Anatoliy T. Fomenko
ANTİKÇAĞ ORTA ÇAĞ'DIR

Suretlerin tespit edilme yöntemleri. “Eski” ve Orta Çağ hanedanlarının özdeşleşmesi.
M.S. XIII. yüzyıldaki Truva Savaşı. Yunan-Roma tarihinde kronolojik oynamalar. XII. yüzyıldaki İncil olaylarının XI. yüzyılın tarihine yansıması.

BÖLÜM 4.
BATI KİLİSESİ’NDE “PAPA GREGORİUS HİLDEBRAND’IN” XI. YÜZYILDA UYGULADIĞI ÜNLÜ REFORM, XII. YÜZYILDA YAŞAYAN İMPARATOR ANDRONİKOS-MESİH’İN REFORMLARININ YANSIMASIDIR

5. GÜYA I. YÜZYILDAKİ BEYTÜLLAHİM (YA DA BETLEHEM) YILDIZI VE SÜPERNOVANIN 1150 YILINDAKİ (KRONOLOJİ UZMANLARININ DAHA SONRA 1054 YILINA TAŞIDIĞI) MEŞHUR PARLAMASI

Andronikos-İsa Mesih’in XII. yüzyılda yaşadığını gösteren yapılandırmamızı doğrulayan enteresan astronomik verilere bakalım. “Slavların Çarı” kitabımızda, süpernovanın bugün 1054 yılına atfedilen meşhur parlamasının gerçekte yüzyıl sonra, yaklaşık 1150 yılında ortaya çıktığını belirledik. İncillerde Beytüllahim yıldızı olarak tarif edilen parlama tam olarak bu parlama idi, res.4.23.

“Eski Çağlarda” yaşayan vakanüvislerin, yeni yıldızların ve süpernovaların parlamalarını kaydettikleri Skaliger tarihlerinin listesine bakalım. Liste M. Zamalettinov tarafından [978], [703]’ye göre oluşturulmuştur. Bu listenin, gerçekliğinden kuşku duyulmayan parlamaların tam listesi olduğunu vurgulayalım.

Güya M.Ö. 2296 yılı, güya M.Ö. 2241 yılı, güya M.S. 185 yılı, güya 393, 668, 902, 1006, 1054, 1184, 1230 yılları, daha sonra ise XVI. yüzyıldaki parlamalar geliyor, Kepler’in listesine bakınız. Burada, Tycho Brahe’nin kaydetmiş olduğu, “Tycho süpernovası” denilen 11 Kasım 1572 tarihli parlamayı vurgulayalım [395], s.124-125. Genellikle bu listeye ismi

aynı olan “Hristiyan süpernovası” veya İncillerde güya I. yüzyılda tarif edilmiş olan meşhur Betlehem Yıldızı da eklenmektedir. Bu yıldız İsa Mesih doğarken patlamıştı. Müneccimler, “Yahudiler'in Kralı olarak doğan çocuk nerede? Doğuda O'nun yıldızını gördük... Bunun üzerine Hirodes yıldızbilimcileri gizlice çağırıp onlardan yıldızın göründüğü anı tam olarak öğrendi... Doğuda görmüş oldukları yıldız onlara yol gösteriyordu... Yıldızı gördüklerinde olağanüstü bir sevinç duydular. (Matta 2:2, 2:7, 2:9-10). Res.4.24’te, Betlehem Yıldızının S. Lubenetskiy’nin kitabından alınmış olan Orta Çağ resmi gösterilmiştir [1257].

Mesela, meşhur gökbilimci İ. Kepler de Betlehem Yıldızı’nın izlerini bulmak amacıyla I. yüzyılın astronomik ortamının araştırılması ile uğraşmaktaydı. Kronoloji uzmanı Ludwig İdeler de “Müneccimlerin Yıldızını” incelemekteydi [426], s.128-129.

Şimdi bu konuya başka taraftan bakalım. Anladığımız kadarıyla, yeni yıldızların ve süpernovaların parlamalar listesinde tekrarlamaların olması mümkündür (hatta zorunludur). Gerçekte parlamaların sayısı yüksek değildi ama sonraları bazı vakayinameler suni olarak “geçmişe gönderildiğinde” bunların sayısı suni olarak çoğalmıştı. İkinci Roma İmparatorluğu’na ve X-XIII. yüzyıllardaki Roma İmparatorluğu’na ait olan yeni yıldızların tarihlerini karşılaştıralım Res.4.21’de “Canossa’da ortaya çıkan sahnenin” güya 1114 yılında yapılmış olan resmi gösterilmiştir. İmparator IV. Heinrich, Kontes Matilda'nın önünde diz çökmüştü. Res.4.22’de Canossa Kalesi’nin kalıntılarının çağdaş görünüşü gösterilmiştir. Aynı zamanda F. Preller’in, Canossa Kalesi’nin XIX. yüzyıla ait olan kalıntılarını gösteren resmi de meşhurdur [304:2], 2. cilt, s.168.

