BÖLÜM 1.
ORTA ÇAĞ TARİHİNDEKİ “KARANLIK ÇAĞ” HAKKINDA
2. “ANTİK” TARİHÇİ CORNELİUS TACİTUS VE RÖNESANS DÖNEMİNİN MEŞHUR YAZARI POGGİO BRACCİOLİNİ
Bugün meşhur “antik” Roma tarihçisi Tacitus’un M.S. I. yüzyılda yaşamış olduğu sanılmaktadır [833], cilt 2, s.203,211. Çağdaş imgesel görünüşü res.1.7a.’da gösterilmektedir. En bilinen eseri “Tarih”tir. Skaliger kronolojisinde Tacitus’un kitapları daha sonra uzun zaman boyunca kayboluyor, meçhul kalıyor ve tekrar en erken XIV-XVI. yüzyıllarda ortaya çıkıyor, bkz. res.1.7b. Tarihçiler bize şunu anlatıyorlar:
“XI-XIII. yüyıllarda yaşayan yazarlar Tacitus’u dolaysız olarak bilmiyorlar, ancak Orosius’un eserleri temelinde biliyorlar... XVI. yüzyılda Tacitus daha bilinir hâle geliyor. Montecassino’dan gelen elyazmasını kullanan Paulino Venetto idi... daha sonra Boccaccio... Daha sonra bu el yazısı, meşhur Floransalı hümanist Niccollo Niccolli’nin eline geçmiştir, şu an Floransa’da Tıp Kütüphanesi’nde bulunuyor... Bizim “Vakayinameler” ve “Tarih” kitaplarındaki geleneğimiz ağırlıklı olarak bu elyazmasına dayalıdır. Şimdi Leiden’de bulunan 1475 senesine ait tek bir İtalyan elyazmasının olasılıkla bir başka kaynağı daha vardı. XV. yüzyılın 20’li yıllarından itibaren İtalyan hümanistleri Tacitus’un elyazmalarını Almanya’da aramaya başlıyorlar. Bu aramaların tarihçesi çoğunlukla belirsiz kalıyor, çünkü yeni bulunan metinlerin sahipleri edinimlerini çoğunlukla saklı tutuyordu, özellikle bu edinimler yasal olmayan yollardan elde edildiğinde. 1425 senesinde meşhur hümanist, Papalık sekreteri Poggio Bracciollini, Hersfeld Abbatlığı’nın bir rahibinden bir dizi elyazmasının envanterini almıştır. Bu elyazmaları arasında Tacitus’un küçük eserlerinin elyazması da bulunuyordu... Bu elyazmasının Hersfeld ya da Fulda’dan gelip gelmediği, Poggio’nun onu alıp almadığı, aldıysa ne zaman aldığı bütünüyle belli değildir. 1455 senesinde bu elyazması ya da kopyası Roma’da bulunup günümüze ulaşan elyazmalarının kaynağı olmuştur” [833], cilt 2, s.241.
Böylelikle bize şunlar bildirilmiştir:
1) Skaliger kronolojisi uyarınca, Tacitus güya M.S. I-II. yüzyıllarda, güya M.S. 58-117 seneleri civarında yaşamıştır [797], s.1304.
2) Ancak “Tarih”i Orta Çağ’da bilinmemekteydi.
3) Tacitus’un bugün elimizde olan “Tarih”inin “biyografisi” günümüzden aşağıya doğru ancak M.S. XIV. ya da XV. yüzyıla kadar takip edilebilir.
4) XIV. YÜZYILDAN ÖNCEKİ DÖNEMLERDE TACİTUS’UN “TARİH”İ HAKKINDA KESİNLİKLE HİÇBİR ŞEY BİLİNMEMEKTEDİR. Bu nedenle TACİTUS’UN KİTAPLARININ M.S. X-XIV. YÜZYILLARA AİT OLAYLARI ANLATAN ORİJİNAL METİNLER OLARAK RÖNESANS DÖNEMİNDE YAZILMIŞ OLABİLECEĞİ varsayımı doğmaktadır. Gerçi bu metinler daha sonra, XVI-XVII. yüzyıllarda denetlenip düzeltilmiş olabilir.
