığımız tarla çalışmaları, köy sahneleri vb. tasvirleri çok tipiktir” [853], cilt 2, s.102-103. Ve bütün bunlar İKİ BİN SENE SONRA olmaktadır!

Bugün arkadaşlarınızla M.Ö. İLK YÜZYILA AİT dille yazışmanızın tavsiye edildiğini düşününüz. Bunu yapabileceğiniz şüphelidir. Çok isteseniz de.

Yeni Kronoloji bu tarz saçma “açıklamalar” uydurmaya duyulan ihtiyacı ortadan kaldırmaktadır. Bu boyutlarda hiçbir “yeniden doğuş” yaşanmamıştır, bkz. KKH.

N.A. Morozov, [544]’te, cilt 6, firavun Mısır’ının bütün otuz hanedanını tutarlı bir biçimde incelemiştir. Bugün IV. yüzyıldan daha erken devirlere hamledilen hemen hemen bütün hanedanların birkaç Orta Çağ hanedanının hayalet yansımaları olduğu sonucunu çıkarmıştır.

Burada onun düşüncelerini kaydetmeyeceğiz. Mesele şudur ki, onun sonuçlarını değil, bizim matematiksel-istatistiksel araştırmalarımızı temel alıyoruz. Bu yöntemler N.A. Morozov’un gerçekte sonuca ulaşmadığını ve bu işi tamamlamaktan uzak kaldığını göstermiştir. Morozov, Mısır’ın tarihinin IV. yüzyıldan sonrasının kontrol edilmeye ihtiyacı olmadığına karar verip çok erken bir şekilde IV. yüzyılda durmuştur.

Anlaşılacağı gibi durum hiç de öyle değildir. Olasılıkla, MİLATTAN SONRA ONUNCU-ONİKİNCİ YÜZYILDAN DAHA ERKEN DEVİRLERE AİT OLAN BÜTÜN MISIR TARİHİ; “Skaliger “ders kitabında” M.S. XIII-XVII. yüzyıllardaki Mısır tarihi ve M.S. XIV-XVI. yüzyıllardaki Büyük = “Moğol” İmparatorluğu’nun hayalet suretlerinden oluşturulmuştur. Bkz. “Krallığın Parlak Çağı”, bölümler 4-8. Bunun dışında Kutsal Kitap’ta tarif edilen “Mısır ülkesi”nin çağdaş Mısır toprakları ile hemen hemen hiç alakasının olmadığı ortaya çıkmıştır. Kutsal Kitap’ta betimlenen Mısır olayları bambaşka bir yerde olup bitmiştir. Ayrıca bkz. “Kutsal Kitap Rusu”, bölüm 4.

7.3. “Antik” Hititler Ve Orta Çağ Gotları

“Eski Çağ’daki Hititler”in, Profesör Archibald Sayce’ın Kutsal Kitap’ı temel alarak “Eski Çağ Hitit milleti”nin var olduğunu söylediği dersi verdiği 1880 senesinde keşfedilmiş olduğu yaygın şekilde biliniyor [291], s.21. Sayce “Hititlerin Mucidi” unvanı ile ödüllendirilmiştir [291]. Archibald Sayce ve William Wright Kutsal Kitap’ı inceleyerek, “Hititler”in Kutsal Kitap’ta betimlenen vaat edilmiş toprakların kuzey bitişiğinde yaşadığını öğrenmiştir. Skaliger tarihi ile yetişen ve bu yüzden Kutsal Kitap’ta betimlenen vaat edilmiş

toprakların çağdaş Filistin olduğunu sanan Wright ve Sayce “eski Hititler”i Filistin’in kuzeyine, Anadolu’ya yerleştirmiştir. Ama şimdi anladığımız gibi, Kutsal Kitap “vaat edilmiş topraklar” ismi altında Akdeniz ve Güney Avrupa bölgesinin geniş topraklarını tarif etmiştir. Yukarıya ve ayrıca “Kutsal Kitap Rusu” kitabına, bölümler 4-5, bakınız. Ama o zaman “Hititler”in Güney Avrupa’nın kuzeyinde yaşamış olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. ORADA GOTLAR YAŞAMIŞTIR. Burada, “antik Hititler”in Orta Çağ GOTLARINI kaplamasına şahit oluyoruz.

Şimdi Wright ve Sayce’nin yaptığı hatanın kökenlerini görüyoruz. Hititlerin izlerini, o topraklarda Gotlar olarak iyi bilindikleri için zaten aranması gerekmeyen Avrupa’da değil, Skaliger tarihinin Kutsal Kitap’ta tarif edilen olayları hatalı olarak yerleştirdiği Asya’da arama çağrısında bulunmuşlardır. Sonradan “Hititlerin incelenmesi” sürecine, bilinen döşenmiş yoldan devam edilmiştir. Anadolu’ya arkeologlar revan olmuştur. Eskiden şehirlerin bulunduğu bazı yerler ve viraneler bulmuşlardır. Orada zaten bunlardan çok vardır. Yeteri kadar sebep olmadan bazılarını “o Hititler”e hamletmişlerdir. Skaliger coğrafyasının bir ciddi hatası daha böylece “arkeolojik olarak temellendirilmiştir”.