Orta Çağlar

X-XIII. yüzyıllardaki Roma İmparatorluğu

"Antik Çağ"

I-III. yüzyıllardaki İkinci Roma İmparatorluğu.

1. X-XIII. yüzyıllardaki Roma İmparatorluğu döneminde yeni yıldızların ve süpernovaların belgelerde kaydedilmiş olan parlamalarının tam listesi aşağıdadır:

1) 1006 yılındaki parlama

2) 1054 yılındaki parlama

3) 1184 yılındaki parlama

4) 1230 yılındaki parlama

1. I-III. yüzyıllardaki İkinci Roma İmparatorluğu’nda, yeni yıldızların ve süpernovaların belgelerde kaydedilmiş olan parlamalarının tam listesi aşağıdadır:

1) ?...........................

2) İncillerde tarif edilmiş olan M.S. 1 yılındaki parlama

3) ?...........................

4) 185 yılındaki meşhur parlama

Görmüş olduğumuz gibi, 1053 yıllık kronoloji oynaması, İkinci Roma İmparatorluğu ve güya X-XIII. yüzyıllardaki

Kutsal Roma İmparatorluğu’nda gelip geçen olayları birbirleri ile çakıştırıp onları özdeşleştirmektedir. Yıldızların tarihlerinin 1053 yıllık oynamadan sonra uyuşup uyuşmayacağını öğrenmek ilginçtir. Başka bir ifadeyle, İkinci Roma İmparatorluğu dönemindeki yıldız parlamaları X-XIII. yüzyıllardaki Roma İmparatorluğu dönemindeki yıldız parlamalarının hayalet yansımaları mıdır? Cevabın olumlu olduğu ortaya çıkmaktadır, res.4.25.

2. Güya 1054 yılındaki parlama.

2. Güya 1 yılındaki parlama.

Bu parlamaların tarihleri 1053 yıllık oynamadan sonra MÜKEMMEL (!) bir şekilde uyuşmaktadır.

3.Orta Çağlarda yaşayan vakanüvislerin söyledikleri gibi, 1054 yılındaki parlama “Doğu göğünde” görünüyordu. [703]’e göre alıntı.

4. 1230 yılındaki parlama.

3. İncillerde söylendiği gibi, 1 yılındaki parlama “Doğuda” görünüyordu (Matta 2:2, 2:9). Diğer sütundaki verilerle uyuşmaktadır.

4. 185 yılındaki parlama.

Bu parlamalar 1053 yıllık oynamadan sonra yalnızca 8 yıllık fark ile uyuşmaktadır.

5. 1230 yılındaki parlama 6 ay devam etmişti [703].

5. 185 yılındaki parlama 7 ay devam etmişti [703], [978].

Demek ki, İkinci Roma İmparatorluğu döneminde nitelikleri ile birlikte kaydedilmiş olan parlamaların tüm listesinin, 1053 yıllık oynamadan sonra X-XIII. yüzyıllardaki Roma İmparatorluğu’ndaki bazı parlamalardan çıktığı anlaşılmaktadır. Böylelikle kaydedilen zaman dönemine ait olan Orta Çağ parlamalarının yarısı Orta Çağlardan aşağıya doğru, “antik döneme” geçmiştir, res. 4.25.

6. Süpernovanın güya 1054 yılındaki meşhur parlaması Taurus (Boğa) takımyıldızında ortaya çıkmıştır (Büyük Sovyet Ansiklopedisi (BSA), 3. basım, 23. cilt, s.53). Galaksimizdeki bütün süpernovaların kalıntıları arasında en şaşırtıcı olanın yerinin, Çin ve Japon vakayinamelerinde kaydedilmiş olan 1054 yılındaki parlak süpernovanın parladığı yer ile aynı olan Yengeç Bulutsusu olduğu düşünülebilir (BSA).