Bu özetle yetinilebilir. Ancak şu ilginç olguya dikkat çekelim. Tacitus’un kitaplarının kaderi hakkında alıntı yaptığımız [833] akademik yayınından alınan öykü ölçülü ve tarafsız görünmektedir ve bizi şaşırtacak bir şey içermemektedir. Kitabın yaratılma ânı ile M.S. XV. yüzyılda dünyaya gerçek gelişi arasındaki bin beş yüz senelik kopma dışında.
Gerçekte ise bu soğuk metnin arkasında “antik” Tacitus’un kitaplarının bulunma tarihçesini sımsıkı saran pek tuhaf bir keyfiyet saklıdır. Çağdaş tarihçiler bu olguları anımsamayı pek sevmezler, çünkü bu olgular birçok şaşkın soruyu ve Tacitus’un kitaplarında betimlenen olayların tarihlenmesinin doğruluğundan duyulan ciddi şüpheleri doğuruyor.
Burada XV. yüzyılda gerçekte neler olup bittiğini anlatalım. [1195], [1379], [21] eserlerini takip ederek Cornelius Tacitus’un meşhur “Tarih”inin keşfedilme tarihçesine bakalım. XIX. yüzyılın sonunda Fransız uzman Hochart [1195] ve İngiliz uzman Ross [1379] birbirinden bağımsız olarak Cornelius Tacitus’un “Tarih”inin güya gerçekte M.S. XV. yüzyılda Rönesans döneminin meşhur hümanisti Poggio Bracciolini tarafından yazılmış olduğu iddiasını ileri sürmüştür. Başka bir ifadeyle, onlar Poggio Bracciollini’yi kasıtlı tahrifat ile suçlamıştır.
Başlangıçta, Hochart ve Ross’un çalışmalarının yayını tarihçiler topluluğunda büyük bir skandala yol açtı. Ancak daha sonra, karşıtları aslına bakılırsa Hochart ve Ross’a itiraz edebilecekleri bir şey olmadığı için tartışmayı kapatıp onların araştırmalarını kasıtlı bir sükûtla geçiştirmiştir. Bilimdışı mücadelenin mutat yöntemidir zaten. Mesela [833] için alıntıladığımız çağdaş yoruma bakınız. Bunda Hochart ve Ross’un çalışmalarının sözü dahi geçmiyor.
Bu arada Hochart ve Ross, gerçekten çok önemli bir analiz yapmıştır. Hemen vurgulayalım ki, bugün biz Goshar ve Ross için meçhul olan bilgiye sahip olarak onların Tacitus’un “Tarih”inin tahrifat olduğu sonucuna katılamıyoruz. Keşfettiğimiz olgulardan ve Yeni Kronoloji konsepsiyonundan kaynaklanan şudur ki, Tacitus’un “Tarih”inin temelinde olasılıkla “eski püskü bir Eski Çağ”ı değil, gerçek Orta Çağ olaylarını betimleyen ama yitirilmiş olan bir orijinal metin yatıyor. Mamafih bu metin XVI-XVII. yüzyıllara ait olan geç bir yayın olarak günümüze ulaşmıştır.
Hochart ve Ross, Tacitus’un “Tarih”inin geç Orta Çağ kökenini gösteren belirgin izler bulmuştur. Hochart ve Ross tek bir yerde yanılmıştır, o da kendi sonuçlarını yanlış yorumlamalarıdır. Skaliger-Petavius kronolojisinin yanlış olduğundan kuşkulanmayıp Tacitus’u “antik” tarihçi sanarak, onun aydınlığa kavuşturduğu olguları “Tarih”in sahte olduğunu ispatlayan deliller olarak değerlendirmişlerdir. Bizim kanımızca ise aynı olgular XIV-XV. yüzyılları, Tacitus’un XIV-XV. yüzyıllara ait olayları betimleyen gerçek bir tarihî metin olan “Tarih”inin yaratılış dönemi olarak saptıyor. Ancak daha sonra bu metin “çalışkan redaktörler” tarafından XVI-XVII. yüzyılda önyargılı olarak denetlenip düzeltilmiştir.
Şimdi “eski” elyazmalarının Rönesans döneminde nasıl bir hava içinde “keşfedilmiş" olduğuna bakalım.
Poggio Bracciolini’nin XV. yüzyıla ait en parlak Rönesans yazarlarından biri olduğu düşünülmektedir. Onun eski portresini res.1.8 ve res.1.9’da gösteriyoruz. Bracciolini üst düzey tarihî ve ahlaki eserlerin yazarıdır. “Tanrıbilim sorunlarından, Bracciolini imzası olmasa herkesin bir kilise adamının dili olarak algılayacağı bir dilde bahsetmeyi biliyor” [21], s.358-363. O, Roma’nın anıtlarına dair bir arkeolojik kılavuzun ve Tacitus’un vakayinamesi tarzında yaratılan “Floransa Tarihi”nin yazarıdır.
“Bu parlak taklitçi kelimenin tam anlamıyla asrının fikrine sahipti. Eleştirmenler onu en büyük Rönesans yazarlarından biri olarak algılıyorlardı... Birçok insan İtalyan XV. yüzyılının ilk yarısını “Poggio asrı” sıfatıyla saptamayı mümkün görüyordu... Floransa, Poggio yaşıyorken yontucu Donatello’nun yarattığı heykelini diktirmiştir” [21], s.358-363.
<<Rahat yaşam tarzı Poggio için pahalıydı... ve sürekli paraya ihtiyaç duyuyordu. Ek gelir kaynağı antik yazarların listelerini arayıp bulma, hazırlama ve düzeltmesiydi. XV. yüzyılda... bu çok kârlı bir para kaynağıydı. Floransalı bilim adamı, yayımcı ... Niccolo Niccolli’nin (1363-1437) yardımıyla... Poggio Bracciolini antik literatürün ele alındığı daimi atölyeye benzer bir şey yapıp, eğitimleri çok iyi ama ünleri boydan boya lekeli olan birtakım çalışanların ve akit tarafların işe katılmasını sağladı. Poggio Bracciolini ve Bartolomeo di Montepulcciano ilk keşiflerini Konstanz Konsili döneminde yapmıştır... St. Gallen manastırının unutulmuş ve rutubetli, “içinde bir zanlının üç gün bile sağ kalamayacağı” kulesinde Quintilianus, Valerius Flaccus, Asconius Pedianus, Nonius Marcellus, Probus’un vb. eserleri gibi bir yığın eski elyazmasını bulmanın mutluluğuna ermiştir. Bu keşif, sansasyonu bir yana, doğrudan doğruya bir edebi devir yaratmıştır” [21], s.363-366.
Neden sonra Bracciolini, Calpurnius’un “Petronius”undan ve “Bukolica”sından parçalar “bulmuştur”. Bu buluşların hâl ve şartları hiç bir zaman açıklığa kavuşmamıştır.
Bracciolini orijinallerden başka muazzam paralara sattığı suret ticareti de yapmıştır. Örneğin Aragonalı Alfonso’ya Titius Livius’un eserinin kopyasını sattıktan sonra kazandığı parayla Floransa’da bir villa satın almıştır.
“Dük d’Este’den Az. Hieronimus’un mektupları için 100 dukat (1200 frank) almıştır, hem de büyük memnuniyetsizlikle... Poggio’nun müşterileri arasında Medici, Sforza, d’Este, İntiltere’nin aristokratik soyları, kardinaller Orsini, Colonna, Bartolomeo di Bardis gibi para babaları, o zamanlarda... ya kütüphanelerini oluşturmaya başlayan ya da eski kitap depolarını genişletmekle meşgul üniversiteler vardı” [21], s.363-366.
Şimdi Tacitus’un kitaplarının aranıp bulunma tarihçesine geçelim. Tacitus’un kitaplarının ana listeleri – sözde Birinci ve İkinci Medici listeleri – Floransa’daki müdür- organizatörlerinden biri Poggio olan kitap deposunda saklanıyor. Skaliger kronolojisine göre bu listeler Tacitus’un bütün diğer eski listelerinin prototipleridir.
Tacitus’un ilk baskısının yayını güya 1470 senesinde ya İkinci Medici listesinden ya da güya Venedik’teki Az. Marcus Kütüphanesi’nde saklanan kopyasından yapılmıştır. “ANCAK BURADAN KAYBOLMUŞTU, BELKİ DE BURADA HİÇ BULUNMAMIŞTI” [21], s.366-368.
“İki Medici listesi… TACİTUS’UN TARİHİ ESERLERİNİN GÜNÜMÜZE ULAŞAN BÜTÜNÜNÜ YANSITIYOR” [21], s.366-368.