6. Betlehem Yıldızı’nın İsa Mesih doğarken ortaya çıkması meşhur bir parlamadır (Matta 2). Bu yıldız, Hristiyan ikonografisinde, Orta Çağ döneminin tablolarında sıkça gösterilmiş, Orta Çağ dönemine ait olan edebiyatta tarif edilmiştir. Birçok vakanüvis, bu seyrek ortaya çıkan, belirgin olaya göre İsa Mesih’in doğum tarihini başarısızlıkla tarihlemeye çalışmıştı. Ama bu yıldızı yanlış asırda aramışlardı. Hayalet XI. yüzyılda onun aranmasına gerek yok, çünkü o zamanlarda zaten çok iyi bilinmektedir. Gerçekte bu yıldız yaklaşık 1150 yılında parlamıştı, ayrıntılar için yukarıya bakınız.

Böylelikle, XII. yüzyıla ait olan İsa Mesih’in biyografisi ile XI. yüzyıla ait olan Papa VII. Gregorius’un biyografisi arasındaki paralelliği bulduk. XII. yüzyılda İtalyan Roması’nın herhalde henüz kurulmuş olmadığını, bugün “Roma” vakaları olarak bilinen olayların gerçekte Bosporus’taki Yeni Roma’da, Çar-Grad’ta yer aldığını tekrarlayalım. Daha sonra ise Bizans olayları Batı’ya (kâğıt üzerinde) geçirildiğinde Çar-Grad’da inancını duyuran ve gerçekten orada XII. yüzyılda çile çeken Andronikos-İsa Mesih’in, İtalyan tarihinde “Papa VII. Gregorius Hildebrand” suretinde yansıtıldığı sonucuna varılmıştır.

SONUÇ. XII. yüzyılda yaşayan İsa Mesih, Roma tarihinin güya XI. yüzyıla ait olan Skaliger versiyonunda “Papa Hildebrand” olarak yansıtılmıştır.

 

6. İSA MESİH BEYKOZ TEPESİNDE = İNCİLLER’DE TARİF EDİLMİŞ OLAN, ÇAR-GRAD’A YAKIN, İSTANBUL BOĞAZI’NIN (BOSPORUS) KIYISINDA BULUNAN GOLGOTA DAĞI’NDA ÇARMIHA GERİLMİŞTİR.

Acaba, İncillerde tarif edilmiş olan olaylar nerede geçmişti? Bu vesile ile okuyucunun dikkatini aşağıda açıkladığımız enteresan ve önemli olguya çekelim.

Türk tarihçisi Celal Esad “Konstantinopolis” kitabında [240], Bosporus’un Asya kıyısında, Konstantinopolis’in kenarında, “yukarı Bosporus’un en yüksek tepesi”ni bulduğunu bildirmektedir. “Bu tepenin zirvesinde (deniz seviyesinden 180 metre yükseklikte) İSA NAVİN’İN (JOSHUA’NIN (İng.), YUŞA’NIN (Türk.)) MEZARI bulunmaktadır” [240], s.76.

Fakat araştırmamıza göre, Orta Çağlarda yaşayan bazı vakanüvislerin Yuşa’yı İsa Mesih ile karıştırmaları mümkündü, ayrıntılar için yukarıya bakınız. Dolayısıyla, yukarı Bosporus’un en yüksek tepesinin, İsa Mesih’in çarmıha gerildiği ünlü Golgota Dağı ile özdeşleştirilmesi hakkındaki hipotez ortaya çıkmaktadır.

Bazı okuyucularımız “Yuşa’nın mezarı”nı duymamış olabileceği için onunla ilgili kısa bilgileri sunalım. XIX. yüzyılda yaşayan meşhur Müslüman tarihçisi Celal Esad, “... Bosporus’un Asya tarafından geçerek Sütlüce adlı küçük bir iskeleye varıyoruz. Buradan geçen bir patika yukarı Bosporus’un EN YÜKSEK TEPESİNE çıkıyor. BU TEPENİN ZİRVESİNDE (deniz seviyesinden 180 metre yükseklikte) İSA NAVİN’İN (JOSHUA’NIN (İng.), YUŞA’NIN (Türk.)) mezarı vardır... Uzunluğu dört metre, genişliği ise yarım metre olan bu DEVASA MEZAR, farklı dönemlere ait olan her çeşit batıl inançla ilişkilendirilmiştir. Bazılarının fikirlerine göre bu, Herakles’in yatağı idi, başkalarının fikirlerine göre ise Polydeuces’in (Polidos’un, yani Pilatos’un – A.F.) öldürdüğü Amycus’un mezarı idi. Müslümanlar, bunun İSA NAVİN’İN (JOSHUA’NIN (İng.), YUŞA’NIN (Türk.)) mezarı olduğunu tahmin etmektedirler. Birçok hasta... hastalıklarına şifa bulma umuduyla oraya gitmektedir... Bu tepede bazı Bizans kalıntıları, belki de Aziz Panteleimon’un kilisesinin kalıntıları, bir de ayazma (kutsal sayılan kaynak) bulunmaktadır... Bizans döneminde bu yere... Herakles’in yatağı denilmişti... Tepenin eteğinde, agronotların yiyecekleri tedarik ettikleri ve KRAL AMYCUS’UN ÖLDÜRÜLDÜĞÜ MEŞHUR Beykoz köyü bulunmaktadır” diye yazmıştı. [240], s.76-77.