Skaliger kronolojisinin kabul ettiğine göre, Tacitus M.S. 55-57 yılları arasında doğmuştur. “Tacitus’un ölüm senesi meçhuldür” [833], cilt 2, s.203, 211. Böylece Tacitus’un güya M.S. I. yüzyılda yaşamış olduğu varsayılmaktadır.
Sonra ismi Rönesans dönemine dek uzun zaman boyunca kayboluyor [833]. Hochart ve Ross, Tacitus hakkındaki, Poggio tarafından XV. yüzyılda aranıp bulunmasından önceki döneme ait bütün atıfları toplamıştır. Bu atıfların sayısının pek az olduğu anlaşılmaktadır. Üstelik bunların tabiatı gayet genel ve belirsizdir ve “Tarih”in yazarı ile hiç alakası bulunmamaktadır. Böylelikle Skaliger kronolojisinde bile “Tarih”in yazarı Tacitus hakkında XV. yüzyıldan erken hiçbir gerçek bilgi bulunmamaktadır.
“Tacitus” nasıl “bulunmuştur”? “1425 senesinin Kasım ayında Poggio, Roma’dan Floransa’daki Niccolli’ye bir rahibin kendisine ... içinde “Tacitus’un birkaç bilmediğimiz eserinin bulunduğu” bir parti eski elyazmsını sunduğu haberini vermiştir” [21], s.382.
Nicolli derhal alışverişi kabul ediyor. Ancak alışverişin gerçekleşmesi nedense birkaç ayı buluyor. “Poggio farklı bahaneler ile işi uzatıyor... Poggio, Niccoli’nin sorusuna henüz Tacitus’un kitaplarının elinde bulunmadığını açıklığa kavuşturan pek karışık bir yanıt vermiştir... Poggio rahip hakkında yalan söyleyip bir şeyler karıştırıyor, rahip arkadaşıymış, ancak Roma’dayken nedense Poggio’ya uğramamış... kitaplar Gersfeld’deymiş, onları Nürnberg’ten almak gerekiyormuş vb.” [21], s.382.
Öfkelenmiş Nicolli, Poggio’nun keşfettiği kitapların kataloğunu talep edip almıştır. Bu anda da “katalogta Tacitus’un hiçbir çalışmasının bulunmadığı ortaya çıkmıştır!”
“Bu kadar tuhaf ve suni görünen anlaşmazlıklar gidişatıyla 1427 ve 1428 seneleri geçiyor” [21]. Nihayet 1428 senesinde Poggio, Niccoli’ye esrarengiz rahibin tekrar Roma’ya, ancak yanında kitap olmadan geldiği haberini veriyor!
“Poggio’nun keşfi, neredeyse beş sene boyunca uzatılarak, yerine getirilmeden önce ifşa edilmiştir, çevresinde tuhaf bir şayia çıkarılmıştır. Niccoli bundan dolayı çok endişeliydi, Poggio ise şu cevabı veriyordu: “Bu konudaki bütün şarkıları biliyorum... işte Cornelius Tacitus geldiğinde onu özellikle alıp yabancılardan saklayacağım.” Goshar’ın adil bir şekilde belirttiği gibi, aslında bir elyazmasının kötü şayiadan en doğal korunma yolu bütün bilimsel topluluğa kökeninin tüm yollarını, yöntemlerini ve sırlarını açıklayıp göstermektir” [21], s.374-382.
Hochart ve Ross, Poggio’nun, “Nicolli’ye mektuplarının çok daha sonraki bir yayınında, Tacitus hakkındaki 1425-1429 yıllarına ait yazışmasının tarihini gözden kaçırıp, bir art niyet ile yeni açıklanan iki mektuptaki 28 Aralık 1427 ve 5 Haziran 1428 TARİHLERİNİ TAHRİF ETTİĞİNİ” keşfetmişlerdir [21], s.374-382.
Poggio bu mektuplarda Niccoli’nin Tacitus’un güya artık Niccoli’de bulunan bir başka nüshasını kendisine (?!) göndermesini istiyor. Hochart yazışmanın tarihleri ile mektupların metinlerini karşılaştırarak bu esrarengiz “ikinci nüshanın” güya yıllarca sonra keşfedilen Birinci Medici listesinden başka bir şey olmadığını iddia ediyor.
Hochart’a göre, “MEKTUPLARIN TARİHLERİ TAHRİF EDİLMİŞTİR, farklı prens kütüphanelerinin kullanımına giden birinci listenin (sözde İkinci Medici listesinin – A.F.) ününü temelleştirmek ve ikinci listeye yol açmak amacıyla Tacitus’un Niccoli adıyla dünyaya gelmesinden sonra post factum uydurulmuştur” [21], s.374-382. Bugünkü tarihçiler bu iki listenin ters sırayla bulunmuş olduğunu düşünüyorlar.
Sıklıkla alıntıladığımız Amfiteatrov şöyle yazmıştır: “Birinci Medici listesinin (ikinci sırada bulunmuş olan – A.F.) kökeninin tarihçesini inceleyerek Niccolo Niccoli’nin listesini seksen sene önce saran efsanenin tekrarlandığını kaydetmemek elde değil. Sahnede tekrar bir kuzey manastırı ve adları geçmeyen esrarengiz rahipler var. Bir Alam rahibi, Papa X. Leo’ya “Vakayiname”nin ilk beş bölümünü getiriyor. Papa hayranlık içindedir, güya rahibi yapıtın yayımcılığı ile görevlendiriyor. Rahip az okumuş olduğu için reddediyor. Kısacası, İkinci (ilk bulunmuş olan – A.F.) Medicci listesini getiren Gersfeld rahibi efsanesi diriliyor... Alışverişin aracısı Arccimboldi çıkıyor... Ama Arccimboldi, X. Leo - güya onun aracılığıyla – elyazması için 500 altın Venedik parasını, yani 6000 frankı, o zamanın parasının değerine göre dünyanın parasını (! – A.F.) ödediği halde bu keyfiyete bir sözle dahi değinmiyor. Hochart için, bu ardı arkası kesilmeyen, isimsiz, kökeni, ikamet yeri olmayan rahipler Poggio Bracciolini’nin başlattığı tahrifat sisteminin takipçileridir. Kimse onları görüp tanımıyor, ancak bugün onlardan birisi İsveç ya da Danimarka’dan Titus Livius’un bir kitabının kaybedilen kısmını, yarın da bir başkası Corvey ya da Fulda’dan Tacitus’u vb. getiriyor, üstelik nedense her zaman uzak, zor ulaşılan Kuzey’den ve her zaman asrın kitap piyasasının tam da ihtiyacı olan bir mal ile geliyorlar” [21], s.374-382.
Poggio’nun yazışmasının araştırılması sadece şüpheleri daha güçlü kılıyor. Mektupları yazanlar, buluntuları ya sükûtla geçiştiriyor ya da karşılıklı dışlayan versiyonları sunuyor.
Bayl’in anlattığına göre (artık XVIII. yüzyılda – A.F.) Papa X. Leo, Tacitus’un eksik bölümlerini bulmayı o kadar istemişti ki, yalnız para ve şeref sağlamayı değil, GÜNAHLARI AFFETMEYİ de vadetmişti. Bunların hemen bulunmuş olması şaşırtıcı mı hiç? (Burada kronolojinin lafı dahi edilmiyor - A.F.). Bu yüzden Tacitus’un elyazmasının her iki kısmının kökeninde eşit derecede SIR BULUNUYOR. Hochart, onları saran karanlıkların ve efsanelerin eşitliğinden ötürü her ikisinin de aynı kökeni ve ortak ailesi olduğunu, FLORANSALI POGGİO BRACCİOLİNİ’NİN ROMA ATÖLYESİNDEN ÇIKTIĞINI” sanmaktadır [21], s.374-382.Hochart ve Ross, Poggio’nun şaşırtıcı bir kılık değiştirme hünerinin olduğunu görsel olarak gösteren veriler sağlıyor. Poggio’nun ana dili Latince’dir. “O, yalnızca Latince yazıyor, hem de nasıl yazıyor ki! Taklit esnekliğine göre o, XV. yüzyılın Prosper Merimeesidir... Okuyucunun isteğine göre Poggio, Seneka, Petrinius, Titus Livius; kelime ve ruh bukalemunu gibi istenilen kişi adına yazabiliyor” [21], s.385.