Bizim yapılandırmamız şöyledir: Yukarı Bosporus’taki Beykoz tepesi büyük ihtimalle ünlü Hristiyan Golgota’sıdır. “Kral Amycys’un” tepenin eteğindeki “öldürülüşü”, İsa Mesih’in Golgota’daki çarmıha gerilişidir. Kilisenin tepedeki kalıntıları, kilise efsanesine göre Golgota’da kurulmuş olan ünlü DİRİLİŞ kilisesinin kalıntılarıdır. Agronotların, yani artık anladığımız gibi Haçlıların niye tam da burada kaldıkları anlaşılmaktadır. Res. 4.26, res.4.27 ve res.4.28’de, Haçlıların Yeruşalem’e seferini tasvir eden üç eski resim gösterilmiştir.

Beykoz tepesindeki bu “mezar” bugün de görülebilir. Halkın tapınma yeridir. Yerli halk ona Aziz YUŞA’NIN mezarı demektedir. Yani İSA’NIN. Bugün bu yerde, uzunluğu 17 metre, genişliği yaklaşık 3 metre olan düz bir alan görüyoruz. Bu devasa “mezarın” etrafında, ona çok yakın olan yerlerde, duvarın dışında, İsa’nın akrabalarının, boyutları sıradan olan mezarları bulunmaktadır. “İsa Mesih’in mezarının” planının çağdaş durumu res.4.29’da gösterilmiştir. Aziz Yuşa hakkındaki efsaneler için [1181] kitabına bakınız.

Fakat burada nokta koymayalım. Aziz Yuşa-İsa’nın mezarının yanında, Beykoz tepesinin eteğinde, uzunlukları yaklaşık 7-8 metre olan üç devasa mezar daha yer almaktadır. Bunlardan biri Kırklar Sultanı’nın mezarıdır. Bu mezar, açık havada bulunan diğer devasa mezarlardan farklı olarak bir tür anıtkabirin içinde yer almaktadır. Bunlar, Uzun Evliya Leblebici Baba’nın ve Akbaba Sultan’ın mezarlarıdır.

Ayrıca, Beykozluların bana ve T.N. Fomenko’ya 1995 yılında bildirdiği gibi, İstanbul Boğazı’nın diğer tarafında, yani Avrupa kıyısında, azizlerin birkaç tane daha benzer devasa mezarı vardır. Bu “mezarlar” İsa Mesih’in havarilerinin gerçek ya da sembolik gömütleri olabilir mi? Bu arada, İsa Mesih’in bazı havarilerinin gömüldükleri yerlerin belli olmadığını kaydedelim.

Dolayısıyla, Aziz Yuşa’nın “mezarı” İsa Mesih’in çarmıha gerildiği, Haçlıların gittikleri Kutsal Kabirin ilkin yer aldığı yer değil midir?

Belki Çar-Grad’da, “Arcadius Sütunundan çıkan ANA CADDENİN, Konstantinopolis’in ilk duvarından ALTIN KAPIYA (çağdaş İSA KAPISINA) kadar geçmesi boşuna değildir [240], s.67. Res.4.30, res.4.30a’ya bakınız.

Acaba bu, İncillerde tarif edilmiş olan olayların gerçekte Çar-Grad’ta (Yoros’ta)=Yeni Roma’da yer aldığını mı kanıtlamaktadır? Bununla ilgili ayrıntılar için “Slavların Çarı” ve “Unutulmuş Yeruşalem” (Yeni Kronoloji’nin Işığı Altında İstanbul) kitaplarımıza bakınız.