Tacitus’un kitaplarının analizi, (“antik” Roma’nın tarihi ve coğrafyası hakkında) kitapların muhteviyatı ile “eski” Roma tarihinin bugün kabul gören Skaliger versiyonu arasındaki ciddi uyumsuzlukları ortaya çıkarıyor. “Gaston Boissier de muazzam bir uyumsuzluklar listesi sunuyor... Hochart I. yüzyılda yaşayan bir Romalı’nın yapamayacağı birçok yanlışlığı (yanlışlık mı acaba? – A.F.) sıralayarak bunların içinden XV. YÜZYILIN DÜNYA GÖRÜŞÜ VE GELENEKLERİNE SAHİP OLAN BİR YAZARI gösterip ifşa edenleri belirtiyor” [21], s.387-390.
Bu çok önemli bir şey. Bütün bunlar Hochart, Ross, Gaston Boissier ve diğer eleştirmenler için Tacitus’un “Tarih”inin sahteliğini ispatlıyor. Skaliger tarihi üzerine yetiştirilip “gerçek Tacitus”un M.S. birinci yüzyılda yaşamış olması gerektiği inancında olanlar, Tacitus’un “Tarih”inde keşfettikleri onbeşinci yüzyılın izlerini başka şekilde yorumlayamıyorlar. Bizim için de bunda hiçbir çelişki bulunmamaktadır. Şunu söylemek yeterlidir: Tacitus’un “Tarih”i M.S. XIII-XVI. yüzyıllardaki gerçek olayları betimliyor. Hem de XV. yüzyılda yaşayan bir yazar olarak Tacitus’un elbette “XV. yüzyıla dair dünya görüşü ve gelenekleri” var. Ve tarihçilerin keşfettikleri “ıskalamalar”, Tacitus’un “Tarih”inin GERÇEKLİĞİNİN delilleri oluveriyor. Ancak onun eyleminin zamanını Orta Çağ’a çıkarmamız şartıyla.
Aynı zamanda Hochart ve Ross, Tacitus’un “Tarih”inin günyüzüne çıkmasının gerçekten son derece garip hâl ve şartlarını açıklığa kavuşturmuştur. Araştırıcılara göre bu hâl ve şartlar sahtekârlık göstergesidir. Bize göre ise bunlar Poggio Bracciolini’nin “Tarih”in gerçek metnini önyargılı şekilde denetleyip düzelttiğinin göstergesidir. Mamafih “Tacitus” isminin basbayağı Poggio Bracciolini’nin edebi lakabı olması olanak dışı değildir. O, aslında gününe ulaşan gerçek belgelere dayalı olarak “antik” Roma’nın XIII-XV. yüzyıllarda olup biten olaylarını betimlemiş olabilir. Kendiniz hüküm veriniz:
<<Londra’da o, (Poggio – A.F.) Beaufort’un cömertliği hakkında çok yanılmış olarak yaşıyordu... 1422 senesinde... PİERO LAMBERTEZKİ KENDİSİNE YUNAN KAYNAKLARINA DAYALI OLARAK, AZAMİ ŞEKİLDE GİZLİ TUTULARAK ÜÇ SENELİK SÜRE İÇİNDE GERÇEKLEŞTİRİLECEK BİR TARİHSEL İŞ PROJESİ ÖNERİYOR, bu çalışmalar boyunca Poggio’ya 500 altın dukatlık ücret sağlanacak. Poggio, “Bana altı yüz versin öyle anlaşalım” diye yazarak Nicolli’nin bu işi halletmesini istiyor. “Önerdiği iş pek hoşuma gidiyor, umarım ki, okunmaya layık bir şey yaratacağım”. Bir ay sonra şunu yazıyor: “Piero’nun vaatlerinin laftan eyleme geçeceğini görürsem, böyle bir iş için yalnız Sarmatlara değil, İskitlere bile sokulmaktan sevinç duyarım... SANA BİLDİRDİĞİM PROJELERİ GİZLİ TUT. Macaristan’a gideceksem, bu, birkaç dosttan başka herkes için gizli kalmalı”.
Haziran’da... “Emin ol ki, bana zaman verirlerse, memnun kalacağın bir şey yaratacağım... Eskilerle kıyasladığımda kendime güveniyorum. İyice uğraşırsam, hiç kimsenin karşısında yüzüm yere gelip rezil olmayacağım...”. Bundan sonra nerelere gittiği meçhuldür. Korniani’ye göre nedense Macaristan’da yaşamıştır. Tonelli’ye göre doğrudan Floransa’ya gelmiş. Lambertezki ile esrarengiz görüşmesinin gerçekleşip gerçekleşmediğini de bilmiyoruz. Hochart, Lambertezki isminin Poggio’nun yazışmasından kaybolmasını Poggio’nun kendi mektuplarının yayınının redaktörünün kendisi olmasıyla açıklıyor...
Ama anlaşma yapılmasaydı ve iş dağılsaydı bile bu olayın dibinde hangi tortu kalırdı? Kalan işte şuydu: LAMBERTEZKİ POGGİO’NUN BİR GİZLİ TARİHSEL ÇALIŞMAYI YERİNE GETİRMESİNİ ÖNERDİ. GİZ O KADAR SERT OLACAKTI ki, Poggio İngiltere’de olduğu sanılsa da Macaristan’da çalışacaktı. Bu proje için Yunan yazarlarını araştıracaktı... BU ÇALIŞMAYI YAPARAK ANTİK TARİHÇİLER İLE YARIŞACAKTI Kİ BUNU İSTİYOR AMA BUNDAN KORKUYORDU. Ve nihayet, kabul ettiği gizlilik talebi gösteriyor ki, tasarlanan iş edebi ve bilimsel olmakla birlikte pek de güzel değildi >> [21], s.393 ve sonrası.
Lambertezki’nin Poggio’ya böyle bir öneri ile başvurmaya manen hakkı vardı, çünkü Poggio bir sefer SAHTEKÂRLIKTAN yakalanmıştı. Birkaç sene evvel Poggio, “Quintus, Asconius Pedianus’un Yorumları”nı Nicolli eliyle bastırıp dünyaya sunmuştur.
<<Kimse asla bu “Yorumlar”ın hazırlandığı orijinalleri görmemişti, Niccoli ise bütün suretleri Poggio’nun Konstanz’tan gönderdiği suretlerden yeniden yazıyordu. Bilimsel topluluk bu işte bir tuhaflık olduğunu hızla anladığı halde başarı muazzamdı... Sahte Asconius Pedianus başarısı aynı yazar adına bir başka dizi sahte esere yol açtı, ancak bütün bunlar çok kaba olduğu için ipliği hemen pazara çıkarılmıştır... Poggio... yalnız diğerlerinden daha hünerli çıkmıştı...
Tacitus ile ilgili dolandırıcılığına başlamadan önce Cosimo Medici ve Leonello d’Este’ye Titus Livius’un bir güzel nüshasını satmaya çalışıyor, gene gizli bir ortamda: Sahnede bir Kuzey Denizi adasındaki bir uzak manastır, İsveçli rahipler vb. Olasılıkla burada işin doğrusu eserin sahtekârlığı değil, bir nüshasının sahtekârlığıdır. Malumdur ki, Poggio, Lumbarda el yazısını yetkinlikle kullanmasını biliyordu, bu yazı ile ... prensleri imrendirip kandırıyordu. Ama birden iş suya düşünce kıymetli nüsha kayıplara karışmış... Dikkate değer olan şudur ki, Poggio, genellikle o kadar verimli olmasına rağmen hayatının bu aşamasında kendisi hiç yapıt yaratmıyor... Bunun yerine olasılıkla sistemli, tek taraflı olarak İmparatorluk dönemi Roma tarihi üzerine ciddi bir iş için kendisini alıştırarak alabildiğine çok okuyor. Niccoli, kendisine kâh Ammianus Marcellinus kâh Plutarkhos, kâh Batlamyus’un “Coğrafya”sını vb. göndermeye zor yetişiyor>> [21], s.394 ve sonrası.
Hochart, Poggio’nun sahtekârlığa tek başına başlayıp çok geçmeden Niccoli’yi de işe sokmaya mecbur kaldığı görüşündedir. Evvela sözde İkinci Medici Listesi’ni dolaşıma soktular, Birinci Liste’yi ise çifte yarar sağlamak üzere alıkoydular. Ancak sonrasında piyasa büyük miktarda sahtelikle bozuldu. Poggio ikinci sefer risk almaya cesaret edemedi. Bu Birinci Liste olasılıkla oğlu Ciovanni Francesco tarafından, babasının serveti tükendikten sonra dolaşıma sokuldu.