“Kutsal Kitap Rusu” kitabında, Daniil’in Golgota’ya Orta Çağ seyahatinin tarifini araştırmaktayız. Daniil’in bu yerden, onun İsa Mesih’in gerçek mezarı değil sadece “olay yeri” olduğunu zannediyormuş gibi bahsettiğini kaydetmiştik. Zaten bu yere “ÇARMIHA GERİLDİĞİ YER” demektedir. Böylelikle herhalde Çar-Grad Beykoz dağında, Andronikos- İsa Mesih’in tam O YERDE geçen çarmıha gerilişini anlatan anıt (belki de yeniden yapılmış şeklinde) mucize kabilinden günümüze kadar sağlam kalmıştır. Bu keyfiyet, herhalde “mezarın”, gerçek mezarın ölçüsüne kesin olarak uymayan aşırı büyük ölçüsünü açıklamaktadır. Şimdi her şey yerli yerine oturmuştur. İsa Mesih’in mezarı değil, ÇARMIHA GERİLDİĞİ KUTSAL YER, yani “OLAY YERİ” kafeslenmiştir. Bu durumda, uzunluğu 17 metre, genişliği yaklaşık 3 metre olan kafeslenmiş alanın boyutları pekâlâ anlaşılmaktadır.

Sabitleşmiş, İncil Yeruşalemini Osmanlı hilalleri ile tasvir etmek yönündeki Orta Çağ geleneği, İncillerde tarif edilmiş olan olayların gerçekte Çar-Grad’ta (Yoros’ta) geçtiği fikrimizi doğrulamaktadır. Mesela, res.4.31’de İsa Mesih’in Yeruşalem’e girişi gösterilmiştir (Günlük İnciller, İng. “the Gospel of the Day”, 1693 yılı). Arkada, külahta Osmanlı hilalinin göründüğü Yeruşalem bulunmaktadır, res.4.32.

Res. 4.33’te, İsa Mesih’in, Pilatus’un gerçekleştirdiği yargılanmasının tasvirini görüyoruz (Günlük İnciller, İng. “the Gospel of the Day”, 1693 yılı). Pilatus’un başında Osmanlı HİLALİ ile çalma vardır, res.4.34. Ama Pilatus’un bir Roma yargıcı, iktidarın eyaletlerindeki temsilcisi olan Roma İmparatorluğu’nun yüksek rütbeli bir memuru olduğu düşünülmektedir. Fakat o zaman, Romalıların çalma taktıkları ortaya çıkıyor ki! Üstelik Pilatus’un bu şekildeki eski resimlerine çok kez rastlanmaktadır. Mesela res.4.34a ve res.4.34b’ye bakınız.

Hilal ile yıldızın Çar-Grad’ın eski simgesi olduğu keyfiyeti ile defalarca karşılaşacağız. Hilalin, Andronikos-İsa Mesih’in çarmıha gerildiği yılda güneşi ve yaklaşık 1150 yılında patlamış olan (sonra da yerinden yanlışlıkla 1054 yılına oynatılmış olan) Betlehem Yıldızı’nı kapatan ayın simgesi olması da mümkündür. Hilalin, hem Ay’ı hem de Güneş’in tutulma sırasında bir kısmı kapanmış olan kursunu tasvir etmesi mümkündü.

Enteresan bir keyfiyete daha dikkat ediniz. Res. 4.35 ve res.4.36’da İncillerde tarif edilmiş olan Yeruşalem’in iki tasviri gösterilmiştir (Günlük İnciller, İng. “the Gospel of the Day”, 1693 yılı). Evlerin üstünde yüksek soba bacaları görünmektedir, res.4.37 ve res.4.38. İncillerde tarif edilmiş olan Yeruşalem’de soba yakılmaktadır. Herhalde soğuk olduğu için ve odaların ısıtılması gerektiği için... Bu keyfiyetin, İncillerde tarif edilmiş olan Yeruşalem’in, sıcak iklimli çağdaş Filistin topraklarında bulunduğu Skaliger versiyonu ile uyuşması zordur. İstanbul’da ise bazen gerçekten kar yağar ve oldukça soğuk olur. Herhalde İncillerde tarif edilmiş olan Yeruşalem’in soba bacalarından çıkan duman, büyük ihtimalle bu şehrin, Skaliger versiyonunun bize zorla kabul ettirdiği durumundan daha kuzeyde bulunduğunu göstermektedir.

Res. 4.39’de Giovanni Colonna’nın "Mare historiarum" kitabından alınmış olan eski bir minyatürü gösteriyoruz. Burada, “Roma tarihindeki Gracchus döneminin iç savaşının olaylarının” tasvir edildiği (M.Ö. II. yüzyıl) düşünülmektedir [1075:1], s.313. Ama büyük ihtimalle, bunlar İncillerde tarif edilmiş olan, Roma’nın “antik” tarihine “takılmış” olaylardır. Solda herhalde İsa Mesih’in çarmıha gerilişi gösterilmiştir. Başına kral tacının takıldığı insan, ahşap yapıta asılmıştır. Solda herhalde müneccimlerin tapınması tasvir edilmiştir: Üç kral atlarla uzaktan gelmişlerdi. Sağdaki kralın üzerinde şark sarığı, çalması vardır. Yukarıda, sağda herhalde İsa Mesih’in Yeruşalem’e girişi gösterilmiştir. Başına, idam edilmiş kralın tacı ile aynı tacın takıldığı kral başkente giriyor. Sağda, aşağıda, bebeklerin Kral Hirodes’in emri üzerine İncillerde tarif edilmiş olan öldürülmesi vardır. Şehrin yanından nehir geçmektedir. Şehir nehrin diğer tarafında bulunmaktadır. En yakın kıyısında yüksek bir dağ görüyoruz. Herhalde ressam bu şekilde Golgota’yı tasvir etmiştir. Kral’ın idam edilmesinin dağın zirvesinde değil, dağın eteğinde yer aldığı gösterilmiştir.

Sonuç olarak ilginç bir ayrıntıyı açıklayalım. Herhalde Andronikos-İsa Mesih’in (1185 yılındaki) çarmıha gerilişinin gerçek tarihi, sonra apokrif literatürü olarak kabul edilmiş olan edebiyatta bir şekilde uzun zaman boyunca yer almaktaydı. Bu arada Havari Andreus’un güya X. yüzyılın sonunda (gerçekte ise XII. yüzyılda) Rus’u vaftiz etmesi, İsa Mesih’in yeni olup biten çarmıha gerilmesi ile ilişkilendirilmekteydi.

Mesela, yazar M.A. Bulgakov meşhur “Usta ile Margarita” romanında, İsa Mesih hakkındaki çok sayıda apokrif efsanesini araştırarak bu geleneği yansıtmıştır. M.A. Bulgakov, romanının “Bağışlama ve ebedi barınak” başlıklı 32. ve son bölümünde, Voland ile ona refakat edenlerin, geçen yüzyılın 30’lu yıllarının sonlarında Moskova’yı terk ettiğinde (daha kesin söylersek roman 1940 yılında bitirilmiştir), bir kayada, çöllükte cezasını doldurmakta olan Roma yargıcı Pontius Pilatus’u ziyaret ettiğini anlatmaktadır. O zaman, Pilatus’un cezasının o kadar uzun olduğuna şaşıran Margarita, Voland’a “Bir ay için ON İKİ BİN AY çok fazla değil mi?” diye soruyor.

“Bu kadar ay geçmiştir” ifadesi iyi bilinmektedir. Bu ifadeyle, bir olaydan itibaren belirli bir sayıda kavuşum ayı (İng. synodic month) denilen “ay ayının” geçtiği kastedilmektedir. Bu “ay” ayı, 29,5 (24 saatlik) güne denktir [797], s.792. Ama o halde, İsa’nın çarmıha gerildiği andan 1940 yılına kadar 12000 ay, yani 970,8 yıl geçtiği ortaya çıkıyor. Bu rakamı 1940 yılından, yani M.A. Bulgakov’un romanını bitirdiği yıldan geriye kaydırınca aşağı yukarı M.S. 969 yılına denk düşüyoruz. 27,3 güne denk olan kavuşum ayının kastedildiğini kabul edersek [797], s.792, İsa Mesih’in çarmıha gerildiği tarih M.S. 1043 yılına denk düşmektedir. Herhalde, M.A. Bulgakov’un hafif örtük bir şekilde ifade ettiği gelenek, İsa’nın ya X. yüzyılın sonunda ya da XI. yüzyılda çarmıha gerildiğini göstermektedir. Bu gelenek XII. yüzyıla ait olan gerçek tarih yerine XI. yüzyıla ait olan hayalet tarihe işaret ederek aşağı yukarı 100-150 yıl için yanılmıştı. Tabii, belirtilen keyfiyet kendi başına hiçbir şey kanıtlamaz, ama öğrenmiş olduğumuz olguları göz önünde bulundurursak gayet iyi anlaşılır.