Poggio-Nicolli şirketi, yukarıda sözü geçen eserlerin dışında dolaşıma şu “klasik” yazarların metinlerini sokmuştur: Quintilianus’un bütün eserleri, Cicero’nun yedi konuşması dâhil olmak üzere bazı yapıtları, Lucretius’un, Petronius’un, Plautus’un, Tertullianus’un, Marcellinus’un, Calpurnius’un, Sekula’nın bazı metinleri.
Tacitus’un bulunmasından sonra piyasa dalgalanmıştır. 1455 senesinde <<Enoch d’Ascoli, bir Danimarka manastırında (yine bir manastır, yine kuzeyde) dilleri “Historiae” ve “Annales” (Yıllıklar)’dan çok farklı olan “Dialogus de oratoribus” (Hatipler üzerine söyleşi), “De vita et moribus Iulii Agricolae” (Iulius Agricola’nın yaşamı ve ölümü) ve “De Origine et situ Germanorum” (Germania halkının kökeni ve yerleşim yeri) eserlerini bulmuştur… Piyasaya Tacitus’a atfedilen “Facetiae” de gelmiştir ve sahtekârlığın ortaya çıkarılması hayli zaman almıştır [21], s.350-351.
Hochart ve Ross’un, ancak Skaliger kronolojisine kayıtsız şartsız olarak güvenip inandığı için Tacitus’un “Tarih”inin sahteliği konusunda üstelediğini yine tekrarlayalım. Bu kronolojiden vazgeçilmesi ve “antik” Roma’nın olaylarının XIII-XV. yüzyıla çekilmesi, Poggio’nun, Tacitus’un kitaplarının bulunmasına katılımı gibi olaylar hakkındaki görüşümüzü kökünden değiştiriyor.
Sonuç olarak Titus Livius’un İtalya’da güya XV. yüzyılda bastırılan "Historiarum ab Urbe condita" kitabından eski bir minyatürü sunalım [1485], s.264. Minyatür kitabın en baştaki sayfasına yerleştirilmiştir, bkz.res.1.10. Altında Titi Livii yazılıdır. Minyatürde bir kitap üzerinde çalışan Orta Çağ yazarının evindeki tipik Orta Çağ döşemesini görüyoruz. Ressamın, eserin yazarı Titus Livius’u betimlemeye çalıştığı düşünülmelidir. Mamafih tarihçiler bizi bunun hiç de “antik” Titus Livius değil, basbayağı kitap yazan bir hümanist olduğuna inandırmayı tercih ediyorlar. Tarihçilerin bu minyatüre dair hileli yorumu şudur: “Metnin ilk sayfası. Üstte işini tamamlamakta olan yazar... Hümanist bilim adamı odasında betimlenmiştir” [1485], s.264. Ama büyük ihtimalle ressam burada eserin yazarını, yani Orta Çağ yazarı Titus Livius’u betimlemişti. Belki de o, Poggio Bracciolini’nin çağdaşlarından biriydi. Ya da Poggio’nun kendisi, ki gerçekten hümanist bir bilim adamı idi.
Bununla ilgili olarak Hristiyan haçları ve armaları gibi Orta Çağ simgelerine “antik” Titus Livius’un ve diğer “antik yazarların” sayfalarında sürekli rastlanması kayda değerdir, res.1.12. Çağdaş yorumcular, elbette bu gerçeği çoktan farketmiştir. Örneğin Titus Livius’un bu kitabının yayını hakkında şunu yazıyorlar: “21. kitabın başlangıcı... haçlı melekli arma betimlenmiştir” [1485], s.265. Ancak bugün yorumcular bizi, bütün bu açık Orta Çağ belirtilerinin kitapların Orta Çağ’daki sahiplerinin gönüllerini almak üzere kitaplara sokulduğuna temin etmeyi tercih ediyorlar. Büyük ihtimalle bunun açıklaması farklıdır. Hristiyan Orta Çağ ressamları, kendisine çağdaş olaylardan bahseden geç Orta Çağ Hristiyan yazarının kitabını Hristiyan Orta Çağ simgeleri ile resimlendirmiştir.